•2• "Bay Jeon'u Tercih Ederim"

222 26 4
                                    

Hastanenin arka bahçesinde, kimsenin varlığından haberdar olmadığı o eski ve yalnız çardakta oturuyordu Jungkook

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hastanenin arka bahçesinde, kimsenin varlığından haberdar olmadığı o eski ve yalnız çardakta oturuyordu Jungkook. Deli esen rüzgarlarla, karlarla, acımasızca ışınlarını saçan güneşle zaten sahip olduğu son rengin de solduğu, yağmurla yıkandığında elli metre öteden bile suyu emen tahta kokusunun alınabildiği bu eski çardak neredeyse yıkılacak gibi görünse de Jungkook’un yalnız kalmak istediğinde tercih ettiği ilk mekandı. Az önceki şok edici karşılaşmadan sonra da koşar adım gelmişti buraya.

İnsan genelde onu heyecanlandıran, kızdıran veya çok mutlu eden anları, bir perde arkasından izlermiş gibi bölük pörçük hatırlar, derdi Taehyung. Bugün Jungkook, onun neyden bahsettiğini çok iyi anlıyordu. Soda şişesinin kırıldığı andan itibaren yaşananlar bir film şeridi gibi değil de, ayrı ayrı çekilen fotoğraflar gibi düzensiz karelerle geliyordu gözünün önüne.

Seokjin’in açıklama yapmak için aniden masasından kalkışı, Jungkook’a doğru telaşla gelişi, yıllardır görmediği eski sevgilisi Jo Yun Hee’nin başka bir dünyadaymış gibi transa geçip Jungkook’a bakakalması ve belki alakasız olacak ancak dışarıda bir yerlerde bir alakarganın boğuk ötüşü. Hatırladıkları bu anlardı yalnızca. Sonra nasıl yaptıysa bir parmağını kaldırıp Seokjin’e uzatmış. “Tek kelime etme hyung.” Demişti. “Etme, kalbini kırarım.”

Beceriksizce, sendeleye sendeleye önce odadan, uzun koridorları geçmesi sonrasında da binadan çıkıp atmıştı kendini bahçeye. O zamandan beri burada oturuyor, kafasındaki kareleri düşünüp duruyordu. Seokjin, Jo Yun Hee’yi ne zamandır görüyordu, Yun Hee’nin, Seokjin’le ne işi olabilirdi ve Jungkook’a neden hiçbir şey söylememişti?

Bugün ondaki gerginliği ve o an anlamlandıramasa da şu an suçluluk duygusuyla yüklü olduğunu fark ettiği hal ve tavırlarını düşündü. “Defalarca fırsat verdim…” diye söylendi kendi kendine. “Bana, Yun Hee’yi gördüğünü söylemesi için ona defalarca fırsat verdim, bilmeden. Neyin var dedim, iyi misin dedim. Söylemeliydi…”

Bugün onu bu kadar sarsan şeyin, hayatından çekip gitmesiyle onu darmadağın eden kadınla karşılaşmak değil de, çok güvendiği arkadaşının böyle bir şeyi ondan saklaması olduğunu fark etti birden. Onu yaralayan daha çok buydu. Düşüncelerini bölen ayak sesi, onu daldığı şeylerden çekip aldı. “Fal işinde bu kadar iyi olduğumu bilmiyordum.” Otomattan aldığı buzlu kahve şişesini uzatan Sooji’nin yüzünde şaşkın bir ifade hakimdi.

Jungkook şişeyi alıp başını eğdi. “Açıkçası ben de bilmiyordum ama önemli değil. Haberler bu kadar çabuk mu yayıldı?”

Sooji banka oturup başını iki yana salladı. “Hastaneler… Nasıl olur bilirsin? Seokjin'in hemşiresi anlattı herhalde. Sonra da... Stajyerler arasında dolaşa dolaşa hikaye başkalaşmış, en son kadının seni düğün günü terk ettiği falan konuşuluyordu.”

Jungkook hikayeyi alaya aldı. “Eh, düğün günü terkedilmedim ama öyle hissettirdi.”

Sooji tüm düğümün ana noktasına el attı. “Neden Seokjin’e gelmiş? Bir bilgin var mı?”

Oh!Baby Series: Petites Étoiles  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin