🎧Vance Westlake & Andrew Powell & Linda Roan, This Is My Empire
Hikâye kapağında bana yardımcı olan Reyna0 'a çok teşekkür🦋
Eski ve rutubet içinde kalan köhne evin duvarının dibinde adeta un ufak olmuştum. Yaklaşık yarım saattir burada saklanıyor olmalıydım. Zaman kavramım körelmiş durumda olduğu için saatten haberim yoktu. Bileğimde emanet duran kol saatimi kaybetmiştim. Gideceğim hiçbir yer güvenli olmadığından sürekli hareket halindeydim. Ne yapacağımı bende şaşırmıştım.
Kafamın üstünden kaç tane bomba geçti bilmiyorum. Bazen çığlıklardan, iniltilerden kendi düşüncelerimi bile duymuyordum. Acı her yerdeydi; bir çocuğun gözyaşında, bir annenin feryadında, bir evin çatısında...
Saçlarımı gelişigüzel bir şekilde kavrayıp ağzıma tutuşturduğum tokayla başımın üstünde topladım. Buna toplamak denmezdi belki, daha çok saçlarımla bir kuş yuvası yapmışım gibiydi eminim. İçinde bulunduğum durum kadar karmaşıktı saçlarım ve ne yazık ki her ikisi de çözemeyeceğim kadar düğüm olmuşlardı.
Üstümdeki koruma yeleğinin ceplerini karıştırdım. İşime yarayan herhangi bir şey günümü güzel geçirmem için yeterliydi fakat elime geçen sadece paraydı. Bu kadar az bir miktarla da çok bir şey yapamayacağımı bildiğimden parayı kenara attım ve yeleğin iç ceplerini yoklamaya başladım.
Yeleği yolda yürürken yerde yatan bir cesetten aldım. Bu benim için bir hayli zor olmuştu çünkü kanlar içindeki bir bedenin neredeyse her yerine dokunmuştum. Eline her gün silah alanlar için kan, vahşet çok normal bir durum olabilirdi ama son beş gündür ölü bedenlerin üstünden işime yarayacak şeyler bulmaya çalışmak sadece midemi bulandırıyordu.
Yelekten bir şey çıkmayınca duvara yaslanıp kapıya doğru yürümeye başladım. Elim boştu, kendimi savunacağım hiçbir şey yoktu. Bir silaha mahcup olmak beni mahveden bir gerçekti ama şu an silaha ihtiyacım vardı. Kullandığım bütün silahların mermileri bitmişti, yeni bir silah bulmalıydım.
Kimseyi öldürmemiştim ama karşıma çıkan engellerde birkaç mermi kullanmıştım. Kimseyi öldürmeyi de düşünmüyordum, yaralamayı tercih ediyorum.
Yüzüm dışarının soğuğuyla çarpıştığında ayağımdaki botların altında kalan karlar gıcırdadı. Etrafı kolaçan edip geldiğim yönün tam tersi istikamette ilerledim. Başımın üstünden tekrar bir füze hızla geçtiğinde yakınlarda bir yerlere düşmüş olmalı ki olduğum yerde sendeledim.
Gözlerim saniyeliğine sıkıca kapandı. Midem altüst olmuştu ve ağzımda biriken ekşimsi tat yürümeme ne kadar izin verirdi bilmiyordum. Elim mideme kapanırken yere çöktüğümün bilincinde değildim. Acıkmıştım ve karnıma indirebileceğim hiçbir şey yoktu yanımda. Soğuktan dudaklarım titriyordu, aynaya bakma şansım olsa morardığını görürdüm muhtemelen.
Midemden ağzıma yükselen şeyi fark ettiğimde içimden lanetler okuyarak duvarın dibine eğildim. Boş olan midem benden acısını çıkartır gibi çalkalanıyordu. Kusmamın şiddeti giderek artarken artık çıkaracak bir şeyimin olmadığının bilincindeydim ve böyle giderse yemek kıtlığından ölecektim.
Midem de benimle aynı fikirde olacak ki bir süre sonra durgunlaştım. Burada daha fazla duramayacağımı bildiğim için boğazımdaki gıcıklanmayla kendimi yürümeye zorladım. Beni biri görürse iyi olmazdı çünkü önlerine gelen kişiyi hiç düşünmeden ortadan kaldırıyorlardı. Şu an için ölmeyi düşünmüyordum.
Bir elimle karnımı tutarken diğer elim duvardan destek alıyordu. Duvara bıraktığım kan lekelerinin hiçbiri bana ait değildi. Bugünlerde ölülerle pek bir haşır neşir olduğumdan ellerim kırmızıya boyanmıştı. Delirmiş gibi gülmeye başladığımda akıl sağlığımın yerinde olmadığını düşünüyordum. Bu acı gerçekle yüzleşmem bir saatimi almıştı. Duvara bakıp sadece gülmüştüm, ağlamıştım ve haykırmıştım ama hiç kimse gelmemişti. Yalnızdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HATIRALARIN FERMANI
Science Fiction"Senin için kurşun yemeyi bile göze almıştım," dedi. Koyu renkli gözlerine yansıyan ateş harlandı. Ardından hayal kırıklığının önüne geçen sinir duygusuna tanıklık ettim. Bakışları bana çarptı, istedim ki konuşmasın. "Ta ki silahı senin tuttuğunu an...