Saçmalık

105 12 4
                                    

Saat 05.30

Yağmur

Ah lanet olsun. Şu alarmın sesi neden daha az çıkamıyor ki? Bir gün cidden duvara fırlatıp kıracağım şunu. İğrenç bir hayatım var. Babamdan, annemden, kardeşimden nefret ediyorum. Erken kalkmaktan, her sabah şu lanet olası alarmın sesiyle uyanıp asla sevemediğim küçük kardeşimin yatağına kafamı çarpmaktan nefret ediyorum. Birçok çocuk ranza yatağı sever ama ben... hayır. Daha o küçük şeytan dünyaya gelmeden 3 ay önce önce benim o güzel büyük yumuşak yatağım elimden alınmış, onun yerine kuru sert ranza yatak gelmişti. Yanında da yasaklar: üst kat kardeşinin oyun odalarının olacak asla çıkamazsın, bodruma inemezsin annenin eşyaları var falan filan falan filan. Okulumdan da nefret ediyorum. Neden tüm arkadaşlarım gibi ben de koleje gidemiyorum? Saçmalık. Herkes o güzelim kolejlerde okurken ben neden bir bok çukurunun içinde geçiriyorum lise yıllarımı? Adil değil! Babamın zengin olması demek istediğim her şeyi alması ve beni mutlu etmesi demektir ama o bunun tam tersini yapıyor. Her fırsatta beni mutsuz etmeye adamış bu adam kendini. Neden beni şu iğrenç okula o güzel arabasıyla bırakmıyor ki? Neden beni 5 buçukta kalkmaya zorlayıp servisle gönderiyor?

Sabah sızlanmalarım bitince ayağa kalktım. Küçük salağın yanaklarına iki fiske vurdum yorganını ve yastığını çekip aşağı attım. Ben uyanıyorsam o da uyanacak. En azından ben üşüyorsam o da üşüyecek. Beni bu duruma o soktu doğarak.

Dolabımın karşısına geçip ne giysem diye düşündüm. Birden aklıma bugün matematik dersinde yanıma oturacak tatlı çocuk geldi. Geçen hafta bol tulumumu giydiğim halde bacaklarıma baktığını hatırlıyorum. Tamamdır mini siyah ekoseli eteğimi, üstüne siyah tişörtümü, altıma da siyah diz üstü çoraplarımı giyeceğim. Yoksa çorap giymesem mi? Ama hava soğuk of kararsız kaldım. Yeni ayakkabılarım nerde?! Offfff babam neden tüm kıyafetlerimi ayakkabılarımı ve güzel montlarımı "ihtiyacı olanlara" vermek zorunda? Benim de ihtiyacım var onlara! Şimdi bu iğrenç şeyleri giymek zorundayım.

Ah neyse babamın tüm ısrarlarıma karşın almadığı o pahalı göz kalemleri ve rimellerin olduğunu hayal ettiğim ama gerçekte bitmek üzere ve çok az kalmış makyaj malzemelerinin olduğu yere gittim ve zaten güzel olan yüzümü kusursuzlaştırdım. Kırmızı ojelerimi sürdüm. Of şimdi bunlar iki saatte kurumaz. Bozulursa 9. sınıf salak kızdan alırım aseton, oje falan. Zaten her istediğimi yapıyor aptal. Babam siyah deri montumu da birilerine verdiği için hiç uymayan kot montumu aldım üstüme. İğrenç bir okul gününe hazırım artık.

Ah lanet olsun okul çantam nerde?! Babama hep söylüyorum arkamı toplayacak bana hizmet edicek bir kadın tutsun diye ama yok! Beni mutlu edecek hiçbir şey yapmaz o adam. Offfffff! Siktir et. Kol çantamı alıp içine birkaç kalem tıkıştırdım ve bir türlü gelemeyen geldiğinde de çok erken gelen servisimi beklemeye başladım. Çok soğuktu. O deri ceketi neden verdiyse! Benim de ihtiyacım var ona! Üstüme uyan şeyler giymem gerekiyor! Ne de olsa okulun en güzel kızı benim.

Lanet olası servis geldiğinde ön kapısını açtı şoför. Hala anlamadı mı bu salak adam? Beni ön kapıdan bindirip en arkaya kadar yürütüyor. Olacak iş değil. Ön kapıya gözümün ucuyla bakıp arka kapının önünde dikildim. Sakızımı şişirip camdan şoföre baktım. Derin bir iç çekip arka kapıyı açtı. Yüzümde en şirin gülümsememle "Herkese günaydın!" dedim. En arkada oturan 12. sınıflardan biri yanlarındaki kızı öne doğru itekleyip bana yer açtı. Şu lanet kız neden hep benim yerime oturur ki? Salak. "Selenay çok özür dilerim neden böyle yapıyorlar ki? Önce sen gelmişsin, sen oturmalısın." dedim şirin bir şekilde. Selenay da "Hayır haklılar afedersin burası senin yerin Yağmur. Benim hatam. Bu arada adım Selin." dedi gülerek. Tabi sevindi kız benimle konuştuğu için. Adı Selinmiş! Ben nasıl aklımda tutayım?! Selenay dediğime dua etsin. "Ah afedersin Selincim ya bugünlerde kafam yerinde değil karıştırıyorum hep isimleri!" dedim hafiften utanmış gibi yaparak. Selen de pardon Selin de "Önemli değil canım ya olur öyle şeyler!" dedi ve güldü. Ben de gülüp el salladım. Ne de olsa artık gitmesi gerekiyor. Yanıma bakınca Can'ın bacaklarıma baktığını gördüm. Fark etmemiş gibi şirin ve masum bir şekilde gülümseyerek "Eee çocuklar, nasılsınız bakalım? Naptınız görüşmeyeli?" dedim. Bilerek sormuştum bu soruyu. Her cuma gününün onlar için tek bir anlamı vardı. Bar, kızlar ve içki. Tabi gecenin sonunda yatağa attıkları kızlar da ayrı bir konu. Hepsi birbirine bakıp sırıttı. Biliyodum! Ahahaha! Kerem "Valla napalım Yağmurcuğum bizim malum haftasonumuzu bilirsin." dedi ve göz kırptı. "Belki bu hafta sonu sen de bize takılırsın. Azıcık eğleniriz." dedi. "Çok isterdim ama küçük kardeşime bakmam gerekiyor. Belki daha sonra." dedim. Ben kim, sizinle barlarda takılıp yataklarınızda sabahlamak kim! "Her hafta aynı bahane ama Yağmur. Biraz daha yaratıcı olmayı denemelisin. Ya da açık olup bizimle takılmak istemediğini de söyleyebilirsin." dedi Yağız. "Yağız! Olur mu öyle şey ya! Bahane uydurmuyorum. Bizimkiler her cuma dışarı çıkarlar. Küçük şeytana bakmak da bana düşer." dedim. Can'ın cam kenarında "Başka küçük şeytanlara da bakmak ister misin?" diye mırıldandığını duydum. "Can efendim?" dedim, "Yok bir şey Yağmur. Şarkı mırıldanıyordum." diyip tekrar kulaklıklarını taktı. Omuz silkip kapının yanında oturanların düşmemesi için yapılmış demire bacaklarımı uzattım. Tabi hepsinin gözleri bende. Kulaklıklarımı taktım, başımı arkaya yasladım ve gözlerimi kapattım. Birisi tarafından dürtülerek uyandırıldım. Başım Kerem'in omzuna düşmüştü, Kerem de "Yağmur geldik." diyerek bacağımı dürtüyordu. Gülümsedim. İçimden küfür ederek servisten indim. İndiğim anda karşımda o salak 9. sınıf kız duruyordu.

•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

Multimedya Yağmur Soykan.

••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

Daha yeni başladım hikayeye. Yorum yaparsanız çok sevinirim :)

Geleceği ÖzlemekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin