Şehrin içine girmeyi başardığımızda bizi polisler karşıladı. Katilim kimliğini ve sürücü belgesini büyük bir rahatlıkla verdiğinde kaşlarım havalandı. Seri katillerinden biri olan Savaş Sipahi, polislerle ahbab gibi konuşuyordu. Hiç ifşalanmamış olması çok garipti, sonuçta insanları canavarlaştıran bir adamdan bahsediyorduk. Azad Kartal'ın ismi bile yaktığı mekanların birinden dolayı duyulmayı başarmıştı. Azad diye birini susturan bu adam, nasıl olurda hiç duyulmamış olabilirdi?
"İyi günler."
Memur beyin nazik sesiyle beraber araba tekrar hareket etti. Katilim az önce polislerle konuşmamış gibi rahattı. "Kimliğin sahte mi? Nasıl bu kadar rahatsın?" Endişeli sesim istemeden kendini ele vermişti. Bir suçlunun yanında bulunmak beni de kötü etkilerdi, bunun yaşanmasını hiç kimse istemezdi. O ise rahat tavrını bozmadan camdan dışarıya baktı.
"Sahte olan benim."
Birşey anlamadığımı gösterme adına yüzüne boş gözlerle baktım. 'Söylediğini açıkla' desem, şuan benim ona baktığım gibi boş gözlerle bakmakla yetinirdi. Ümidini kaybeden ürkek bir ceylan misali koltuğuma sindim. Bu bir haftada İstanbul çok değişmişti, her yolun başında polisler bekliyordu. Olay olduğu her halinden belliydi ama benim bunu araştıracak, kendime ait bir telefonum bile yoktu. Bozulan sinirim ve cevapsız kalan sorularım ile camdan dışarıyı izlemeye devam ettim.
Ani frenle duran araba ile küçük bir çığlık attım. Kolum, kapıya çarpmıştı ve inanılmaz derecede sızlıyordu. "Arabada bekle." Aldığım emir ile kızgın bakışlarımı katilime diktim. Beni umursamadan arabadan indi ve disko yeri gibi parlayan mekana girdi. Dışarıdan renkli görünen bu bina, ucuz caddelerin birindeydi. Yeni yapıma alınmış konut yerlerine benziyordu, yapılmamış binalarla doluydu.
"Ben neden bekliyorum!"
Beni duymayacağını bilsemde, arkasında bağırmıştım. Mekana çoktan girmişti ve ben burada kalmıştım. Kapıyı kilitlemeden gitmişti, bu da işinin kısa süreceği anlamına gelirdi. Merakım arabadan in, kendi sorularına cevap ol diyordu. Böyle bir mekanda ne işi olduğunu çok merak ediyordum ama arabadan inmeyecektim. İzlediğim dizilerde kadın karakterleri hep öyle ölüyordu. Tüylerim diken diken olduğunda, titredim. Doğru bir karar vermiştim, dediği gibi beklemeliydim.
Kendimi kandırıyordum.
Hızla mekana koştum, arabanın kapısını kilitlenme durumuna karşı açık bırakmıştım. Bir kaç saniye önce aldığım karardan vazgeçmiştim. 'Arabada bekle' emri bile insanı orada beklememeye itiyordu. Ne yapsaydım yani? Etrafımda ne olduğunu bilmeden öylece beklesemiydim? Saçmalık olurdu, sonuçta geldiği zaman içeride neler yaşandığını anlatacak birine sahip değildim. En azından kapının ucundan bakmalıydım, içeride neler olduğunu deli gibi merak ediyordum.
Sessiz olmaya çalışan adımlarım ile korumasız duran kapıdan içeriye girdim. Adamların kapıda beklemediği için şanslıydım, katilime yakalanmaya niyetim yoktu. Ne yaptıklarını gördükten sonra tekrar arabaya dönecektim. Boşuna kargaşa yaratmaya gerek yoktu bu yüzden sessizce halletmeliydim. Mekana girdiğimde önce merdivenler karşıladı, yukarı ve aşağı olarak ikiye ayrılmıştı. Hislerim yukarı kata çıkmamı söylemişti, şimdi ise karıştığım o kalabalıkta katilimi bulmaya çalışıyordum. Danışma masasına benzeyen o yere geldiğimde gülümsedim, bir kadın oturuyordu.
"Bakar mısınız?"
Müziğin sesinden duyulmadığı için sorumu yineledim. Kadın hala önünde isimlerle dolu olan kağıdın üzerine çizik atmakla meşguldu. "Size diyorum, hey!" Sonunda kafasını kaldırdığın derin bir nefes aldım. Otuz yaşlarında duran gözlüklü bir kadındı, solgun teni ve seksenlerden kalma tarzı ile oldukça kötü görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK
Teen Fiction#Tüm telif hakları sakladır... Savaş Sipahi, gücü kendi silahına çevirmeyi başaran bir katil... Asel Argun, kendi kimliğini kaybetmiş ölümle burun buruna yaşayan bir savcı... Durdurulmaz savaşçının koruması gereken biri ortaya çıkarsa neler olur? Pa...