Eddie’yle ayrılıp tekrar derslere girdikten sonra gün boyu konuşmasak da öğlen beraber oturmuştuk.
“Buranın içinden geçeceğim. Söylüyorum size yıl sonunda o mezuniyet diplomasını alıp herkesin gözüne bakarak el hareketi çekeceğim. Bu yıl kesinlikle mezun oluyorum.” Hepimiz Eddie’nin söylediklerine ve hareketlerine gülerken sözü Gareth devralmıştı.
“Bunu geçen yıl da söylemiştin.”
“Ve ondan önceki yıl da.”
“Evet evet ve bunların hepsi yalan dolandan ibaretti. Bu yıl farklı. Bu yıl benim yılım olacak. 1986 bebeğim!”
“Senden önce mezun olacağıma dair iddiaya girebilirim.” Diyerek Eddie’ye bakmaya devam etmiştim.
“Öyle mi dersin?” Kafamı sallayıp serçe parmağımı ona doğru uzattım o da yüzüme doğru yaklaşıp serçe parmağını benimkine geçirince yüzüme çarpan nefesi kalbimi hızlandırsa da kimseye belli etmeden kendimi geriye çektim. Eddie’nin bunu anladığında emindim çünkü sırıtarak benim arkamdan kendi yerine geçmişti.
“Aisha Dustin’den aldığın tişörtü getirdin mi? Okulda vereceğim demiştin şimdi aklıma geldi.” Aklına sokayım Mike. İçtiğim su boğazıma kaçınca öksürmeye başlamıştım.
“Ne tişörtünden bahsediyorsunuz?” Dustin’de konuya dahil oldu kesinlikle yalanım ortaya çıkacak. Mahvoldum gerçekten şu an.
“Hellfire tişörtü. Dün buluşurken üstündeydi senden aldığını söylemişti. Sen dün gelmediğin için de okulda vericem falan demişti.” Öyle mi demişim? Süper ya, ağzımı eşek arısı soksaydi da demeseydim.
“Evet Dustin üstüne kahve döküldü diye vermiştin bende oradaydım unuttun mu?” Eddie şu an resmen hayatımı kurtarıyordu. Dustin kafası karışmış şekilde bize bakarken ikna olmuş olacak ki yemeğine devam etti. Bende Eddie’ye minnettar gözlerle bakmaya başlamıştım tâbi ki. O da karşılık olarak bana goz kırptığında yanaklarımın kızardığını hissediyordum. Her bakışında aklıma o gece geliyordu. O da bunu farkındaymış gibi devamlı beni utandıracak şeyler yapıyordu.
“Biz geldik ne yapıyorsunuz?” Max ve Lucas’ın yanımıza gelip oturmasıyla arkadan El ve Will’de gelmişti.
“Aisha senin boynuna ne oldu?” El’e dönüp baktığımda boynumun sağ tarafını işaret ettiğini görmüştüm. Elimle kapatıp kaşıdığımda tekrar onlara döndüm hepsi benden bir cevap bekliyordu.
“Ormandayken böcek ısırdı da çok kaşıdığım için tahriş olmuştur muhtemelen.” Max kimseye çaktırmadan gülüyordu ve bu beni daha çok kızartıyordu.
“Eddie seni de böcek ısırdı sanırım.” Max şansını zorluyorsun kızım.
“Surekli ormandayım bende çok normal.” Biz kimsenin şüphesini çekmemek için yan yana bile oturmazken Max’in gelip tüm okları bize yönlendirmesi iyi olmamıştı tabii. Ben Eleven ve Max’i alıp bahçeye çıkıyordum çünkü Max’in her şeyi bilmesi ama Eleven’in hicbir seyden haberi olmaması içimi huzursuz ediyordu. Tam kapıdan çıkarken Justin önüme çıktı.
“Niye telefonlarımı açmıyorsun?”
“Ayrıldığımız için olabilir.”
“Benim niye haberim yok?”
“Muhtemelen benden daha zayıf bir kızla kıyıda köşede sürttüğün için.”
“Hadi ama beni bu güzel ve masum gözlerden mahrum mu bırakacaksın?” Elini çeneme koyduğunda kafamı çekip ona bakmaya devam ettim.