⛓️Zincir Bir⛓️

372 71 651
                                    

Hellooooo!

Diken dolu yollar, yara bere içinde kalmış dizlerimin kanıyla parladı. Kan damladı, yara bandı kapatmadı, pansuman yapılmadı, yara içine kanamaya başladı.

Çok sevdiğim bir öğretmenim bir başarımın üstüne parlak bir yol duruyor önünde sakın pes etme, demişti. Ne zaman pes etmek istesem onun bu sözlerini hatırlayarak derin bir nefes alır, kendime gelirdim.

Ben başaralı çok oluyor, ama o yolun aydınlık mı karanlık mı olduğunu bilmiyorum. Sadece başardığım şeye ilerlerken tenimde hissettiğim o rüzgar okşuyor ruhumu.

Tıpkı, şimdi olduğu gibi.

Arabanın açık camından içeri giren rüzgar yüzümü okşarken gülümsedim. Tabii bunda sabahın yedisinde ilk defa açık bir çiçekçi görmemin de etkisi olabilirdi, genelde geç açarlardı ve ben beyaz çiçeklerime kavuşmadan dans stüdyosuna gitmek zorunda kalırdım.

Arabayı sağa çekip, kapıyı açarak indim. Dükkana girdiğimde kızıl saçlı, çilleri olan inanılmaz tatlı bir kız karşıladı beni. Gözleri kahverengiydi. "Merhaba, nasıl yardımcı olabilirim size?" Tam karşımda pasparlak gülümsemesi ile durdu.

"Ben bir saksıda, beyaz sardunya istiyorum." Gülümsedi, başıyla beni onayladı ve ellerini üzerindeki önlüğe silip çiçeklerin içine bakınmaya başladı. Raflar, yerdeki tahta sehpalar, köşedeki dolapların üstleri tamamen çiçeklerle doluydu ve etraf mis gibi kokuyordu. En sonunda bulduğunda bir saksı beyaz sardunyayı bana uzattı. "Çok teşekkür ederim, borcum ne kadar?" Omuz silkti ve gözlerimin içine baktı.

Kibarca gülümseyerek, "Bugünün siftahı sensin, benden olsun. Tenin gibi bembeyaz açarlar umarım," dedi. Elimi uzattım kocaman bir gülümsemeyle. "İsmim, İnci."

"Zambak." Elini sıkarken hayretle gülümsedim. "İsmin çok güzel, Zambak." Utanarak dudaklarını ısırdı. "Neyse o zaman, sonra tekrar uğrayacağım. Çok memnun oldum, çok sevdim seni." Kollarını kocaman açarak, arasına girmemi bekledi. "Bende seni çok sevdim, İnci." Sımsıkı sarıldı bana ve hiç kimse belki de böyle sarılmamıştı.

Ondan ayrılır ayrılmaz çiçekçiden çıktım ve arabama bindim. Arabayı çalıştırdım ve olabildiğince hızlı giderek, stüdyodaki öğrencilerimi bekletmemeyi diledim. Küçğk ve sabırsızlardı.

En sonunda stüdyonun önünde aracımdan inip, kapılarını kilitledim. Binaya girip, merdivenleri hızlı adımlarla çıktım. Güvenlik görevlisi henüz gelmemişti. Odamdan önce dans alanına gitmeye karar verip oraya ilerlediğimde çocuklarım orada bekliyordu beni. "İnci öğretmenim, nerede kaldınız?"

"Geldim, Mercan'cığım." Hızlıca odama geçtim ve sardunyaları diğer beyaz çiçeklerimin yanına bıraktım. Hızlıca balerin kıyafetlerini giyip, saçımı topuz yaptım. Dans alanına geri döndüğümde hepsi beni bekliyordu.

"Şimdi çocuklarım, bugün sizinle Kuğu Gölü balesi çalışacağız. Öncelikle ellerinizi yukarda birleştirmenizi istiyorum. Evet... Çok güzel, Ali sen biraz daha yükselt ellerini. Bora sen de kollarını düz tut tatlım, Mercan ve Elif harikasınız." Birkaç öğrencinin kollarının düz durmasını sağladıktan sonra yerime geçtim.

"Sonra da her zaman yaptığımız gibi, parmak uçlarımızda yükselip etrafımızda döneceğiz." Hepsi dediğimi birebir yapınca memnuniyetle gülümsedim.

"Ardından tek ayağınızı yerden kaldırıp etrafınızda dönün. Böyle çalışmaya devam edin siz, ben biraz dinleneceğim çocuklar." Kenardaki su şişesindeki suyu yudumladım. Su şişesini indirdiğimde gözümün önünde bir buket papatya belirdi. Arkasında ise uzun boylu bir beden. "Biliyorum, bazı yaralar hiç kapanmaz ama baban seni görmek istiyor. Konuşacağınız çok şey varmış." Buketin arkasında kahverengi gözlü, esmer bir adam bana umutla bakıyordu. Kahverengi saçları, kirli sakalları vardı. Üzerine siyah bir tshirt ve pantolon giymişti.

Bazı Yaralar Hiç KapanmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin