Halis
Defne ile arabaya bindiğimizden beri hiç konuşmamıştık. Açıkcası beni neden yanlarına alıyorlardı hiç bir fikrim yoktu. Ayrıca saat oldukça geçti. Eve gelince ailem ne diyecekti hiç bir fikrim yoktu. Başımı sağa döndürünce defnenin uyuya kaldığını gördüm. Saçları kısa olduğu halde yüzünün yarısını kapatıyordu. Sağ gözünün altında bir ben vardı, ayrıca boynundada. Çok büyük değillerdi. Ama defneyi defne yapan şeylerdenlerdi. Onu izlerken dakikaların ne kadar hızlı geçtiğini fark etmemiştim. Camdan baktığımda gelmiştik ve polisler arabayı park ediyorlardı. Defneyi uyandırmak için ona yaklaştım. Elimi omzuna koyup hafifçe salladım onu.
"Defne, geldik hadi kalk."
Gözleri yavaşça açıldı. Hafifçe esnedi.
"Geldik mi ya? Ne kadardır uyuyorum kim bilir!" dedi ve yüzünde çok tatlı bir gülümseme vardı bunu söylerken.
Ben Defneye ne ara bukadar bağlandım onu da bilmiyorum. Ama sanırım onu anladığım için böyleydi. Annem yaşamıyor. Sadece ben ve babam. Babam da bir petrol ofisinde çalışıyor. Bu aralar işleri pek iyi gitmiyor. Ona elimden geldiğince yardım etmeye çalışıyorum.
Polis memuru kapıyı açtı ve arabadan çıkmamızı emretti. İlk önce ben çıktım. Sonra da defne çıktı. Hava soğuktu. Ama soğuk bana iyi geliyordu. Soğuk kendime gelmemi sağlıyordu. Karakola girmeden son bir kez defneye baktım ve gülümsedim.
"Halis ben onlara ne anlatacağım... Benim hiçbirşeyden haberim yok ki! Haberi olması gereken kişiyim ama hiçbirşey bilmiyorum çıldıracağım! Ne zaman onunla ilgili birşey anlatsam gözlerimden yaşlar akıyor! Ben daha hazır değilim, onun var olmayışına, onunla ilgili herhangibi birşey konuşmaya hazır değilim!" dedi defne çaresizce.
"Defne bak, ben seni çok iyi anlıyorum. Ama eğer korkularınla yüzleşmezsen hep içinde kalırlar. Eğer bu gün onunla ilgili açıklama yapmazsan yarın hiç bir şekilde konuşamazsın. Ve şunu unutma; belkide bilmediklerinin içinde bilmek istediklerin saklıdır." dedim ve ona gülümsedim. Başını salladı. İçeri girdiğimizde heryer insan doluydu. İnsanlar bağırıyor çağırıyordu.
"Efendim çocuğum kayıp! Onu hiç bir yerde bulamıyorum ya daha dört yaşında!" diye bağırıyordu. Defneye baktığımda o da o kadına bakıyordu. Gözleri dolmuştu. Elimi omzuna koydum onu sakinleştirmek için. Memurlar insanları sakinleştiremiyor gibiydiler.
"Defne Kendir siz misiniz?" dedi memurlardan biri.
"Evet, benim."
"Sizi şöyle alalım." dedi memur ve başıyla odayı işaret etti. Defne gitmeden derin bir nefes aldı ve bana baktı. Ona "Korkma ben burdayım." diye fısıldadım. Gülümseyip odaya girdi. Kapı kapanmıştı. Ben odanın hemen önünde bulunan koltuğa oturdum. Bir kaç dakika sonra Yetimhanenin müdürü olan o kadın geldi.
"Defnenin nesi oluyorsun?" dedi sakin birşekilde.
"Biz okul arkadaşıyız. Daha doğrusu bugün tanıştık..."
"Bugün tanıştığın biriyle neden bu kadar samimisin. Ne ara bukadar yakınlaştınız?"
"Ben sadece defneyi çok iyi anlıyorum. Onun yanında olmaya çalışıyorum."
"Defneyi anlayamazsın. Ayrıca nasıl anlayabilirsin ki? Kimsin sen? Ailen kim?"
"Ben-'' tam lafımı bitirecekken karşımızdaki kapı açıldı. Defne dolu gözlerle dışarı çıktı. Yetimhane müdürü ile yanına koştuk.
"Defne noldu kızım?" Müdürün söylediği her kelime sakin çıkıyordu. Nasıl bukadar soğukkanlı olabilir bir insan inanın hiç anlamıyorum.
"İyiyim gelin şuraya oturalım..."
"Halis Çaptan siz misiniz?" dedi arkamdaki memur.
"Evet." diye karşılık verdim.
"Buyrun sıra sizde."
Arkamı dönüp defneye baktım.
"Ben hemen geleceğim tamam mı? Geldiğimde seni normal görmek istiyorum deliciğim."
Başını salladı ve gülümsedi. Bunun ne kadar sahte bir gülüş olduğunu anlayabiliyordum. Acı çekiyordu.
Odanın kapısını açan polislerin yüzlerine bakmadan içeri girdim. Sandalyeye oturdum. Ortam ne kadar gergin olursa olsun soğuk kanlılığımı korumaya çalıştım.
"Halis Çaptan. 19 yaşında, Baba adı Serkan, Anne adı Zehra."
"Doğru."
"Halis Bey Defne hanımın nesi oluyorsunuz?"
"Sadece arkadaşıyım. Bu gün tanıştık."
"Bu gün tanıştın ve buralara kadar geldin öylemi? Sencede bu biraz şüphe uyandırıcı değil mi?"
Karakollar, polis memurları. Sizi suçlu gösterip sizden laf almaya çalışırlar.
"Hayır. Ben sadece defneyi çok iyi anlıyorum. Bende 16 yaşımda annemi kaybettim. Onu o halde görünce ona yardım etmek istedim."
"Peki Halis. Baban petrol ofisinde çalışıyormuş galiba. Duyduğuma göre işler pek iyi gitmiyormuş. Üniversite parasını nerden buldun?''
"Babamın ayırdığı paralarının birazını kullandım. Geriye kalan parayı da araba tamir ederek kazandım." Büyük ihtimal defneyi de böyle suçladılar. Oyüzden gözleri doluydu.
"Peki Baran beyi tanıyormuydunuz?"
"Hayır."
"Tamamdır. Çıkabilirsiniz.
Birşey demeden ayağa kalktım ve odadan çıktım. Karşımda Defne ve müdür oturuyordu. Defne koşarak yanıma geldi.
"Noldu? Ne dediler sana? Senide suçladılar mı?!"
"Sakin ol. Memurlar sorguda insanları suçluymuş gibi gösterirler. Yani evet. Benide suçladılar."
"Çocuklar siz yavaştan eve geçin. Biz daha buraa uzun kalacağız. Halis, şöför seni evine bırakır. Defne de zaten yetimhaneye. Hadi kızım geç oldu ben sana yarın herşeyi anlatırım" dedi müdür.
Defne başını salladı ve beraber çıkışa doğru ilerledik. Arabaya bindik ve bir süre konuşmadık."Bazen tanık olamadığın şeylere üzülür, bazen ise hiç orda olmamayı dilersin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzünün yalanları
Подростковая литератураSiz hiç hayatınızın büyük bir parçasının yalan olduğunu öğrendiniz mi? Defne yetimhanede büyümüş, hayatı boyunca yanlız olduğunu bilerek büyümüş bir çocuktu. Onun bu darmadağın hayatı bir mucizeyle düzelebilir mi? ''Gökyüzünün bile bize yalan söyle...