on bir

1.8K 223 76
                                    

hayat bazen gerçekten de garip olabiliyordu. beklenmedik ve sürprizlerle dolu aynı zamanda. hwang hyunjin için ise hayatın beklenmedik yönleri son zamanlarda fazlasıyla yer alıyordu. hepsinin ana konusunun aynı kişiye çıkması da diğer sürprizdi zaten. han jisung, şarkılarına taptığı adam. şarkılarından birine koreografi oluşturduğu, birkaç dakika içinde ise karşısına geçeceği adam.

evet, hayat gerçekten de bazen beklenmedik şeyler yapıyordu.

hyunjin pratikten sonra duş alıp üstünü giydikten sonra sarı saçlarını her zamanki modelinde toplamıştı. jisung'un henüz inip inmediğini bilmese de işlerini hızlıca yapmaya çalışıyordu. han jisung'un onu leş gibi terli haliyle bile görmesine rağmen şimdi bu kadar özenmeye çalışması da ayrı bir ironiydi. ve heyecanlanması tabi. ilk kez konuşmayacaklardı bile ama içini kıpır kıpır eden tatlı bir heyecana sahipti hwang hyunjin.

aslına bakarsak bu heyecan sabahtan beri vardı. pratik boyunca gözü normalden fazla jisung'un üstünde dolanmıştı fakat kısa olan normalden farklı hiçbir şey yapmamıştı. hoş, yapması da gerekmiyordu fakat hyunjin bir farklılık beklemeden edememişti işte. hala dün akşam han jisung'la mesajlaştığını bile kabullenememişti ki.

aklında birçok kere saçma sapan şeyler yapmaması ve söylememesini geçirerek kafeteryaya indi hyunjin. jisung ısmarlayacağını söylediği için sipariş sırasına girmeyip direkt gözleriyle masaları taradı. gözleri elinde iki içecek bardağı ile boş bir masaya yerleşmek üzere olan jisung'u bulunca derin bir nefesten sonra oraya doğru ilerledi.

"selam." dedi jisung'la daha masaya varmadan göz göze gelince. birkaç adım sonrasında zaten oturmuştu.

"selam." jisung içeceklerden birini hyunjin'in önüne koydu. "ne içeceğini bilmediğim için ikimize de iced americano aldım ama istersen değiştirebilirim."

hyunjin bardağı elleri arasına alıp başını salladı. "severim iced americano."

"güzel."

ikisi de gülümsediler. gerçi gülümsemeleri hiç gitmiş sayılmazdı. hyunjin de sanki jisung'un yanında olması sayesinde biraz daha rahat hissetmeye başlamıştı. oysa iki dakika falan olmuştu bir araya geleli ama beklediği kadar gergin değildi işte.

"demek j.one hayranısın." jisung öğrendiğinden beri garip şekilde hem şaşırdığı hem de sevindiği şeyi söyledi konuşma açmak için. hyunjin ise bunu ondan duyduğu için utanmadan edemedi.

"yani şarkılarını seviyorum diyelim."

kendisine hiçbir zaman büyük hayran sıfatını koymamıştı çünkü öyle olacak kadar ilgilenmiyordu fakat sadece şarkılarını sevdiği biri de değildi han jisung. az çok da olsa takip ediyor ve bazı videolarını ve performanslarını izliyordu.

"en sevdiğin hangisi?" jisung gerçekten merak ederek sordu bu soruyu. hyunjin ise sanki okulda sözlüye kaldırılmış gibi panikledi birden. neden birden bu konuyu konuşuyorlardı ki şimdi?

"i got it." dedi çok da düşünmeden ama. sonrasında anlamsız bir utangaçlık kapladı, sanki nimet seçermiş gibi hissetmişti ama jisung sormuştu bir kere soruyu. ayrıca herkesin bir favorisi olurdu.

"güzel tercih."

han jisung amerikanosundan bir yudum çekip sırıttı. övgü almayı severdi. beklenmedik övgüler karşısında utanırdı fakat kendisiyle övünmeyi seviyordu ve istediği ilgiyi alınca mutlu olurdu her zaman. şimdi de hwang hyunjin tarafından ilgi görmek hoşuna gitmişti.

sweet chaos [hyunsung] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin