8. mektup: yas

64 9 12
                                    

"insan yaşarken de ölebilirdi"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"insan yaşarken de ölebilirdi"

Sevgili Eunbyul.

Bugün bir makale okudum. Vizelerim başladı, hem biraz kafam dağılır diye ders çalışmaya oturdum.

Makale ölümle ilgiliydi ama benim ilgimi çeken "ölümden sonrası" kısmıydı.

Söylenene göre yasın 5 evresi vardı: İnkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme.

İlk evre inkardı yani ölen kişinin öldüğünü, gittiğini kabullenemeyip inkar etmek. Açıkçası anlayabiliyorum bunu. Sonuçta çok sevdiğin birini kaybetmeyi hemen sindiremezsin.

Belki ben de inkar aşamasındayımdır hatta. Hala sana mektuplar yazdığıma göre... Açıkçası bilemiyorum.

İkinci evre öfke. Kişi gittikten sonra arkasından öfkelenmek. Neden ben, ne günah işledim de bütün bunlar benim başıma geldi, o gün kaza oldu... Bunun gibi bir sürü şey.

İnsan bu evrede kendini bile suçluyor bence. Benim de çok keşkelerim var mesela, ben de çok öfkeliyim hala.

Üçüncü evre pazarlık. Kişi acısını hafifletmek için kendiyle pazarlık yapar. Suçlamalar ortadan kalkar, daha iyisin telkinleri başlar, öfke azalır...

Ben daha bu aşamaya gelebildiğimi düşünmüyorum şahsen. Her gün geçirdiğim krizleri göz önüne alarak söylüyorum bunu. Daha neredeyim tam olarak anlayamasam da bu sakinliğe erişemediğim kesin.

Dördüncü evre depresyonmuş. Bu kısım da gerçeklerle yüzleşme ve onu sindirme aşaması. Yani hiçbir şey eskisi gibi olmayacak süreci bu oluyor sanırım. Evden çıkmak istememeler, intihar girişimleri, iğrenç ruh halleri...

Zihnimde kontrolsüzce dolaşan ama yapmayı istemediğim şeyleri yapıyorsam depresyonda mıyım yani? Pek sanmıyorum ama olabilir de.

Ve beşinci yani son evre kabullenme. Adı üstünde giden kişinin artık gittiğini kabullendiğin ve tabiri caizse iyileşmeye başladığın evre. Ben buna inanmıyorum ama. Bu kadar kolay olmamalı iyileşmek değil mi?

Özellikle acı hala tazeyse nasıl kapanacak o yaralar? Nasıl sızlamayacak her defasında?

Okuduktan sonra bir süre düşündüm bunun üzerine. Ben neresindeydim bu yasın? Dahası yas mı tutuyordum, ne haldeydim...

Sonra verecek bir cevabım olmadığını fark ettim. Saçma değil mi sence de? Çektiğimiz hüznümüzü ve acımızı da mı aşamaya aşamaya yaşıyoruz yani. Bu kadar sistematiksek eğer insan olmanın ne anlamı kalıyor peki?

Seni istiyorum, seni özlüyorum, hala yanımdasın ama yoksun gibi, bazen sesini duyuyorum... Psikolojik olarak ne haldeyim hiçbir fikrim yok ama tek bildiğim canımın çok yandığı.

Ne yaşarsam yaşayayım, kaç evrede olursam olayım geçmeyen tek şey bu işte.

Sensizlik.

Tıp ya da bilim ne kadar ilerlerse ilerlesin buna bir çözüm getirebilecekler mi? Hayır.

Ben bugün şunu anladım ki bazı şeylerin tedavisi veya ilacı yok.

Ve aşk. Aşkın bir çaresi de yok...

İlacı sen olan, Jake

🤍🤍🤍

Selamlar papatyalarım, nasılsınız? Umarım iyisinizdir 🌼

Beni sorarsanız iyi gibiyim :))

Bölüm hakkında fikirlerinizi paylaşırsanız çok mutlu olurum, okumayı çok seviyorum 🥰

Ve sizi sevdiğimi de unutmayın!! Sonraki bölümde görüşmek üzereee 🧚🏼‍♀️🌸

Letters to MilenaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin