dokuz

1.9K 249 62
                                    

yorucu bir gündü. hyunjin her zamanki gibi dans ekibiyle pratik yapmış, tamamlanmasına az kalan koreografi üstünde çalışmışlardı. herkesin fikrini almaya çalışıyordu hyunjin. diğerleri ondan daha uzun süredir han jisung'la çalıştığı için nasıl şeyler istediğini ondan daha iyi bileceklerini biliyordu çünkü.

bugün jisung'la da pratik yapmışlardı. artık tamamen hazır sayıldığı için koreografi üzerinde pratik yapmaya geçmişlerdi. kesin hazır saymamasının sebebi de eklemeler veya çıkarmalar olabileceğiydi. hiçbir zaman sahnelenene kadar koreografiler hazır olmazdı zaten.

pratik güzel geçmişti. jisung'la daha rahat iletişim kurabiliyordu artık. jisung diğerleriyle gülüp şakalaşırken hyunjin de onun şakalarına rahatça gülebiliyordu mesela. böyle rahat olabilmek iyi gelmişti hyunjin'e.

jisung ise yeni koreografına alışmıştı. pratik odasına gittiğinde onu görmeyi, çalışanlarla rahatça sohbet etmesi ve eğlenmesini, arka dansçılarla olan uyumuna alışmıştı. insan ilişkilerinde iyi olmadığı için hala kişisel olarak hyunjin'le rahatça sohbetler edemese de artık onun da yanında daha rahat olduğunu anlayabiliyordu. en azından uzaktan sessizce dinlemek yerine jisung'un komikliklerine gülüyordu.

şimdi ise yine yorucu bir pratikten sonra eve gitmek için şirketten çıkıyordu. teri soğuduğu için ve akşam olduğu için hafif üşümeye başlamıştı. şirketin klimaları da etkili olabilirdi tabi. asansörden inerken dışarı çıkmak üzere olan birkaç kişi, giriş kattaki çalışan ve korumalardan başka kimse yoktu. saatin akşam sekize geliyor olması bunda etkiliydi.

ezbere bildiği girişi geçip dönen kapıdan dışarı çıktığında yüzüne vuran ılık hava ile içi titredi. serin yerden ayrılmak kötüydü ama terli olduğu için aslında onun için iyiydi de. albüm çıkmasına az kala hasta olmaya niyeti yoktu.

tanınmamak için taktığı maskesi ve şapkasıyla birlikte bakışları yerdeyken ilerlemeye başlamıştı jisung. çok ilerleyemeden ismi seslenildi. dalgınlığına geldiği için direk başını kaldırıp baktı ve adımları istemsizce durmuş oldu. gözleri de aynı şekilde açılmıştı.

"jisung lütfen konuşabilir miyiz artık?"

jisung bu sefer aralarında kapı gibi bir engel olmadan duyduğu sesle yutkunmadan edemedi. gözlerini kırptı birkaç kere. kulakları da uğuldamaya başlamıştı birdenbire. karşısındaki adam ona doğru yaklaştığında kendine gelip geriye doğru birkaç adım atabildi neyse ki. tanaka jun da böylelikle daha fazla adım atmamıştı. jisung'un rahat olmadığının farkındaydı.

"konuşmak istemiyorsun belki ama beni bir kere dinlemen gerekiyor."

jisung daha fazla ona bakmak istemediği için başını eğdi. onu görmek istemiyordu. yıllarca yanında değildi, neden şimdi karşısına çıkmıştı ki?

"lütfen git." diyebildi sadece.

"jisung lütfen. sana söylemek istediğim şeyler var."

az önceki üşümesinin aksine şu anda fazlasıyla sıcaklamaya başlamıştı jisung. hırkasının fermuarını açtı ve tişörtünün yakasını çekiştirdi sıcakladığı için. jun onun iyi olmadığını fark ettiği için ona doğru gelecekti yine ama jisung bu sefer elini kaldırıp durmasını sağladı.

"şimdiye kadar neredeydin peki?"

sonunda başını kaldırıp yüzüne bakabildiğinde sordu jisung. yüzünde hiçbir duygu belirtisi yoktu fakat içinde her şey karmakarışıktı. kalbinin sızısı ve başının ağrısı aynı anda vurmuştu. bir de nefes almakta zorlanıyordu birazcık.

"anlatacağımı söyledim. sadece bir kere beni düzgünce dinlemeni istiyorum."

jisung şimdiden kabul etmek için ikileme düşmüştü ve bu kadar güçsüz olduğu için kendisinden utanıyordu. onu görmek istemiyordu ama yıllar sonra karşısına geçmesi ve onunla konuşmak istemesi jisung'u zorluyordu. gittikçe sıcak hissetmesi ve hızlı nefes almaya çalışması da zorlayan şeylerdendi. onu görmek istemiyordu ama aynı zamanda istiyordu da. karşısına geçmiş ve hayatını mahvetmiş bu kişiyi görünce içinde beliren özlem yüzünden kendisinden nefret ediyordu ayrıca.

sweet chaos [hyunsung] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin