7) İYİ ŞEYLER

57 2 0
                                    


Son 18 gün.

Evden çıkarken yanıma okul malzemelerimin çoğunu aldım. "Ne o taşınıyorsun galiba?" sırtımdan soğuk terlerin akmasına sebep olan o ses Ateş'ten başkasına ait değildi.
Malzemelerimi yavaşça yere koyup ayakkabılarımı giymeye başladım. Yüzüne bakmıyordum. Yüzüne bakarsan erirsin Berfu. Tüm olanlara rağmen ona bakarsam değişmezdim gibi geliyordu.

Yutkunarak ayağa kalktım. Hala onun tarafına bakmıyordum. Kolumdan tutarak kendine çekti. Gözlerim boynunda adem elmasında takılı kaldığında tuttum nefesimi. Sakin ol Berfu sakin ol kızım.

"Ne oldu Berfu. Önceden gözünü ayıramazdın. Şimdi?" Yüzüne bakmadan tüm gücümle ittim onu.
"Eniştem sayılırsın Ateş. Yerini bilip ona göre aramıza mesafe koyarsan iyi olur." Merdivenden inen Cansu hızlandı ve dibimizde bitti.
"Hayatım bir sorun mu var?" İğneleyici ve o iğrenç sesini duyunca yüzümü ona çevirip gözlerinin içine baktım. Ateş ağzını açmıştı ki ona engel olup konuştum. "Hayır sorun olmayacak kadar küçük bir mesele Cansu. Eminim sevgilini benden uzak tutabilirsin, ha? Bence başarıcaksın gibi geliyor." Elimi omzuna atıp geri çekildim.
O an dedim ki Berfu, sen neyden kaçıyorsun. Yanlış hiçbir şey yapmadın. O senin yüzüne bakmaya utansın.
Gözlerim birden Ateşin gözlerine değince. Bir elektrik geçti bedenimden. Sadece bir kaç saniyelik. Bilmiyorum sevdiğim adam değildi o. Ve bu yakmıştı canımı. O sözleri? 'Seni bırakmayacağım Berfu'
'Hep yanındayım Berfu.' 'Sen de beni sakın bırakma Berfu!' 'O evden çıkınca yanıma geliceksin Berfu!!!'

Bu evden çıkmama 18 gün vardı. Ve ben ona gitmeyecektim. Bir daha tüm dünyayı önüme serse de ona gitmeyecektim. Bana olan inancından şüphe etmeyeceğim adam. Hiç dinlemeden bırakmıştı beni. O halde... gördü ağlayışımı gördü çaresizliğimi. Ona en çok ihtiyacım olan vakitte döndü sırtını bana.

Tamam gitseydi. Defolup gitseydi de ben sürekli onu bu evde. Hem de ablamla görmeseydim. Bana keşke bu kadarını yapmamış olsaydı.

Düşüncelerimi ve eşyalarımı alıp onları geride bırakarak çıktım o çatının altından. Orası benim evim değildi. Hele yuvam hiç değildi. Önceden bir sebebim vardı kalmak için, babam... ama şimdi?
Bitmişti tahammülüm artık. Sadece gün sayıyordum. Sadece 18 gün...

Önce eşyalarımı bırakmak için evime gittim. Ne güzel ne mutlu edici bir kelime. Evim.
Malzemeleri kenara koyduktan sonra bu gün okulu ekebilirim diye düşünüp evin yakınlarında bir nalbur aramaya başladım. En son bir markete sorduğumda beni yönlendirdiği yere gidip bir kaç boya seçtim. Ev küçük olduğu için ve ben iki odadaki duvarı farklı yapacağım için tavan rengi dahil 5 renk boya ve fırça alıp çıktım.

Bu kadar fiyatlı çıkması morelimi bozsa da hala beni en kral şekilde 4 ay idare edicek param vardı. Bu yüzden bazı şeylerin güzel olmasına karar verdim.

Eve varınca kollarımı sıvayıp boya işlemine başladım. Tabii ki öğrenene kadar her yerimi batırmıştım. Babam burda olsa şimdi hemen yapardı diye içimden geçirdim.

3 yıl önce.

"Ya baba nolur ben de yapsam?" Mızmızlanarak kollarımı birbirine bağladım. Babamı odamın rengini değiştirelim diye darladıktan sonra usta gelmesin biz boyayalım diye de tutturmuştum.
"Kar tanem sen bi dur yerinde boyuyor işte baban." asla beceremiyordu. Tamam hakkını yiyemem çabuk öğrenmişti ama asla bir usta sayılmazdı. "Baba eline hiç yakışmadı ver şunu allah aşkına!" Elinden uzun fırçayı aldığımda somurtarak küçük fırçayı alıp kalan kenarları boyadı. "Bak ne güzel öğrendim işte bende." Yalan. Boya kalıp gibi duvardaydı. Bu halime kahkahalarla gülen babam yanıma gelip elindeki fırçayı bir yanağıma bir burnuma bulaştırdı. Tabii çırpınırken tüm yüzüm boya oldu. "Kızım senin bunu öğrenmeye ihtiyacın var. Baban boyar senin hep odanı."

KAR TANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin