Kulaklığımı kulağıma taktım ve Periphery - The Summer Jam şarkısını açtım. Şarkı eşliğinde simidimi yemeye başladım. Basket oynanan tel sahanın yakınında bir banka oturdum ve simidi bitirdim. Bir sigara yakacakken kafasının aksine kısa boylu, suratında (tabii ki mecazen) hüzün yazan bir çocuk "Biraz paranız var mı?" diye sordu. "Bir saniye." dedim ve cüzdanıma bakmak için ayağa kalktım. Bir tane onluk gözüme çarptı, verdim. Onluğa baktı ve "Bu ne ya? Dilenciye sadaka mı veriyorsun?" diye bağırdı. Zengin sitesinin dilencisi bile pahalı çalışıyormuş. "Başka param yok dostum." dedim. Yalan söylemiyordum, param karttaydı. Gerekmedikçe nakit taşımam.
Sigaramı yaktığımda çocuk her nasılsa ellerini omuzlarıma fırlatıp kendini bana çekti ve bir kafa attı. Şanslıydım ki ben de sigaram da yere düşmedik. Kendime geldikten sonra çocuğa kafasının gücüne denk bir dirsek vurdum. Çocuk biraz gerileyip yere düştü. "Sakin ol, seninle denk değiliz. Bu yüzden seninle dövüşmek peşinde değilim." dedim. Sonra bir kız çıkageldi. Saçlarını pembeye boyamış, yeşil gözleri vardı. Öbür çocukla aynı boyda. Kulaklığımı söküp cebime koydum. Kız cebinden küçük bir kutu çıkardı. Tam kutuyu bana atacaktı ki çocuk elini kızın göğsüne koyarak onu durdurdu. Kızın elindeki kutudan 1-2 damla sıvı yere döküldü. İkisi arkalarını dönüp gittiler. Sigaramın son fırtını çekip yere attım ve banka oturdum. İzmarit sıvının oraya denk geldi ve sıvı alev aldı. Kız benzin taşıyormuş! Pembe saçları aradım ama gözden kaybolmuşlardı.
Olaya bak be! Her neyse, yarım saat kadar sonra bir kedi geçiyordu. Çağırdım, geldi. Simidin kırıntılarını yere döktüm. Kokladı, biraz yaladı ve kırıntıları silip süpürdü. Kediyi sevmeye başladım. Biraz sevdikten sonra yanıma zıpladı ve kucağıma oturdu. Güzelce sevdirdi kendini. Yemek ararcasına suratıma yaklaştı. Sakalımı yaladı. Sonra çantama yöneldi. Muhtemelen kesif sigara kokan çantamın kokusunu beğenmedi ve kucağıma geri döndü. Sonra kucağıma yattı ve uyumaya başladı. Ben de hafiften sırtını okşamaya başladım. O ara Ezel'i dolaşırken gördüm. Benim olduğum tarafa baktığında el salladım. "Mikey!" diye bağırdı. İşaret parmağımı ağzıma götürdüm. Geldiğinde "Kedi uyuyor..." dedim. "Yine bir kediye dadandın, değil mi?" dedi gülerek. "Ne yapayım? Onlar beni buluyor..." dedim aynı şekilde.
Yanıma oturdu ve havadan sudan konuşmaya başladık. Birer sigara yaktık. O Marlboro Light içiyordu, ben de Marlboro Red. Güya kendime minimal bir hayat seçmiştim; bölgenin en pahalı sitelerinden birinde oturuyordum, en pahalı sigaralardan birini içiyordum ve evimde içkilere ait bir raf var. Annem ben bir çocukken gözlerimin önünde öldü, babam da ben rahat yaşayayım diye yurt dışında bir eve taşındı. Olay şu, babam uluslararası bir şirketin yönetim kurulu üyesi ve şirketin genel merkezi şirketin CEO'sunun ülkesine taşındı. Babam da sürekli oraya gidip gelmemek için yeterince büyüdüğümü düşünüp beni burada bıraktı ve oraya taşındı. Ben sıkıntı çekmeyeyim diye evimin giderlerini oradan karşılıyor ve bana da aylık sağlam bir para bırakıyordu. Ben tabii ki paranın az kısmıyla kendimi geçindirip müziğime odaklanıyordum. Müzik grubumuz resmileşme yolundaydı, bu da kendime ait düzenli bir gelir demekti. Böylece babamı bana para verme sıkıntısından az da olsa kurtarabilirdim. Gerçi onun için pek mühim değil ama sonuçta emekliliği yakınken ona destek olmak zorunda hissediyorum kendimi.
Kedi uyandı ve kucağımdan kalkıp g.tünü sallayarak gitti. Sigaralarımız bittiğinde "Ezel, dün gece neler olduğunu bulmamız lazım." dedim. O sırada Jackson ve Sarah bizi görüp geldiler. Jackson "Vaay, gitaristle baterist bizden gizli toplantı yapıyor ha?" dedi. O sırada Sarah bana göz kırptı. "Merhaba gençler. Size soracaklarım var." dedim. Jackson bir sigara istedi, Sarah ise Jackson'a hafif bir tokat atıp "Jackson, daha yeni bıraktın sigarayı..." dedi. Sonra bana dönüp "Evet Mikey, sen bir şey soracaktın?" dedi bana. "Ha evet, dün gece neler olduğu hakkında bir fikriniz var mı?" dedim. Jackson "Ben galiba barda uyudum, sabah uyandığımda evdeydim ve ilk düşündüğüm oraya nasıl geldiğimdi." dedi. Sarah "Sabah uyandığımda başım feci ağrıyordu. Yarım kilo kokain içmiş gibiydim. Kahvaltı sofrasındaki neredeyse her şeyi yedikten sonra anca kendime geldim." dedi. Jackson "Neyse gençler, bu akşam Opeth konseri var ve ön grup olarak sahneye çıkma ihtimalimiz var. Çıkamasak bile grup için kulis kartlarımız var. Kate'e haber vermek istedim ama kendisine ulaşamadım. Sahi, Kate nerede?" dedi. Hiçbirimizin en ufak bir bilgisi bile yoktu. Daha sonra az önce kucağımdan kalkan kediyi gördüm. Kediye baktığımı herkes gördüğünde onlar da kediye bakmaya başladı. Kedi Sarah'nın pürüzsüz bacaklarına sürtünmeye başladı. Sarah eğildi ve kediyi sevmeye başladı. Ezel "Kediye bak, milletin dikkatini silip süpürmesini iyi biliyor..." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kediler, Bagetler ve Camel İzmaritleri
Ngẫu nhiênBu hikayeyi okumadan önce https://www.wattpad.com/story/44469812-lig%27deki-gen%C3%A7-bagetler bu hikayeyi okursanız hikayeyle daha iyi anlaşabilirsiniz :)