perestiş

13 3 0
                                    

Perestiş : delicesine sevme.

"İnsan dertli olunca hiç bitmezmiş geceler."

Böyle demiştim işte, dün geceyi yaşayana kadar aynı şeyin tam tersi için de geçerli olduğunu bilemeyecektim ve şimdi tekrar söylüyorum: insan çok mutlu olunca da geçmiyormuş meğer geceler.

Senin ince bir sızı olup da yüreğimin kapılarından içeri sızdığın gecelerimin her birinde uyku denen istasyona hiç uğrayamazdım. Uyku lügatimden çıkar, yerini dumanla harmanlanmış elem dolu anlar doldururdu. Bu gece lakin bu gece hepsinden farklıydın. Yüreğime derin bir sızı olarak inmemiştin bu sefer sevgili Lana. Belki de ilk defa konuyordu parmak uçlarıma bu şans. İdrak ettim ki birlikte attığımız bir adımın bana hissettirdikleri tüm acılarıma bedelmiş, razı oldum senden gelen her şeye tümüyle.

Koyu karalarım, yerini senin o çiçeklerinin sayamadığım kadar çok olan renklerine bıraktı. Söylemeden edemeyeceğim, inan ki çok yakıştılar. Bu gece yokluğuma, yalnızlığıma sahip çıktın sen tek başına. Zaten bir tek senin olmayışın kimsesiz yapmıştı beni Lana.

Bir rüya olmasından korkuyorum, en çokta uyanmaktan. Bu bir rüyaysa Mevla'm, bırak bedenim cansız yatsın soğuk yatağımda. Ben rüyalar aleminde bedeni aşkın ateşinden erimiş divane ruh, konayım aşkımın tomurcuklarına.

Serin sonbaharın sessiz sokaklarındaydık. Kendi kabuğuma çekilmiş yüreğimin oyunlarıyla pençeleşirken sen beni kurtarmaya gelmiştin. Esen rüzgarın uçuşturduğu turuncu çınar yaprakları altında benimle oturdun. Karalara gömülmüş distopyamdan kendi rengarenk ütopyana çektin beni.

Güzün cansız sokaklarına can olduk birlikte.

Üzerinden kakao kokuları tüten fincanından bir tane de beni düşünerek hazırlama inceliğini göstermiştin. Çikolatamın yanı sıra gözlerinden aşkının tadına bakmama izin verip daha ilk dakikasında ellerime eşsiz hediyelerini döktün. Sen Lana, sen.

Her biten cümlemin sonunda sen varsın. Ve her yeni satıra başlama sebebim.

Gözlerin içindeki derin ütopyalarda birlikte gece yürüyüşü yaptık ve sen tek başına zamanların ötesinde adımıza güller açtırdın... Sevgili Lana, ister inan ister inanma ama tüm bunları tek bir gecede yapmıştın.

Söylesene yollarında deli divane olmama bir gecen yetmez miydi?

Çorak kara topraklarıma sahiplik eden ellerimi kendi ellerindeki rengarenk çiçeklerinle sarıp sarmaladıktan sonra gecenin koyu örtüsü üzerimize bir perde gibi inmişti. Ceketimin cebindeki kösteklinin kolları ilerledikçe soğuk bastırmış kasabanın meydanındaki meşelerden kalkmıştık. Kaldığın eve teyzenin evine doğru yol almıştık.

Ellerime senin fark etmeden hediye ettiğin çiçeklerin nefes olmuştu da çorak topraklarım daha öncesinde görmemişti böylesine canlısını ve hayat dolusunu.

Fincanların yer edindiği ellerimiz, bitmiş çikolataların bıraktığı sıcaklık ile ısınırken başlarımız anın büyüsüyle semalardaydı.

Ve sonra şöyle demiştin:

"Elimi uzatsam yıldızları toplayacak gibiyim bayım, bu gece çok yakın gözüküyorlar."

Sen yıldızları görmek için başını göğe kaldırırken bense yıldızları görmek için gözlerine dönmüştüm... Sen onlara baktın, ben sana. Asıl yıldızlar gözlerinde toplanmış diyemedim.

Yine de gülümsetmişti bu beni iliklerime kadar yine de fark etmiştim tüm yıldızlarının parlaklığının yansımasını yüreğimde.

"Sanki bir ressamın fırçası tarafından tek tek yerleştirilmiş gibi."

revnektar | KTHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin