5)AYNI EVİN İÇİNDE

60 1 0
                                    



Alt kattan gelen kahkaha sesleriyle açtım gözlerimi.
Bu evde ben dışında herkes mutluydu anlaşılan.
Duvardan destek alarak ayağa kalktım. Banyoya ilerleyip yüzüme baktığımda, sol gözümün iyice morarıp şiştiğini gördüm.
Soğuk suyu yüzüme vurduğumda suratımın her zerresi koca koca iğneler batarmış gibi titredi.
İçeri geçip üstüme siyah bol ir eşofman ve babamın kazaklarından birini geçirip montumu giydim.
Kapının önündeki dolabı güçlükle iteleyip çıktım odadan. Cansunun abartı kahkahası bir daha doldurdu kulaklarımı. Gördüğüm şey ile vücudum kaskatı kesildi.
Levent ve Ateş aynı masadaydı.

"Bizimle kahvaltı etmeyi düşünmüyorsun herhalde!" Anneme baktığımda keyfi yerindeydi. Ateş benimleyken eve sokmayan kadın. Cansu için Ateşe şaşalı bir kahvaltı hazırlamıştı.
"Aaa anne niye öyle diyorsun? Gelsin otursun bizimle." İmayala konuşan cansuya döndüğümde Ateşin elini tutmuş boşta kalan eliyle kolunu okşuyordu. Bu görüntüye daha fazla katlanamazdım. Kapıya ilerlemeden Ateşin gözleri yaralarımda gezindi.Çıkıp derince nefeslendim ve çiçekçiye gitmek için yola koyuldum. Bir buket şakayık aldıktan sonra markete uğrayıp sandviç aldım.
Ardından doğrudan mezarlığa yürüdüm. Yaklaşık 40 dakikadam sonra babamın yanı başındaydım.
En neşeli sesimi kullanarak konuştum babamla. "Ben geldiiim. Bak çiçeklerine. Çok güzeller değil mi?" Yanına çömelip buketleri düzgünce yerleştirdim. Ardından sandviçimi açıp yemeğe başladım.
"Bana hiç kızma. Biliyorum sağlıksız ama buraya sefer tasıyla yemek taşıyamam. E senin yanında da iştahım açılıyor biliyorsun."
Durup yutkundum. "Üzülme sakın sen. Ben sadece bir kaç ay dayanacağım. Sonra kendi hayatımı kurmak için yepyeni bir sayfa açıcam. Daha iyi olucam. Söz veriyorum. Daha güçlü. Sana yakışan bir evlat olarak devam edicem hayatıma."
Göz yaşlarımı silip toprağa dokundum.
"Hani senin bana fazla fazla verdiğin harçlıklar var ya. Heh işte onları biriktirmiştim. Bir de o insanlardan sakladığın bir hesap vardı ya. İşte o para beni bir süre idare eder. Önce bir ev tutarım, part time bir iş bulurum. Biliyorum zor ama vardır mutlaka bir kafede bi mağazada. Neyse işte. Sonra yavaş yavaş eşya alırım. Off baba, keşke mimarlık oku diye tutturmasaydın. Tamam okul masrafları bir yana malzeme masrafı da çıkıcak bir yandan. Neyse neyse çemkirmiyorum. Sen hiç endişelenme ben o okulu da hakkıyla bitiricem."
Sanki karşımdaymış gibi konuşuyordum. Ama o kadar iyi geliyordu ki.

"Bu arada... yanlış karar vermişim galiba. Hala konduramasam da. Ateşle ayrıldık. Ama belki hayırlısı böyledir. Bilemeyiz."
Hava kararana kadar orda kaldım. Konuştum da konuştum. Telefonu çıkartıp saate baktığımda 20.59 du. Yavaştan ayaklanıp babama yarın yine geleceğimi söyleyerek çıktım mezarlıktan.
Evin ordan geçen bir minibüse binip eve gittim. Elimden geldiğince taksiye binmemeliydim. Paramı mantıklı kullanmam lazımdı. Öyle har vurup harman savuramazdım artık.

Eve geldiğimde Melihle Cansu koltuğa uzanmış sohbet ederlerken o kadın da mutfaktaydı."Berfu buraya gel!"
Seslendiğinde istemeyerek de olsa mutfağa yöneldim. Darmadağınıktı. "Temizle şuraları. Sabahtan beri orda burda dolanıyorsun bari bir işe yara." Tartışmaya giremezdim. Halim yoktu. Kollarımı sıvayıp makineyi açtım. Elime aldığım herhangi bir tabaktan Leventin yemek yemiş olabileceğini düşününce midem bulandı, gözüm karardı ve tabak elimden düşerek kırıldı.
"YA BIKTIM SENDEN!! BECERİKSİZ."
Melih saçımdan tutup sıkıca çekti. Acıdan gözlerim dolmuştu. "Külliyen zararsın, defol odana." Merdivenlere doğru fırlatırken Cansu keyifle sırıtıyordu. Odama çıktım hızlıca ve eski düzeneği kurdum.Uyuduğum battaniyenin üstüne çökünce telefonu aldım elime. Rehbere girip bir ismin üstünde durdum.

"Tarık Güven"

Uzun uzun baktım telefona. Tek arkadaşımdı. Ama Ateşten hiç hoşlanmadığı için konuşmayı kesmiştik. Ayrıca burda bile değildi. İki yıldan beri Berlindeydi
Yüzsüz gibi arayamazdım onu. Çoktan unutmuştur beni. Hem ne demişti? 'Bu adamla birlikte olduğun için çok pişman olucaksın. Beni arasanda yanında olacak kişi değilim artık.'
Kapattım odanın diğer ucuna fırlattım telefonu.
Hayır. Kimseye ihtiyacım yoktu. Tüm bunların üstesinden tek başıma gelicektim.
Zaman... tek ihtiyacım olan zamandı. Başka da bir şeye ihtiyacım yoktu.


2 AY SONRA.. YILBAŞI GÜNÜ.

Bir ay kaldı. 1 şubatta çıkıp gidecektim bu evden.
Bir daha asla dönmemek üzere.
Geçen zaman zarfında yaralarım iyileşir iyileşmez okula başlamıştım. Geç kaldığım için herkes çoktan gruplaşmıştı bile. Sadece biri vardı, benim gibi kimseyle konuşmayan bir kız Müge.
Işıl ışıl canlı bir kızdı. Enerjikti. Bir gün ders saatini beklerken önüme bir bardak kahve koyup karşıma geçmişti. "Yorgun gözüküyorsun." diyerek. Kısa bir sohbetimiz olmuştu.
Ara ara denk gelir birlikte girerdik derslere.
Mügeye iş bulmam gerektiğini bir ay sonra çalışmaya başlamam gerektiğini anlatmıştım biraz.
Sebebini sormadan bana kendi çalıştığı yere sorabileceğini, ve bir şeyler ayarlayacağını söylemişti. İyi birine benziyordu ama temkinliydim.

Yarın okul olmayacağı için okuldan çıkarken direk mezarlığa uğradım. "Babacım ben geldim. Sana güzel haberlerim var. Ben iş bulamayacağımı sanıyordum ama okuldan bir arladaşım. Ayarlayabileceğini söyledi. İnana biliyor musun. Daha zamanım dolmadan yerine koyuyorum işleri."
Heyecanlı heyecanlı anlatırken birden duruldum.
"Merak etme sen güvenmiyorum, güvenemiyorum. Kimseye de bel bağlamıyorum olursa iyi olur olmazsa ben bakarım başımın çaresine."
Yutkundum "Neyse gitmem gerek bir ton ödev kilitliyorlar baba, bir görsen. Allahtan sen her şeyi almıştın bana fazla fazla."
Yüzüme minik bir gülümseme yerleşti. Babam bölümü kazandığımı duyunca gidip tüm malzemelerden neredeyse 4 yıl yetecek kadar almıştı.
Bir an aklıma o eşyaları nasıl taşıyacağım gelmişti yeni evime. Ay evi çok buldum da eşyaları taşıması kaldı. Diye geçirdim içimden.
18 olmama 10 gün kadar kala evi tutmam lazımdı. Anca taşırdım eşyaları. Babamdan ayrılıp eve doğru yol aldım. Anahtarla kapıyı açtığımda içerideki curcuna ile yüzümü ekşittim.
Yılbaşıydı ve bu da evde kutlama demek oluyordu.
İçerideki manzara gözlerimi doldurdu. Ateş ile Cansu yeni yıl ağacını süslüyorlardı. Onlara baktığımın farkına varmadılar. Bu sırada ben de Leventin bana yaklaştığını farketmemiştim. Kulağımın dibine girip "Bak çok mutlular. İzin ver biz de böyle olalım kar tan-"
Hızlıca ona dönüp ittirdim onu "SAKIN BANA BİR DAHA O ŞEKİLDE SESLENME SAKIN! LEVENT EĞER BANA BİR DAHA YAKLAŞIRSAN ..."
Gözler üstümüze dönmüştü ama umrumda değildi.
Melih gülerek "ne yaparsın Berfu? Yoksa üstüne atlayıp onu taciz mi edersin?" Dedi
Sinirle ona döndüm ve tekrar gözlerimi Leventin iğrenç gözlerine diktim "seni öldürürüm." Ateşe baktığımda boynundaki damarlar belirginleşmiş dişlerini sıkarak Levente bakıyordu.
Cansu, yumruk yaptığı elini tutmasa belki de hala bana karşı bir şeyler hissediyor olabilir diye geçirmiştim içimden ama hayır. Artık yoktu.

"Kaybedecek hiç bir şeyim kalmadı. O yüzden hiç şüphe etmeden seni öldürürüm. Sakın yaklaşma bana." Hızla çıktım merdivenleri.
Kapıyı kapatıp dolabı ittim. Artık ağır gelmiyordu.
Yere geçip sakinleşmeye çalıştım. Olmuyordu, üstümü çıkartıp banyoya koştum. Nefesi hala ensemdeydi.
Lifi alıp kazırcasına temizledim boynumu. Sonra uzunca bir saat duş aldım ve çıktım.
Saat 12 ye geliyordu. Aklıma düşen anılarla gözyaşlarımı tutamadım. Bu evde babam her özel günde hediye alırdı. Sonra Ateş girdi hayatıma. İki sene de arkadaşlarının yanında olmak yerine yeni yıla bizim evin önünde beni beş dakika görüp hediyemi vermek için beklerdi. Ama şimdi? Bizim evde salonda ablamla geçiriyordu yeni yılı. Bana haksızlık etmişti. Bunları hakedecek hiçbir şey yapmamıştım.

Düşünme Berfu. Düşünme. Bu adamı düşünmek seni geriye döndürmekten başka bir şey yapmazdı. Ama ileriye bakmam lazım. Geçmişle artık hiçbir işim yok benim. Dışarıdan duyduğum geri sayım ardından gelen bağırışlarla buruk bir gülümseme yaşadım. Kararlar almıştım. Değişmem gerekiyordu ve bunu bu geceden itibaren yapıcaktım.
Öncelikle artık ağlamak yoktu. Daha güçlü bir Berfu lazımdı bana hayatta kalabilmem için.
Ardından Cansuyu mutlu edemezdim. Artık onların birlikteliği canımı yakmıyor gibi davranmalıydım.
Onlar benden rahatsız olmalılardı.
Bir hafta içinde küçük bir ev bulmam şarttı. Eşyalarımı anca toparlardım.

Bunun gibi bir kaç karardan sonra kapattım gözlerimi. Unut artık her şeyi Berfu. Geçmişle savaşamazsın. Ama geleceğimi kazanmak benim elimdeydi.



Berfu farklı taktikler mi izleyecek artık?
Neler oluyor Ateşe?

KAR TANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin