あ Yedi

24 4 0
                                    

🎶 BTS - Louder Than Bombs

Siya


Yaşam ve ölüm arasında ince bir çizgi vardı. Her zaman o ince çizgide yürüdüğümü düşünmüştüm. Ben araftaydım, bir o kadar ölüme yakın ama bir o kadar da yaşama yakın... Bende her insan gibi yaşamak istiyordum. Ölümden korkmuyordum, yeterince yaşamamak korkuturdu beni. Daha aşık olmamıştım, denize girememiştim henüz. Saya'nın büyüdüğünü görmemiştim, üniversiteye gitmemiştim. Daha da önemlisi, denek çocukları kurtaramamıştım. Yaşamam gerekiyordu benim. Umut olmam gerekiyordu.

Enseme giren acıyla yüzümü buruşturdum. Elim enseme gitti ve yavaşça açtım gözlerimi. Loş ışıklı bir odadaydım, bir yatağın üzerinde. Kaşlarım çatıldı, en son olanlar aklıma gelmişti. Neredeydim ben? Hızla ayağa kalktım ve pencerelere ilerledim. Ağaçlık bir alandaydık, sanırım olduğum yer bir ormanın içindeydi. Adım sesleri ile endişeli bakışlarım kapıya döndü.
Yavaşça açıldı ve içeri uzun boylu bir kadın girdi. Baştan aşağı siyah giyinen, siyah saçlarını tepede sıkıca bağlamış bir kadın. Onu tanıyordum, karşımda duran bu kadın Miyu Kato'ydu. Kaşlarım çatıldı ve ağzım açıldı. Sırıttı ve "Merhaba Siya." dedi. "Sonunda uyanmışsın."

"Ne istiyorsunuz?" dedim sertçe. "Beni neden buraya getirdiniz? Yuta mı istedi bütün bunları? Sırf benimle uğraşmak için mi?" Miyu ellerini önünde birleştirdi ve iç çekti. Miyu Kato, yirmi iki yaşında ok kullanmakta usta olan bir kadındı. Yuta ile dost değillerdi. Müttefik kelimesi onlar için daha uygundu. Miyu'yu üste birkaç kez görmüştüm, babam için birkaç iş yapmıştı. Yuta'yla sık konuşurdu.

"Hapishanede olanları bize anlatman için buradasın. Ah birde şu iğneyi üzerinde denememiz için." Söyledikleriyle elim enseme gitti. "Neden bahsediyorsun sen?" Dudaklarını büzdü ve ellerini arkasında birleştirdi. "Ah, yapma ama Siya. Los Angeles'a geldiğinden beri seni takip ediyorum. Yaptığın her şeyden haberim var. Şimdi, anlat bakalım. Hapishanede neler oldu?" Bakışlarımı kaçırdım. Amerika'ya geldiğimden beri takip ediliyordum ve bunu fark etmemiştim... Gerçekten, neyim vardı benim? "Yaptığım her şeyden haberin varsa bunu da biliyorsundur?"
Miyu iç çekip yatağın ucuna oturdu ve bacak bacak üstüne attı. "İçeri girmeyi başarsaydım olabilirdi evet, uzatma da anlat işte."

"Sana hiçbir şey anlatmak zorunda değilim." Arkamı dönüp pencereye ilerledim ve dışarıya baktım. Kimse yoktu, tamamen ıssız bir yerdeydik. Elektrik yerine uçma gücüm olsaydı çok daha kolay kaçabilirdim. "Sana verdiğimiz iğne ne işe yarıyor biliyor musun?" Sorusuyla kaslarım gerildi, ellerimi yumruk yapıp yavaşça ona doğru döndüm. Alayla gülümsüyordu, Miyu tıpkı Yuta gibi insanların savunmasız kalmasından hoşlanan biriydi. "Ne?"

"Güçlerini etkisiz hale getiriyor." Yüzüm endişeyle gerildi, kanım çekildi sanki. "Ne-"

"Off, gerçekten hiçbir şeyden haberin yokmuş. Sen nasıl Albert'ın kızısın anlamıyorum... Her neyse, iğne tam iki gün güçlerini etkisiz hale getirecek. Yani, istesende istemesende burada kalıyorsun. Baban bir saat içinde burada olacak. Hapishane hakkında onunla konuşursun." Ayağa kalkıp kapıya ilerlediğinde algılarım nihayet açılmıştı. Ona doğru koşup kapıyı tutmaya yetendim ama benden hızlı davranarak kapıyı üstüme kilitledi. Sinirle kapıya bir tekme geçirdim. "Aç şu kapıyı!"

Kahretsin, her şey mahvolmuştu. Babam buraya geliyordu, güçlerimden haberi vardı, Ash'ler neredeydi bilmiyordum ve annemin hiçbir şeyden haberi yoktu. Elimi saçlarıma geçirdim öfkeyle. İçimde volkan patlamış gibiydi ve gittikçe daha çok öfkeleniyordum. İnanamayan gözlerle ellerime baktım. "Hadi," dedim fısıldayarak. Odaklandım ve mavi ışıkların çıkmasını bekledim. Olmadı, tekrar denedim. Yine olmadı, bir kez daha denedim.

DurdurulamazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin