5. mektup: cevapsız sorular

104 16 10
                                    

"yorgunum, tek istediğim şey yüzümü kucağına koymak"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"yorgunum, tek istediğim şey yüzümü kucağına koymak"

Sevgili Eunbyul.

Bazen bütün dünyayı kilitli bir dolap kapağının arasından izliyorum sanki.

O küçücük aralıktan yüzüme sızan ışıkla kör oluyorum mesela ya da nefes almak çok zor geliyor. Tıkanıyorum ama boğulamıyorum, görüyorum ama anlayamıyorum.

Ben insanları anlayamıyorum Byul.

Kendi dolabımdan onları izlerken hayret ediyorum çoğu zaman. Uzaktan izlemek daha iyi geliyor bana. Artık çok fazla iletişim kuramıyorum.

Kaybedersem diye korkuyorum. Ya onları da senin gibi kaybedersem?

Ya çok sevip bağlanırsam da onlar senin gibi elimden kayıp giderlerse...

Her neyse. Demek istediğim şey insanlar çok sahteler. Hatta sadece sahte de değiller. İnsanlar aşağılık, nankör, bencil, sahte ve ne istediklerini bilmeyen varlıklar. Bunu gözlemlerime ve tecrübelerime dayanarak söylüyorum, belki de yaşadıklarıma dayanarak.

Her insan böyledir demiyorum da. Çünkü bazen karşıma öyle insanlar çıkıyor ki hiç gitmesinler istiyorum. Milyonda bir oluyor bu insanlar. Senin gibi insanlar.

Harika bir insandın sevgilim. Sokakta yürürken bile duramazdın asla. Yaşlı birini karşıya geçirirdin, sürekli sokak hayvanlarıyla ilgilenirdin, düzenli olarak yetimhanelere bağış yapıp küçük çocukları ziyarete giderdin...

Aşırı abartı gelirdi ilk zamanlarda. Gerçekten bu kadar melek gibi olamazsın diye düşünürdüm hatta bunu sana söylemiştim hatırlıyorsun değil mi?

O zamanlar sevgili değildik hatta. Yeni yeni arkadaş olmaya başlamıştık. O gün su kaplarına su koyarken "Neden?" diye sormuştum sana. "Neden seni tanımayan ya da sana teşekkür bile edemeyecek insanlar, hayvanlar için bu kadar çabalıyorsun?"

Bana kızmanı beklemiştim. Ama sen yüzüme bakıp gülümsemiş ve "Gerçekten teşekkür etmediklerini mi düşünüyorsun?" demiştin. Anlamamıştım. Bir kedi su döktüğün kaptan su içip sana kendini sevdirene kadar ne demek istediğini anlamamıştım.

Kediyi severken "Rica ederim." diye fısıldamanı hiç unutamıyorum. Sonra gelen diğer kedilerle birlikte gülümsemen daha da büyümüştü. Mutluluğun gözlerinden okunuyordu.

"Geçmişimizde, günümüzde ve geleceğimizde gerçekleştirdiğimiz her eylemden kendimiz sorumluyuz. Ve bir şekilde hayatımızın her noktasını etkilediğini düşünüyorum. Yaptığımız her şeyin iyi ya da kötü karşılığını alıyoruz ya da alacağız. Ne zaman veya nasıl bilemem. Ama kendim için yaptığım çoğu şeyi başkaları için de yapıyorum aslında. Ya da tam tersi..."

Gözlerimin içine bakarak bunları söyledikten sonra devam etmiştin. "Yani beni tanısınlar tanımasınlar, teşekkür etsinler ya da etmesinler. Hiçbir önemi yok ki çoğu zaman karşılığı bir şekilde iyi oluyor zaten. Ama olmasa da önemli değil, ben yapabileceğim şeyler varken görmezden gelemem."

Bir şey söylemeden kafamı sallayıp önüme döndüğümü anımsıyorum. O kadar etkilenmiştim ki dilim tutulmuştu.

Şu aralar sözlerini daha çok düşünür oldum. Ne gibi bir iyilik yapmıştım da bana sen olarak geri dönmüştü.

Ya da ne gibi bir kötülük yapmıştım da yitip gitmiştin benden?

Bunu hak etmiş miydim diye sormadan edemiyorum kendime. Ne kadar sorarsam sorayım bir türlü tatmin olamıyorum, doğru gelmiyor.

Sanırım bazı soruların cevapsız kalması gerekiyor, bazılarınınsa hiç sorulmaması...

Fırtınalarını sende dindiren, Jake.

🤍🤍🤍

selam yıldızlarım, bu bölüm kalbimizi kıran ve canımızı yakan tüm insanlara gelsin...

ama asla canımızı da sıkmayalım çünkü herkes eylemlerinin sonuçlarını alacak 🎉

ve bu bölümün şarkısının yeri bende çok ayrı, isterseniz bakabilirsiniz 🥺

ayrıca kendinize ve kalbinize çok dikkat edin, sizi seviyorum ❤💖💕







Letters to MilenaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin