Evin önüne geldiğimizde yanıma arabadan sadece sırt çantamı aldım. Ev her yaz geldiğimiz evdi, babam bu evi anneme nasıl vermişti acaba?
Arabadan indiğimizde bizi 55-56 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim tatlı bir kadın karşıladı. Kadın bi yerden tanıdık geliyordu ama çıkaramamıştım. Büyük İhtimalle burada kaldığımızda evde çalışan kadınlardan biriydi. Eve doğru yaklaşırken bize heyecanla el sallıyordu.
"Ay hoş geldiniz çocuklar, bende sizi bekliyordum." kadının bir çalışandan daha fazlası olabileceğini düşünmeye başlamıştım çünkü bir çalışan için fazla samimiydi. Gülümsemeye çalışarak selam verdim. "Nerede kaldınız siz neden bu kadar geciktiniz?" Dediğinde Uzaya en sert bakışlarımdan attım. "Ya öylesine dolandık ablacım." derken sırıtıyordu.
"Çok büyümüşsünüz keratalar, içeri gelin hadi." Uzay kafamdaki karışıklığı benden önce dile getirdi. "Girelim de, biz sizi pek çıkaramadık teyzeciğim kusura bakmayın." Kadının bir an yüzü düştü gibi oldu ama hemen eski enerjisine geri döndü. "Doğrudur oğlum o kadar zaman geçti hatırlamamanız normal."
"Ben sizin buradaki ilk bakıcınızdım, yıllarca burda sizi ben büyüttüm, sadece bakıcılık değil ev işlerini de yapıyordum. Sonra o alçak ba-." Bir kaç saniyeliğine duraksayıp tekrardan konuşmaya devam etti. Babam bir tek bizim hayatımızda problem çıkarmıyordu belliki.
"Sonra babanız işlerini büyütünce beni işten çıkarıp yerime daha genç, gösterişli bakıcılar almayı tercih etti."
Şimdi düşününce gerçekten de öyleydi. Bu zamana kadarki hatırladığım tüm bakıcılarımız çok gösterişli, genç kadınlardı.
Bu kadının bana tanıdık gelmesini şimdi daha iyi anlıyordum ama anlamlandıramadığım bir nokta daha vardı. "Görebiliceğiniz üzere bizim artık bakıcıya ihtiyacımız yok siz niye burdasınız?" Uzay bana böyle soru sorulur mu der gibi bir bakış atınca kaba olmamak için cümlemi düzelttim. "Yanlış anlamayın lütfen, gidin der gibi söylemiyorum sadece anlam veremedim." Yani elimden geldiği kadar yanlış anlaşılmayı düzeltmeye çalışmıştım. Kadın düzeltmemle beraber daha da gülümsemişti. "Yok kızım yanlış anlamam rahat olabilirsin, anneniz bu eve temelli taşındığından beri burada çalışıyorum. Onu hep kızım gibi sevmişimdir."
Ebeveynlerin çocuklarını ilgisiz büyütmelerinin sebebinin onlarında ilgisiz büyümüş olmaları olduğunu düşünürdüm, demekki anneme kızı gibi davranan insanlarda vardı. O zaman annem neden beni kızı gibi sevmemişti?Kadın içeri girdiğinde biz de arkasından eve girdik. Bu evin en sevdiğim yanı Sarenyadaki evimiz gibi her yer gri, solgun renklerde değildi tam tersi tüm mobilyalar, duvarlar bembeyazdı. Kendimi daha iyi hissetmemi sağlıyordu. Burayı özlediğimi inkar edemezdim. Evde bir kaç değişiklik vardı, eskisinden daha samimiydi. Evin olabildiğince her yerine çiçekler konulmuş, renkli tablolar asılmıştı. Eve girdiğiniz gibi evin sağ duvarında sizi büyük merdivenler karşılıyordu. Üst katta 3 yatak odası vardı ve her odanın kendine özel kişisel banyoları bulunuyordu. Üst kat koridorlu değildi, merdivenleri bitirdiğinizde geniş 3 oda bulunan bir alana çıkıyordunuz. Merdivenlerin bitiminden sağdaki oda benim odamdı ve odamın karşısında Uzayın odası vardı. Annemle babamın odası da bizim odalarımızın çaprazına denk geliyordu. Uzayla geceleri kalkıp gizlice ortadaki alanda oyun oynardık.
"Elsa çarşıya kadar gitti birazdan gelir, açsınızdır gelin size bir şeyler hazırlamıştık." Çantalarımızı merdivenin yanına bırakıp mutfağa doğru yöneldik. Masada özenle hazırlanmış yumurta, krep ve tost tarzı bir sürü seçenek vardı. Yolda her yerde durduğumuz için tıka basa doluydum ama tatlı çok severdim.
"Siz başlayın ben çayları koyayım." Uzayla beraber masaya oturduk. Uzay yol boyunca dünyayı yememiş gibi çoktan yemeklere saldırmıştı. Kahvaltı yapmayı pek sevmezdim ama çikolatalı, meyveli krebe asla hayır diyemezdim. Bende tabağıma bir krep alıp üstüne çikolata sürdüm ve son olarak da üzerine biraz çilek koydum. O sırada hala adını bilmediğim kadın bize çaylarımızı getirdi. Beni görünce bir anlık duraksadı. Özlem dolu bir sesle, gülümseyerek konuşmaya başladı. "Küçükken de çok severdin çikolatalı krebi. Bana her kahvaltıda zorla krep yaptırmaya çalışırdın, baban kızınca da istemiyormuş gibi davranırdın." bu anı biraz olsun beni gülümsetmeyi başarabilmişti
"Evet hala çok severim." dedim gülümseyerek.
O sırada kapı çaldı. Annem gelmiş olmalıydı. Kadın ayağa kalkıp kapıya doğru gitti. O anın gerginliğiyle Uzaya doğru döndüm, o da bana bakıyordu. Onun da gergin olduğu yüzünden belli oluyordu. Mutfaktan dış kapı görünebiliyordu yani annem içeri girdiği gibi bizi görebilicekti, aynı şekilde bizde onu görebilicektik. Her şey film sahnesi gibi gelişiyordu. Mutfak dış kapıya en fazla 10 adımlık mesafede olmasına rağmen sanki kadın ağır çekimde ilerliyor gibiydi. Ellerim titriyordu. Her gerildiğimde ellerim titrer kalbim çıkacak gibi olurdu. Kafamın içinde bir sürü ses vardı. İçimden bu an keşke yaşanmıyor olsaydı diye geçirdim. Hiç bir çocuk annesini görüceği için gerilmemeliydi. Bunları hak etmemiştik, hiç bir çocuk hak etmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denizin Kapısı
Teen FictionYaşananlardan tam 2 yıl sonra sanki zaman hiç geçmemiş, ben hiç değişmemişim gibi southland tabelasını görmek içimde bir heyecan yarattı. 2 yıl öncesindeki gibi özlemden olan bir heyecan değildi, onlara bana yaptıklarının bedelini ödeticek olmamın...