Multimedia: Emir
&&&&&&&&&&&&
''Alina!!! Hadi kalk kahvaltı hazır.''
Bu sesle uyanmam gerekiyordu aslında ama ben her zamanki üşengeçliğimle erken kalkıp aşağıya inmeyecektim. Nasıl olsa biraz daha bağırdıktan sonra benim kalkmayacağımı anlayıp o da vazgeçerdi. Ondan sonra kendimi uykunun kollarına bırakırdım.
''Alina saat 8 ve yeni okuluna ilk günden geç kaldın. Eğer 5 dakika içinde gelmezsen zorla ben seni o yataktan kaldırırım ve kaldırma tarzımı sevmediğini biliyorum. Bu yüzden beni yorma ve hemen aşağıya in. Şimdi!!''
Gözlerimi açıp birkaç kere kırpıştırdım. Sersem bir halde sesin sahibini çıkarmaya çalışıyordum. Yüksek,tiz, biraz kızgın, ama daha çok öfkeli ve kesinlikle usanmış bir sesti.
Bu Ayşe sultan, evimizin hizmetçisi. Sözlerindeki emir cümlesine bakarsak sinirlenmişti. İsteyeceğim son şeyse onu sinirlendirmek. Ayşe teyzenin işkenceleri Çin işkencesinden daha da beterdir. Bunu deneyimli biri olarak söylüyorum. Bu yüzden sıcacık yatağımdan istemeden de olsa popomu kaldırıp yalpalayarak banyoya doğru yürüdüm.
Her ne kadar yeni okul muhabbetini sevmesem de bu okula gitmek zorundaydım. Çünkü babam artık devlet okuluna gitmemi istemiyordu. İşlerimiz düzeldiğine göre artık koleje gidebilirsin demişti. İstemesem de kabul ettim. Şimdi siz bana baban ne iş yapıyor diye soracaksınız, inanın ben de bilmiyorum. Ne zaman sorsam hep geçiştiriyor. Ben de sormaktan vazgeçtim artık kurcalamıyorum çok fazla. Sonuçta ben babama sonuna kadar güveniyorum. Bu da benim için yeterli bir cevap.
''Alinaaaaa!!!!!!''
Ayşe sultanın sesiyle yürümekten vazgeçerek adımlarımı hızlandırdım. Yüzümü hemen yıkadım. Kıyafetlerimi giymemle aşağı inmem arasında ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Tek bildiğim bilim adamlarının yanıldığı. Ben bu kadar kısa bir sürede kıyafetlerimi giyip aşağıya indiysem ışık hızı benim yanımda hiçbir şeydi. Tabi inerken ayağımı burkmasaydım daha iyi olacaktı da neyse artık sakarlığıma verelim onu da. Seke seke aşağıya doğru inmeye devam ettim.
''Geldim güzelim, geldim. Sinirlenme hemen.'' Yanağından bir buse alarak sandalyeme oturdum.
Gelir gelmez gözlerim kahvaltıya kaydı. Masayı incelediğimde sadece kuş sütünün eksik olduğunu gördüm. Onun yerini meyve suyu doldurmuştu. Favorilerim yine başköşedeydi. Peynir, reçel ve bal üçlüsü. Onlarsız pek bir şey yiyemiyorum. Zaten normalde de yemiyorum. Yani öyle diyorlar hep. Kiloma bakacak olursak haklılar da şimdi. Ama benim hiç suçum yok.
''Hiç gelmeseydin hanımefendi!'' Bir yandan Ayşe sultanı dinliyor bir yandan da önümdeki reçelin tadına bakıyordum.
''Gelmeseydim de senin o işkencelerine mi maruz kalsaydım? O zaman hiç gidemezdim ve sen çok üzülürdün ben de senin üzülmene dayanamazdım.''dedim dudağımı büzerek. Tekrar önüme dönüp meyve suyundan bir yudum aldım. Kafamı kaldırdığımda Ayşe sultanın dik dik bana baktığını fark ettim. Teslim olmuş bir suçlu gibi ellerimi havaya kaldırarak ''No dodom şomdo bon??''dedim. Ağzımda bir şey varken konuşmamam gerekiyordu ama ne yapayım aykırı bir insanım.
''Sus ve hemen yemeye başla 10 dakikan var.''
Ayşe teyze bu dakikalara çok takardı. Her şeyin zamanında olmasını ister. Ne 1 dakika önce ne de 1 dakika sonra. 10 dakika dediyse 10 dakika içinde bu kahvaltı yapılacaktı. Bunu bildiğim için hızlı bir şekilde yemeye devam ettim. Boğazıma takılmadan yemeyi sürdürürken gözlerim babamı aradı. Sahibini bulamamış kedi yavrusu gibi bana geri dönen gözlerimi Ayşe sultana çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bücür Şeytan(UZUN BİR SÜRE ASKIDA)
ComédieOkulumu değiştirmemin ileride beni bu kadar etkileyeceğini bilemezdim.Hatta okulun ukala çocuğunun bütün acılarıma ilaç olacağını tahmin bile edemezdim.Peki ya bir göz kırpmanın bir ilişkinin başlangıcı olacağı kimin aklına gelirdi ki?Tüm kurallara...