Altıncı Seans

22 6 8
                                    


Yeni Bölüm

Terapi için başvuru yapmak kolaydı.

Ama seanslar için sıra gelmesi uzun sürüyordu.

Bu süreçte hayatımda tecrübe ettiğim tek yenilik, annemle beraber gittiğim cilt bakımıydı. Annem yüzümdeki sivilcelerin sayısının epey arttığını, bunun da bana yakışmadığını söyledi. Benim için aynada görmediğim yüzümün neye benzediğinin bir önemi yoktu. Ama annem o kadar ısrar ederken ne söylediğimin bir önemi yoktu.

Beni tanıdığı bir yere götürdü. Bir klinikti, bir hasta gibi sedyeye yattım. Annem tırnaklarını yaptırırken ben de sedyede bekledim. Tepemde bir ışık, bomboş bir tavan vardı. Önce yüzümü yıkadılar. Ferah, temiz bir kokusu vardı. Yüzümü yıkadıktan sonra yüzümdeki siyah noktaları temizleyeceklerini söylediler. Daha önce hiç siyah noktalarım üzerine düşünmemiştim. Gözlerinin altındaki yerden başlayıp burnuna kadar gidiyorlardı. Burundaki siyah noktaları çıkarmak için burnumu sıktılar. Hiçbir şey hissetmediğimi söylememe rağmen burnumun sıkılması tecrübe ettiğin en rahatsız şeylerden biriydi. Siyah nokta temizliği bittikten sonra iğneli bir şeyden bahsettiler. Ne olduğunu bilmiyorum. Tek bildiğim, ince iğnelerle yüzümü deldikleriydi.

Bunun canımı acıtması gerekirdi. Ama o beyaz ışığa bakarken hiçbir şey hissetmemeye devam ettim. Belki de acile giden hastalar böyle hissediyordu. Tepenizde beyaz bir ışık, gözlerinizin etrafında hareket eden eller varken zaman ve hayat çok uzaktı. Yüzümü deldiler. Defalarca. Deldikleri yerlerin üzerinden başka aletlerle geçtiler. Ne yaptıklarını anlamayı o iğnelerden sonra bıraktım.

Sadece yattım ve bekledim.

Hayatımda en hissiz hissettiğim an buydu. Orada sonsuza kadar öylece yatabilirdim.

Herkes ve her şey geride kaldı.

Bir saat, iki saat sürdü. Çok uzun zaman sürdü.

Çıktığımda annem yüzümün çok daha güzel göründüğünü söyledi. Sadece biraz şiş ve kızarıkmış, o da yakın zamanda geçermiş. Dediklerini dinledim ve yüzüme bakmadım.

Eve gittim ve eve geldiğimde bacaklarıma dolanan Cece'ye de bakamayarak odama döndüm.

Odama ve yatağıma.

O günden sonra terapiye kadar kaç gün geçti bilmiyorum. Ama o günlere dair hatırladığım tek şey vardı: Yorganımın altına girdiğimde hissettiğim güven.

-

Benim şanslı olduğumu söylediler. Bana seans sırası yaklaşık on beş günde geldi. Bu on beş gün her güne alarm kurdum ve Cece'nin mamasını kontrol ettim. Bir daha Cece'ye mama vermeyi de onu aç bıraktığım gün yüzündeki ifadeyi de unutmadım.

Bana uygun bir saat belirtmemi söylediler. Ben de pazar günü, saat dokuzu verdim.

"Günaydın." Beyaz görüntünün yerini kahverengi saçlı terapistim aldı. Ekran kalitesinden yaşını tahmin edemediğim, kaşları çizgi gibi ince, dolgun yanaklı bir kadındı.

"Günaydın."

Ekran kalitesi biraz düzelir gibi olunca gözlerinin kenarlarındaki kırışıklıkları fark ettim. Otuz, belki de kırk yaşındaydı.

"Bizimle görüşme yapmak istediğini söylemişsin."

Başımı salladım. İnternette okuduğum yazılara göre birçok kişi ağlamaktan şişen gözlerle psikoloğun yolunu tutardı. Benim durumum farklıydı.

Ben ağlamıyordum. Kalbim küt küt attığı için ya da krizler geçirdiğim için biriyle görüşme ihtiyacı hissetmiştim.

Hissedemediğim için yardım almaya gelmiştim.

Adım AdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin