Kaldığımız yerden devam ediyoruz, bu bölüm güzel bebeğimizle tanışıyoruz.
📎Kısa bir not; Jeongguk'un bölümlerde giydiği kıyafetleri bölüm sonuna ekliyor olacağım, daha kolay canlandırabilmek adına bir göz atmanızı tavsiye ederim.
İyi okumalar.
...
Önlerine getirilen yemekleri zevkle ve de beraberinde bol sohbetle yiyen iki genç adam şimdi tatlılarının keyfini çıkarıyordu.
Restoranı gerçekten çok beğenmişlerdi. Yalnızca restoranın kendisi değil, çalışanları da bir o kadar ilgili ve saygılıydı. Buranın sahibi gerçekten çok iyi bir iş başarmıştı, Taehyung'un gözünde. Keza onun saygısını da kazanmıştı.
Ettikleri sohbet sırasında arka çaprazlarındaki masadan yükselen sesler ikilinin susmasına sebebiyet vermiş, dikkatlerini o yöne çevirmişlerdi.
Taehyung sandalyesini biraz geriye iterek hafif yan dönmüş şekilde dururken, gözlerini çevirdiği yerde gördüğü bedenle kısa bir an duraksamış, nefesini tutmuştu. Çünkü, karşısında gördüğü genç öyle güzeldi ki, tav olduğunu hissetmişti.
Küçük, kiraz rengine benzer dudaklar, keskin bir çene hattı, doğal olduğu her halinden anlaşılan dalgalı siyah saçlar ve en dikkat çeken yer olan büyük, parlak gözler.
Üzerindeki kıyafetin sırt dekoltesi sayesinde yandan görebildiği ince beli, uzun bacakları...
Taehyung, mükemmel diye işte buna derdi!
Onu düşüncelerinden ayıran şey, az önce dikkatle baktığı gencin kaşlarını çatarak masada oturan adamın birine bakıp "Afedersiniz, anlamadım?" demesiydi.
Orta yaşlarının sonuna gelmiş adam, ayakta dikilen gence alaycı bir bakış atarak "Senin gibilerin diyorum, böyle yerlerde ne işi var?" demiş, ardından etrafa bir şey ararcasına bakıp "Buranın işletmecisi nerede Tanrı aşkına, nasıl böyle şahısları içeri alıyorlar?!" diye, sızlanmıştı.
Bununla birlikte esmer adamın da kaşları çatılırken, bu herifin ne saçmaladığıyla ilgili bir şeyler fısıldadı arkadaşına. Jimin de onaylamaz bakışlarını iğrendiği adama atarken, hakarete uğrayan genç çantasını önündeki masaya sertçe vurarak bırakmış "Benim gibiler?" derken, kaşlarını kaldırmıştı.
Böyle pisliklere pabuç bırakmayacak bir kişiydi kendisi ve sahibi olduğu restoranında, elleriyle seçmiş olduğu masada oturan adamın şahsına hakaret etmesi kabul edilir değildi.
Adam onu takmayıp gördüğü garsona "Şu kişiyi atın buradan, insanların göz zevkini bozuyor!" demişti. Garson, gördüğü kişiyle hemen saygıyla eğilip "Bay Jeon." demiş, adamın kaşlarının çatılmasına sebebiyet vermişti.
Göz zevkini bozduğunu söylediği adama "Bay" diye hitap edilmesi aklını karıştırmıştı. Önemli biri miydi ki?
"Efendim, hemen müdahale ed-" Jeongguk elini kaldırıp çalışanın susmasını sağladığında, ona dönerek kibarca gülümseyip "Sen işinin başına dönebilirsin." dedi. Garson hızlıca başını sallayıp işine döndüğünde, insanların dikkatinin burada olduğunu bilerek fazla sinirlenmeden halletmek istemişti şu meseleyi.
Anlamaz bakışlarla hâlâ ona bakan adama döndüğünde elini pahalı, işlemeli bir örtü serilmiş masaya dayayıp, biraz eğildi. "Sen kimin restoranından, kimi kovuyorsun hadsiz?!" Sesini alçak ancak vurgulu şekilde tutarken, adamın gözü açılmışçasına dudakları aralanmış, birkaç kez art ardına yutkunmuştu.
Jeongguk onun gözlerindeki korkuyu net bir şekilde gördüğünde "Senin gibiler geberip gitmeyecek, değil mi?" demişti, 'senin gibiler' kısmını vurgularken. Elini, kapıya vurar gibi masaya birkaç kez vurmuş "Yemeğini yediğin masa benim, o buruşmuş kıçını koyduğun sandalye benim. Şansa bak ki bulunduğun restoran da benim!" demişti, son cümlesinde kollarını açarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Patrice / Taekook
Teen FictionTasarladığı ayakkabılara hayat veren, Kore'den nefret eden melez Taehyung. Ve ona, nefret ettiği bu ülkeyi sevdirecek tek kişi; aşçı, feminen Jungkook. -Yetişkin içerik!