Karşımda ki avukatım elinde tuttuğu kağıdı sıkı sıkı kavramıştı. Sorgu odasına girmeden önce Berk'in annesi Aynur ablayı görmüştüm. Babası bile buraydaydı. Onun babası asla... Yani gelmezdi ki, işleri daha önemlidir, toplantıdan toplantıya koşardı genelde. O neden buradaydı?
"Güneş hanım, bunu okuyun." Elinde ki kağıdı bana uzattığında gerginlikle aldım. "Su?" Dediğinde kafamı iki yana salladım.
Kağıdı açtım. Ve okumaya başladım.
Benim prensesime... Selam prenses. Birde yazdıklarımdan sonra sana hoşçakal diyemem, o yüzden...
Hoşçakal prenses.Berk.
Nereden başlayacağımı bilmiyorum ama senin bilmen gereken en önemli şey, benim seni çok sevdiğim.
Ailem. Onlar çok iyidirler, babam her ne kadar bana uzak olsa da çok iyidirler. Bunu biliyorsun.
Ama bir eksik var, Güneş. Senin çok sevdiğin saçlarının eksikliği gibi. Benim çok sevdiğim senin eksikliği. Sen saçlarının yerini doldurdun, ben senin yerini nasıl dolduracağım?
Kafamda bir ses var. Susmuyor. Beni deli ediyor. Sadece senin yanında susuyor. Bunu yazmak bile beni gülümsetti.
Onların yanında gözlerinin içi gülüyor, Güneş. Benim yanımda gülmediği, kapkara kaldığı için o karanlığındasın diye mi beni görmüyorsun?
Takıntılı değilim. Bana sakın böyle deme tamam mı canım? Çok ağlarım, Güneş. Çok ağlarım tamam mı?
Miran'ı öldürdüm. Onun saçlarını kestim. Sonra parmaklarını kestim, bu yetmedi onun kollarını bedeninden ayırdım. Daha sonra çok bir şey sandığı sikini kesip onun ağzına soktum. Seni o halde gördükten sonra tüm bunlar bana zevk verdi. Bunları yaptıktan sonra onu öldürdüm.
Yerini sadece sen bilebilirsin.
Artık bir katilim. Bence artık bana takıntılı da dersin sen. Ama ben çok sevdim, aşık oldum. Aptallık bu. Ama yemin ederim ki takıntılı değilim.
Seni bir yerlerde affedemiyorum.
Ama olsun. Canın sağ olsun senin, canım.
Ben gidiyorum.
Bana konuştuğu son üç cümleyle gitmişti. Peki nereye? Ağlıyordum.
Hayır ağlamıyordum."Bu nedir?" Sesim titrerken elimde ki kağıdı yere attım ve ayağa kalktım.
"Güneş hanım, bu bir veda mektubu. Öldü mü kaldı mı bilmiyoruz ama şuan polislerin düşündüğü tek şey, cesedin yeri. Ve Berk bey, yani katilin yeri. Bize yardımcı olmasınız."
"Pardon?! Ne yardımı?! Berk'e ne olduğu bile belli değilken, bir tecavüzcü pislik için mi yardımcı olacağım size!" Yerimde deli gibi ilerken avuktan kolumu tuttuğunda hızla çektim.
"Bana dokunma hakkını sana kim veriyor?! Yardım etmeyeceğim size!" Kapıyı açtığımda hızla dışarıya çıktım.
"Bu şekilde çıkamazsınız!" Arkamda bağıran avukat ile üvey babamı tam karşımda gördüm. Bana kollarını açtığında ona sarıldım.
"Güneş, sakin ol tamam mı kızım. Halledeceğiz." Gözümden yaşlar durmadan akıyordu.
Berk nereydeydi? İntihar mı etmişti? Yoksa kaçmış mıydı? O neredeydi?
"Güneş," Aynur ablanın sesi ile üvey babamdan ayrıldım. "Ağlama." Bana bunu derken kendisi ağlıyordu. "Buluruz kızım o deliyi. Sanki kendine kıyabilir de, kaçmıştır o." Sessizce söylediğinde son sözünü gülmüştü onunla bende güldüm.
"Ama,"
"Aması yok, canım." Beni kendine çektiğinde sıkıca sarıldı. "Saçlarına da bak yeni moda mı bu?" Tam konuşacağım da bana daha sıkı sarıldı. "Biliyorum, Güneş. Biliyorum."
"Güneş," Bulut'un sesinin kulağıma dolması ile beni kendine çekmesi bir olmuştu. Bana sıkı sıkı sarıldı. "Eve gidelim mi hemen?" Kafamı iki yana salladığımda yanımıza Gök gelmişti. Ona sarıldığımda annemlerin bunu garipsediğini biliyordum. Umursamadım.
"Berk'i bulalım." Dudaklarımdan bir hıçkırık kaçarken konuştum. "Onu bulalım tamam mı, Öz'üm?" Gök annesinin bana hediye ettiği saçlarımı okşadı.
"Bulacağız, birtanem. Söz veriyorum."
"Gököz," üvey babamın sesi ile Gök beni bıraktı. Bulut omzuma kolunu atıp beni kendine çekti. "Güneş, herkese haber verdim. Siz şimdi bize gidin, ben her şeyi halledeceğim tamam mı çocuklar? Bulacağım Berk'i."
Üvey babam varlıklıydı. Çok fazla. Elinin altında istediği şey hemen olurdu. Onun Berk'i bulmak için polislere de ihtiyacı yoktu, onun əlinin altında varsayarsak ordusu vardı. Ona bu konuda güveniyordum.
Eve doğru yola çıktığımızda kafamı Bulut'un bacaklarına yaslayıp tavanda ki camdan yıldızlara baktım.
Berk bana bıraktığı o kağıtta, yerini sadece sen bilebilirsin, demişti.
Peki neyin yerimi? Onun mu? Cesedin mi? Yoksa başka bir şeyin mi?
🕯️
Berk neredesin annem? Daha kötüsünü yapacaktım da, yapmayayım dedim, kötü kız moodumda değilim. Hadi yine iyisiniz.
Ama ya Berk öldüyse... Neyse tamam.