İkili yemeklerini almış ayrı köşeye çekilmişken gülerek konuşuyorlardı. Kaşığı kasesinden çıkaran Ace bir süre kaşıkla bakıştı. Kaşıktaki kalp şeklinde kesilen eti kıza çevirip "Sence bu da ne" diye sorduğunda kız büyük bir kahkaha atmıştı. O sırada çocuk kızın gülmesine dalmış ne sorduğunu bile unutmuştu. Kız nihayet kendini durdurduğu da çocuğun yüzündeki ifadeden dolayi bir süre sadece öylece bakıştılar. En sonunda kız "Çok güzel gülümsüyorsun" dedi. Sonra aklına gelen şeyle tekrar güldü. "Ama böyle düşünen sadece ben değilim galiba" dedi kahkahaların arasından. Çocuk sahte bir sinirle "Bana da söyler misin artık ne olduğunu" dediğinde kız kendini durdurmuş ve açıklamıştı. "Aşçımız bey biraz, nasıl desem... Romantik bir insan. Muhtemelen kaselerimiz karıştı." Dedi sonra da ekledi "Belki de sana hazırlamıştır bunu asla bilemeyiz" dediğinde kız yine gülerken bu sefer çocuk utanmıştı.
Dün gece de uyumadıkları için tüm günün yorgunluğu üzerlerine çöktüğünde saat daha erkendi. Kızın uzattığı bacaklarına çocuk kafasını koymuş kız da saçlarıyla oynuyordu. Bir anda aklına gelen şey kızı durgunlaştırdı. Kız "Sanırım yarın gidecekmişsin" dediğinde çocuk sadece başını saklamakla yetindi. "Biraz daha kalsan... Olmaz mı?" Dedi sesindeki üzüntüyle. "Almam gereken bir intikam var. Emin ol sana geri döneceğim" dediğinde yeni fark etmişti ne dediğini. "Yani size işte tayfaya kesinlikle tayfaya"dediğinde kızın yüzünde buruk bir tebessüm vardı.
Kız gökyüzünü izlerken çocuk kızı izliyordu. Bir anda yüzünde heyecan belirdi kızın "Ace bak Yıldız kayıyor" demişti. İlk defa adını kızın ağzından duyan genç adının ne zamandan beri bu kadar güzel olduğunu sorguluyordu. "Çok güzel görünüyor" demişti yıldıza bile bakmadan. "Dilek tutmalısın hadi hadi çabuk" dedi ve gözlerini kapattı kız çocuk hala onu izliyordu. Dileğini dilemiş olmalı ki açtığı gözlerini çocuğa çevirdi. "Dilek tutmalıydın" dediğinde çocuk "Böyle şeylere inanıyor musun gerçekten" demişti.
"Açıkçası eskiden kötü şans getirdiğini düşünürdüm yıldız kaymasının, dört yapraklı yoncaların ya da ne bileyim beyaz kelebeklerin. Çünkü yani o zaten nadir birşey ve eğer görürsem tüm şansımı orada harcamış olurum gibi geliyordu. Sonra bir gün işte yanıldığımı fark ettim. İnsanlar bunların şans getirdiğine inanıyor çünkü o nadir güzellik sen aradığın için çıkmıyor karşına, kendisi istiyor. Ararsan bulamayacaksın belki. O seni buluyor. Tüm şansıyla beraber sana geliyor" demişti kız. Dedikleriyle çocuk büyülenmişken "Sanırım kendi dört yapraklı yoncamı buldum" demişti.
Kız ne demek istediğini anlamazken çocuk açıklamadı. Öylece durdular sadece. "Ee madem bir dilek diledin söyle bakalım" dedi çocuk. "Söylersem gerçekleşmez ama" dediğinde çocuk ısrar etmiş ve en sonunda söylemişti "İntikamını hiçbir zarar almadan alabilmeni ve tekrar seni görebilmeyi diledim" dedi. Çocuk kızın sözleriyle gülümsemişti. Açıkçası içindeki küçük bir kısım ona bu işi başaramayacağını söylüyordu ama kızı tanıdıktan sonra kendi kendine söz vermişti ölmemek için. Kızı tekrar görmeden ölemezdi.
Ayın ışığı yüzlerine yansırken ikisi de son geceleri olduğunu bilerek karşısındaki yüzün her detayını akıllarına kazımak istiyorlardı.
Birbirlerini izlerken uykuya dalan gençleri sabah rotacı kız uyandırmıştı yine. Yola çıkmaları gerekiyordu. Diğerleri de kalkarken sanji dünden kalan yemeği ısıtmak için ateş yakmıştı. Yemeklerini yerken sanki birazdan ayrılmayacaklarmış gibi konuşuyorlardı çocukla kız. Yemek bittiğinde herkes ayaklandı.
"Benimle ilgilendiğiniz için teşekkür ederim. Şimdi görevime devam etmem gerekiyor. Kardeşim biraz arızadır. Size emanet" dediğinde kız "kendine dikkat et" demişti. Tayfaya el sallayıp arkasını dönmüştü genç adam.
Ufuk çizgisinde gözden kaybolan adamdan sonra tayfa da yola çıkmıştı.
________________________
Shabody adasında aldıkları yenildi tüm hasır şapkaları ayırmışken hepsinin moralleri de berbattı. Birbirlerine nasıl ulaşacaklarına dair hiçbir fikri yoktu kimsenin. Gazetede gördükleri haberler ise hepsini daha da üzmüştü. Ateş yumruk Portgas D. Ace idam edilecekti.