4. SİSU TUTULMASI

128 27 262
                                    

🎧The Plot In You, The One You Loved

İnsan rüyada olduğunu anlar mı? Anlıyorum.

Rüyada olduğumun farkındayım, bu canımı acıtıyor ama gözlerimi açana kadar bana acı veren rüyayı yaşamak zorundayım. Kaçtığım şey her ne ise beni köşeye sıkıştırıyordu ve rüya yeniden başa sarıyordu. Önüme çıkan bütün yolları denemiştim fakat hiçbiri kurtulmamı sağlamamıştı. 

Olabildiğince koşuyordum. Yanından geçtiğim uzunca otlar oradan oraya sertçe savruluyorlardı. Kimi zaman önümü kapatıyorlar kimi zaman da kollarımı çepeçevre sarıyorlar ve beni geriye çekiyorlardı. Aralarından geçmem için iki yana ayrıldıklarında kararsızca etrafıma bakındım. 

Gözlerimi açmam neden bu kadar uzun sürdü? 

Benim için gelen büyük adım seslerini duydum, ondan kaçıyordum ama aslında onunla yüzleşmek istiyordum. Ben korkak olan değildim, hiçbir zaman olmamıştım. Sadece belleğimden sildiğim çaresizliklerim vardı ve onları ölmeden önceki son dakikalarımda hatırlamak istiyordum.  

Karşıma çıkan büyük çitleri geçmeye çalışırken rüyam tekrar başa döndü. Bu sefer koşmuyordum. Hatta bir çift adım attıktan sonra durdum. "Neden hep öne doğru koşuyorsun?" diye bir ses duyduğumda zihnimdeki katmanlar bir bir saçıldı ve omzumun üstünden arkama göz attım fakat tam bir şeyleri fark edecektim ki beni uyanmaktan alıkoyan göz kapaklarım hareketlendi. Gözlerimi açtığımda eski bir yatağın üzerinde yatıyor haldeydim. Başucumda beni gözlemleyen ve sol bileğime ıslak bir bezle masaj yapan birisini beklemediğim için birkaç saniye neler olduğunu sorguladım.

Bir kez yüzüme baktı, sonrasında tekrar bileğime geri dönerken dudağında bir tebessüm belirdi. Sinir, anında vücudumda kol gezmeye başlayınca bileğimi kendime doğru çekip yattığım yerden doğruldum. "Ne zamandan beri uyuyorum?" 

Kolları dizlerinin üstüne düştükten sonra hareketlerimi takip etti. "Yaklaşık yarım saat oluyor," dedi duvardaki kırılmış ama çalışan saate göz atarak. "Biraz daha yatmalısın. Başını sert çarptın." 

"Lüzum yok," dedim ve sonrasında bir şeyin yokluğunu fark ederek, "Boris nerede?" diye sordum. Benim uyuduğum o yarım saatin içinde Boris'e bir zarar vermiş olamazdı ama yine de Boris'i görmeden içim rahatlamayacak gibi hissediyordum. "Çocuk mu? İçeride, yatıyor."  Yeni uyanmışlığın verdiği sersemlikle ayakta duramayıp yatağa oturduğumda eli bana uzandı fakat sonra onu durduran bir şey oldu. Alnı kırıştı ve, "Neden bu kadar gerginsin?" diye sordu. 

Sinirliydim, gergindim ve her an patlayacak durumdaydım. Gördüğüm kabusun etkisi de vardı elbette ama asıl sebep bir saat öncesindeki hâl ve hareketleriydi. Boris'e karşı sarf ettiği cümleler nedense canımı sıkmıştı. Üstelik daha onu tanımıyorken kanıma dokunmayı başarması gardımı indirdiğim anlamına geliyordu. 

Benden beklediği bir cevap vardı, bakışlarıyla bunu belli ediyordu. "Takdir edersin ki her gün ölümle burun buruna gelmek hoşuma giden bir durum değil," dedim baş ağrımı yok saymaya çalışarak. "Seninle alakası yok," diye ekledim, onunla alakalı olmasına rağmen. Onun hakkında ne düşünürsem düşüneyim daha yeni tanıştığım birisiyle normal bir şekilde konuşamazdım. 

Beni anlamak istiyormuş gibi gözleri kısıldı. Ne düşündüğünü bilmek isterdim ama bunu ona soracak kadar delirmemiştim. Umurumda değilmiş gibi davranıp yanından geçerken bakışları halâ üzerimdeydi. Normalde olsa rahatsız olacağım bir davranıştı, onun yerinde başka birisi olsa şimdiye benden nasibini almıştı. Fakat ondan negatif bir enerji gelmediği için kendimi tehlikede hissetmiyordum. 

"Sanırım kötü bir kabus gördün. Alnında boncuk boncuk terler birikmiş," dedi bezi bir kenara bırakarak. "Uykunda da sayıklayıp durdun. Seni sakinleştirmek kolay olmadı." 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 09, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HATIRALARIN FERMANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin