Doya doya okuyabileceğiniz bir bölümle sizlerle beraberim.
Acele etmeden, tadını çıkararak okuyun.
Öpüyorum, iyi okumalar.
(Hatırlatma yapayım; bölümde betimlediğim kıyafetleri aşağıya bırakıyor olacağım. Kontrol etmeyi unutmayın.)
***
Restoranda geçirdikleri gecenin ardından ertesi gün şirkette koşuşturmalı bir hâl vardı. Düzenlenen lansman, çıkaracakları kreasyon koleksiyonunun ufak bir tanıtımı gibi olacaktı.
Victor'un geri döndüğünün habercisi olan bir fragmandı sadece.
Tüm şirket çalışanları ve patronlar, önemli insanların gelecek olduğu bu davet için gerçekten çabalamıştı. Esmer adam 'mükemmel' olana ulaşmadan durmuyordu.
Kendini yorgunlukla koltuğa atan Taehyung, permalı saçlarını geri taramış, elinde tuttuğu ceketi yan tarafına gelişi güzel bırakmıştı. Başını geri atıp gözlerini kapatarak biraz dinlenebilmeyi umdu. Tüm gün ayaktaydı ve onca kağıda, ekrana bakmış olmak şakaklarında hissettiği bir ağrıya neden olmuştu.
Kapattığı gözlerini açtıktan sonra ayağa kalkıp mutfağa doğru gitmeye başladı. Yol üzerinde üzerindeki gömleğin düğmelerini, kaslı karnının bir kısmı gözükecek kadar çözmüştü. Kendine iyi geleceğini düşünerek, sevmemesine rağmen yeşil çay yapacaktı.
Su ısıtıcısına biraz su koyup onu çalıştırdıktan sonra mutfaktan çıkmış, koltuğun üzerinde duran eşyalarını alarak merdivenlere yönelmişti.
Odasına girdikten sonra üzerini tamamen çıkarmış, altına yalnızca rahat eşofmanlarından birini giymişti. Evinde rahat dolaşmayı seven biriydi ki, yarı çıplak yattığı zamanlar da oluyordu. Çıkardığı kıyafetleri el çabukluğuyla toparlayıp tekrar aşağıya indi.
Mutfak kapısından girdiği an suyun ısındığını belli eden sesle siyah dolap kapaklarından birini açarak içinden koyu yeşil kupasını çıkardı. Kutusundan poşet yeşil çayı çıkarıp kupanın içine koyduktan sonra üzerine sıcak suyunu ekleyip eline alarak salona ilerledi.
Koltuğa oturmadan önce önündeki sehpaya kupayı bırakmış, eline kumandayı alıp güç tuşuna basarak televizyonun açılmasını sağladı. Bulduğu belgesel kanalında durup eline kupasını alarak boğazından sıcak bir yudum geçmesine izin verdi.
Gözleri ekranda olsa da aklının bir köşesinde yarın gerçekleşecek olan lansman vardı ve iyi geçmesini temenni ediyordu.
Düşüncelere boğulmuş şekilde, tadından bir kez daha nefret ettiği çayını yudumlarken çalan telefonuyla oraya döndü. Ekranın üzerinde arkadaşının ismini ve yanında Jimin'in zorla koydurduğu sarı kalbi görünce eline alıp cevapladı.
"Efendim?"
"Ne yapıyorsun?"
Taehyung elindeki bardağın içinde olan yeşil sıvıya bakıp yüzünü buruşturmuş "Tadı bok gibi olan çayımı içiyorum." demişti. Karşı taraftan gelen kahkaha sesine aldırmayıp "Sen ne yapıyorsun?" diye sordu.
"Biraz kitap okumaya çalıştım ama yarın için heyecanlı olduğumdan odaklanamadım."
Arkadaşının sesinin sıkıntılı geldiğini fark eden esmer adam, onu biraz olsun rahatlatabilmek amacıyla "Lansmanın başında olan insanlar biziz, Jimin. Sen ve ben. Park Jimin, Kim Victor Taehyung." dedi. Ardından kaşları havaya kalkmış "Sen kim olduğumuzun farkında mısın, dostum?" diye sormuştu, zaten cevabı belli olan soruyu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Patrice / Taekook
JugendliteraturTasarladığı ayakkabılara hayat veren, Kore'den nefret eden melez Taehyung. Ve ona, nefret ettiği bu ülkeyi sevdirecek tek kişi; aşçı, feminen Jungkook. -Yetişkin içerik!