"Nasıl olduğunu anlayamadım. Son zamanlarda biraz garip davranıyordu açıkçası. Bir anda ortadan kayboldu ben onu bir kaç saat sonra buldum. Zaten bedenini gördüğümde dehşete düşmüştüm." Nancy bize olanları anlatıyordu ama hala anlamadığım bazı şeyler vardı.
"Neden dehşete düştün garip bir sey mi vardi?"
"Tüm kemikleri kırılmıştı ve gözleri dışarı çıkmış gibi değilde içeriye göçmüş gibiydi sanki." Ben hala neler olduğunu kavramaya çalışırken Robin yanımıza geldi.
"Steve'lerin evinde devam edelim dışarıda bu konuyla dikkat çekmek akıl işi değil." Robin'e hak verip bizim evde toplanmıştık ve konuşmaya orada devam ediyorduk. Bizimkilerin sorduğu sorulara Nancy cevap verirken kapı çaldığı için ben kalkıp açmaya gitmiştim. Postacı olduğunu görünce de şaşırmıştım.
"Steve Harrington'ın dairesi burası mı acaba?"
"Evet kardeşiyim ben."
"Evet bu paket ona gelmiş. Kağıdın alt kısmına ismini yazıp imza atabilir misin?" Paketi alıp kağıdı imzaladıktan sonra tekrar salona geçtim ve masaya oturup paketi acmaya koyuldum.
"O ne?"
"Bilmiyorum abime gelmiş babamdan öğreniriz şimdi." Paketi açtığımda içinde kül kabı ve bir not vardı. Notu okumamla ağzıma kusmuk tadı gelmişti ve koşarak banyoya gidip sabahtan beri yediğim her şeyi kusmuştum. İçeriden abimin gelen notu diğerlerine okuduğunu duyuyordum ama hala midem bulandığı için kusmaya devam ediyordum. El arkamdan gelip saçımı tutunca kafamı ellerime yaslamıştım.
"Steve ben baban. Annen intihar etmiş eve geldiğimde buldum cesedini. Cenaze yapmadık,bedeni yaktık ve külleri size göndermenin doğru olacağına karar verdim. Aisha öğrenmesin intihar ettiğini kaldırabilecek güçte değil bunu. Zamanı gelince külleri serpersiniz ya da gomersiniz bilmiyorum. Bir daha ne zaman görüşeceğimiz belli olmaz kutunun dibindeki zarfta para var idare edin işte onunla. Seviyorum sizi." Herkes pür dikkat dinledikten sonra baş sağlığı dileyip durmuştu ama benim canımı sıkan sey babamın notta bu denli soğuk kanlı konuşmasıydı. Elimi yüzümü yıkayıp salona geri döndüğümde herkes bana bakıyordu.
"Hey sorun yok zaten onunla değildim bir şey değişmiyor hayatımda. Babamın külleri postayla göndermesi midemi bulandırdı sadece." Gülümseyip koltuğa oturduğumda biraz daha teori üretmiştik ama hiçbiri mantıklı gelmiyordu. Bir ara abimin Robin'le içeriye geçip ikinci bir işe ihtiyacı olduğunu söylediğini duydum. Herkes evlere dağıldıktan sonra abime uyuyacağımı söyleyip odama gittim ama uyumuyordum. Aklımı kurcalayan onca şeyin arasında bir anda gaza gelip üstümü değiştirmiştim, çantama telsizimi,hirkami ve walkman'imi attiktan sonra camı çok sessizce açıp çatıdan kayarak aşağıya indim. Abim çıktığımı görseydi muhtemelen otuz saat nereye diye sorar çaktırmadan takip ederdi. Bisikletimi evin yanından alıp hızlıca karavan parkına sürmeye başlamıştım.
"Hey geldim geldim sakin vur şu kapıya!" Kapıyı yumruklarken diğer evlere hiç bakmıyordum bile.
"Aisha ne işin var senin burada?" Üstü başı dağılmış şekilde kapıyı açan Eddie'nin karşısında nefes nefese durmuş beni beklemediği aşikardı. Nefesimi düzenleyip konuşmaya başladım.
"Geçen gece seni öpmediğim için üzgünüm. İstemediğimden değildi. Çünkü gerçekten çok istiyorum." Eddie şaşkınca suratıma bakarken ben ise nefesimi tutmuş bir şey demesini bekliyordum.
"Sen ciddi misin?"
"Hiç olmadığım kadar." O an her şeyi bekleyebilirdim ama Eddie'nin bir anda dudağıma yapışması en son beklediğim şeylerden biriydi.