5. Bölüm: Jay.

398 40 116
                                    

Bazen kendimi çok salak hissederdim.

Sanki çevremdeki herkes bana tahammül etmek zorundaymış da, o yüzden benimle konuşuyorlarmış gibi.

Ben onların yanından ayrıldığım an içlerinden "iyi ki gitti" dediklerini hayal ederdim.

Ve hiç kimseye yetemediğimi düşünürdüm. Hiç kimseyi tatmin edip, mutlu edemediğimi...

Tam şu an, öyle hissediyordum.

Sunghoon'la birlikte yurda doğru yürüyorduk. Gece yarısı olmak üzereydi. İkimiz de konuşmuyorduk. Sanki yaklaşık yarım saat önce birbirini öpmemiş iki yabancı gibiydik.

Bu acıtıyordu.

Sunghoon'un gergin olduğunu hissediyordum. Sürekli etrafa attığı bakışlarla, benimle beraber gözükmek istemediğinin de farkındaydım.

Sağ elini cebine sokmuş birazcık önümden ilerliyordu. Başı öne doğru eğikti ve sigara içiyordu. Sol eliyle tuttuğu sigarayı arada bir ağzına götürüp sigarayı içine çekiyor, sonrasında tekrar elini indirip içine çektiği dumanı dışarıya bırakıyordu.

Bu bana babamla kasvetli pazar günlerinde kiliseden eve dönüşümüzü anımsatmıştı.

Fakat Sunghoon bana babam gibi korku hissi vermiyordu.

Ve kesinlikle izlemem için çok güzel bir manzaraydı.

Fakat ben onun için aynı şekilde, güzel bir manzara değildim.

Karnımın üzüntüyle kasıldığını hissettim.

Yürümeyi durdurdum. Adım seslerinin kesildiğini duyunca Sunghoon da durup kafasını arkaya, bana doğru çevirdi.

"Bir şey mi oldu?" diye sordu. Meraklanmıştı.

Omzumu silktim. "Hiç uykum yok." dedim. "Ben biraz bahçede dolanacağım."

Ona teklif etmemiştim. Çünkü şu an yanımdan kaçmak için yer arıyordu. Hissedebiliyordum.

"Tamam." dedi sigarasından bir nefes çekip. Dikkatli bir şekilde yüzümü inceliyordu.

Beni bu kadar siklemezken nasıl beni bu kadar umursamıyor gibi görünebilirdi...

Kafamı salladım ve arkama dönüp geldiğimiz yöne doğru yürümeye başladım.

Arkama bakmak istemiyordum çünkü eğer bakarsam onun beni umursamadan yürüyüp gidişini hiçbir zaman unutmayacaktım.

Spor merkezine yaklaşınca yönümü sola çevirip ağaçlık alana doğru yürüdüm. Her yerde ışıklar olduğu için ağaçlık alan gayet aydınlıktı. Yine de biraz daha loş bir yerde oturmak istediğim için ağaçlık alanda iç tarafa doğru ilerledim ve büyük, geniş gövdeli bir ağacın dibine oturdum. Sırtımı ağaca yasladım ve gökyüzüne baktım.

Burada ışık daha az olduğundan yıldızlar çok güzel gözüküyordu.

Gözlerimi kapatıp kafamı da ağaç yasladım ve sert kabuk her ne kadar kafamı rahatsız etse de umursamadan öyle durmaya devam ettim.

Hava iyice soğumuştu ve üstümde ceket olmasına rağmen üşümüştüm ama umursamadım.

Sunghoon'u düşünmeden edemiyordum. Bana dokunuşu, bakışı, söyledikleri. Sanki hepsi bir araya gelip koca bir taş olmuştu ve kalbimin üstüne konmuştu.

Kalbime bu taşı Sunghoon koymuştu.

Yüzü, vücudu, hareketleri, bakışları, sesi...her şeyinin bu kadar kusursuz olması hem beni çok derinden etkiliyor, hem de sinirlerimi bozuyordu.

Reflections | SunSunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin