Gumus Yuzuklu Patronice

Düğünden Sonra

Aradan 40 gün geçmişti.
Hafta sonu düğünleri vardı moral ve hayron ailelerinin. Basın böylesine önem arz eden bir düğün için oldukça hummalı bir mesai yapıyordu. Tabiki de iş dünyası ve % 2 lik zengin camia pür dikkat bu birleşimin kendileri için oluşturduğu yeni güç ittifakını yakından takip ediyordu.

Düğün sonrası genç çiftin balayı planı biraz askıya alınmıştı. John İn yaklaşan savunma sempozyumun da yer alması gerekiyordu.
Nitekim yeni çiftin evi blasse malika esi çalışanları ise tamamıyla profesyonel görevlilerden oluşturulmuştu. Sermine malikaneden tamamen ayrılmamıştı.
Alt katları hala ona aitti ve Çin de olduğu zamanlarda burada kalacaktı.

İki haftalık bir tatilin aradan bu sabah Çine geri dönmüştü. Havalimanından malikaneye gitmek için gelen aracına bindi. Vazgeçip bay morgal İn şirketine gitti. Haber vermediği için morgal ı aradı.

Efendim şermin
- görüşmeyi istediğim bir kaç konu var uygun musun?
Ne zaman için?
- iki saat içinde olabilir
Pekala, altıda bir randevum var. Sonrasında hayronun h kulesinde akşam yemeğine katılmalıyım. Yarım saat sonrası nasıl
- tamam. Nerede olursun?
Şirkete geçiyorum. Ofiste görüşelim.
- peki seni bekliyorum.

Morgal gelince direkt konuya girdi sermine.
Ailesi den kendine kalan eşyalar vardı. Bunların içinde takılarda bulunuyordu. Aile gelinlerin aktarılanlarda vardı. Bunları sara ya vermeyi düşündüğünü söyledi. Yanında duran çantasından büyük bir kutu çıkardı. Morgal merak etmişti. Sehpanın üzerindeki çantada ne olduğunu. Şimdi ise şaşırmıştı.

Sermin ona iki elmas takım ve altın kemer vermişti. Morgal bunları nasıl koruyacağını düşünmüştü. Zira bunlar ufak çaplı adaları satın alabilecek boyutlarda bir servet değerindeydi.

Sermin gittiğinde morgal 6 daki randevuyu iptal edip hayron malikanesi e doğru yola koyuldu.
Malikanede ise hafif ateşi olduğu için Alex dışında büyük biri yoktu.

Kahve içerlerken bu takıları kasaya kaldırdılar. Morgal Sarah ile sohbet etti. Sonrasında davetli olduğu yemeğe geçti.

Sermin blasse malikanesi e vardığında yeni personel onu buyuk bir merakla karşıladı.

Kendisine kahve isterken telefonu çaldı.

Efendim
-evde misin
Sanada merhaba john
-sana sürprizim var
Öyle mi
-yoldayım o zaman
Tamam

John teyzesini ihmal ettiğinin farkına vardığında gönlünü almak için ona bir at almıştı. Bembeyaz bir at. Neğeneceğini biliyordu. Nede olsa genlerinde vardı atları severdi. Nitekimde beğendi.

Ertesi gün koşuşturmalar erken başlamıştı. Herkes düğün saatine yakın hazırlıklarını tamamlamıştı. Düğün alanına doğru yola çıkmışlardı.

Sermin ise sorunsuz bir düğün olmasını dilemişti.
Buradaki düğünler kendi ülkesindeki gibi olmuyordu. Yemekli bir resepsiyon tarzında müzikli bir kutlama gibiydi.

Genç çift içeriye indiklerinde merdivenlerden üzerilerine dökülen süslemeler ile herkes gülüşüyordu. Güzel bir gelin olmuştu. Tabi damat beyin hakkını yememek gerekirdi. Felaket derecede yakışıklı olmuştu.

Düğün yavaş yavaş sonlara yaklaşıyorken misafirler ayrılmaya başlamıştı. İçeride sadece aileler kaldığında sermin de ayrılıyordu ki sesini duydu John un

-erkenden kaçıyor musun teyze
Fotoğraf çekimine kadar dinleneceğim.
-peki öyleyse birazdan görüşürüz
Tamamdır

Aslında gitmeyi istemişti sermin fakat fotoğraf çekimi bunu bozmuştu.

İşin garibi yorulmuştu. düğünde kendisini ağına takılması için yemlemeye çalışan yüksek sosyetenin iş adamlarından köşe bucak kaçmaya uğramıştı. Biraz kafa dinlemek ve içmek istiyordu. Şimdi ise kendisini bara atmış ayakkabılarını çıkartmış viskisini yudumluyordu. Bilemezdiki bu kadar yorulacağını.

Fotoğraf çekiminde bitmiş. Ayakkabılarını eline almış elbisesinin eteğini toplayıp arabaya doğru yürüyordu. Kendisini şöförü karşılamış ve nereye gideceğini sormuştu. Otele gitmek istedi. Otele vardığında kendisinin dairesine çıktı. O haliyle yatağa uzanıp uykuya daldı.