Chris, baş ağrısıyla gözlerini araladığında kısa bir anlığına kendisine gelemedi. Önce bedenini kaplayan yorgunluğu ve sonra da ağzının içinde rahatsız edici iğrenç tadı fark etti. Yavaşça kurumuş boğazını temizlerken etrafında göz gezdirdi. Kaldığı yer-Aman Tanrım.
Sarhoş olmuştu, Henry'nin üzerine kusmuştu. Kusmuştu.
Tanrım... Henry'e neler söylemişti öyle!
Chris, yavaş yavaş geceni hatıralarını hatırlarken utanç, pembeliğiyle Chris'in yanaklarında yer almış ve kalbini hızlandırmıştı. Henry'e dokunmuştu... hem de sadece kollarına değil. Oh, sevgili lord, Chris gerçekten de şuursuzca çizgiyi aşmıştı.
Ama nedense pişman değildi. Evet, utanıyordu -hem de fazlasıyla- ama içinde bir yerler, dün gece yaşandığı için mutluydu. Evet, kusmuk olmasaydı veya dudakları gerçekten birbirine değseydi çok daha iyi olurdu ama olsun. Şimdi, ilk ve tek yapması gereken gidip yüzleşmekti.
Yavaşça ayaklarını yataktan sarkıttı, baş ağrısı korkunç bir gerçekle suratına çarptığında ise yüzünü buruşturdu. Ah, akşamdan kalmaktan nefret ediyordu ama nedense kendisini hep böyle durumlarda bulunuyordu.
Chris'in gözleri yavaşça banyo kapısını buldu. Adımlarını sürükleyerek oraya taşıdığında kirli hiçbir eşyanın olmadığını ve hatta temizlenmiş banyo tezgahında, hemen musluğun yanında, temiz kıyafetler ve paket içinde diş fırçası gördü.
Henry'nin incelikle düşünmesine karşın Chris'in kalbi hızlandı ve dudaklarında kendisinin farkında olmadığı tatlı bir gülümseme oluştu. Hızla işlerini halletmeye koyuldu. Henry'le geçireceği her saniyeye muhtaçtı.
Chris, banyodaki işlerini halledip mutfağın yolunu bulduğunda kendini kaybettiğini hissetti. Kapı pervazına vardığında gördüğü manzara Chris'in en derinlerinde bir şeyleri değiştirdi. Karıncalanma hissi genç adamın bedeninde yer alırken ağız sulandıran manzarasına göz dikti.
Henry, ıslık çalarak çıplak ensesine damlayan saçlarıyla omlet yapıyordu. Altında, siyah bir eşofman vardı ve üst kaslarının tamamı gözler önündeydi. Klişelerin en tatlı anında Chris, o an Henry'e kedinin ciğere baktığı gibi bakıyordu. Adam, heybetli bedeniyle leziz gözüküyordu.
Dişine göre. Her anlamda.
Chris, diliyle dudaklarını yaladı, ardından da kızıl dudaklarını istekle ısırdı.
"Nasıl hissediyorsun?" diye sordu Henry, arkasını bile dönmeden. Chris şaşkınlıkla kalakaldı ve hazırlıksız yakalanışıyla doğruldu. Henry ise, Chris'in başından beri orada olduğunu biliyordu. Genç adamın sadece kokusunu değil, varlığını da hissetmişti.
"İyi-" Chris, sesi çatallı çıkınca duraksadı ve boğazını temizledi. "İyiyim, teşekkür ederim. Her şey için." dediğinde Henry, bu sefer ona döndü. Temiz ve yeni traşlanmış suratında büyük, davetkar bir gülümseme vardı.
"Sevindim." dedi, ardından da ocaktaki tencereye uzandı. "Senin için kenara ağrı kesici ve bir bardak da su koydum." dedi, mutfak masasını gösterirken. Chris, atan kalbiyle hazırlanmış masaya doğru ulaştı. Tabakların ve kahvaltılıkların yanında kendisi için konulmuş su ve ilaç vardı. Büyük bir ihtiyaçla ağrı kesiciyi ve suyu içtikten sonra elinin tersiyle ağzını sildi. Göz ucuyla Henry'e bakmaya devam ederken elindeki yarısı içilmiş bardağı bırakmadı.
"Ben..." diye başladı söze Chris, sesi çok yüksek değildi. "Özür dilerim, dün için." dedi yavaşça ve sakince. Henry, tabağa koyduğu omleti masanın üzerine bırakırken yüzünde bozmadığı büyük gülümsemeyle Chris'e baktı. Chris ise o an özür dilemeseydi üzeri çıplak Henry'i gözüyle yerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chasing Stars | ChrisxHenry
FanfictionBirbirinden güzel iki çift mavi göz, birbirine değidi. Birinin kaburgalarının arasında çiçekler filizlenirken, diğerinin göğsünde alevler parladı. Tam o sırada ise yıldız kaydı, ikisinin dilekleri ise aynıydı. Henry Cavill x Chris Evans Not: Olayla...