{mavi bataklık}

3 1 0
                                    

O gece mi demeliyim
Yoksa o sabah mi demeliyim
Gözüme gram uyku girmedi

Eski anılarım boğazıma sarıldı
O iğrenç kan kokusu kaplamıştı evi dudağından akan köyü kanla dudağımı patladiğimi gördüm

İstemeden dudağımı ısırdım o gün gibi kanı görünce midem daha da bunaldı

Çocukluk tranvalarimi düşünürken saat çoktan 8 olmuştu atölyeye gidip başlatiğim portreyi bitirmem gerekiyor du 

Bide o vardı dimi

Anyadaki yansimamla bakişirken patlamış dudağım berbat görünüyor du göz altlarim mormosdu ve tam bir kaçık gibiydim sadece yüzümü yıkayıp giyindim ve çıktım

Yol boyunca insanlar Azrail görmüş gibi yüzüme bakarken gözlerimi devirdim

Okula gittiğim gibi heme atölyeye gittim zaten çok kalabalık değildi genelde çoğu kişinin dersi öğle den sonra yada saat 10 dan sonra başlıyordu buda işime gelmişti

Bide o dedikodu amip leriyle uğraşamazdim

Atölyeye girdiğim gibi heme işe koyuldum

Port tenin daha çok işi vardı beni en çok zorlayansa ondaki silik mor damar detaylariydi
Gerçi en sevdiğim detayiydi

Çizdiğim her detayla kalbim dahada hızlı çarpıyordu onun portresi bile damarlarimda ki kanın akışını hizlandiriyordu

Saat 6 ye gelirken toparlanıp atölyeden çıktım kimseyeye gorunnemeye çalıştım ama atölyeden çıktığım an zaten çoğu kişi yüzümü görmüştü

Onları kıçıma takmamaliydim

Okuldan çıkarken onu gördüm üstünde mavi bir seweat vardı altında da ucuz bir pantolon yüzü yine ölü gibiydi önünden bakışını kaldırarak direk gözlerime baktı ona bakıp dışarıyı işaret ettim

O arkamdan gelirken beraber sokaklarda yürümeye başladık ne o konuşuyordu nede ben " yüzün acıyor mu " ilk konuşan o oldu ona bakıp başımı iki yana salladım " beni bir yere görürsen " bana bakıp güldü " nereye"
Ona bakıp omuz silktim " bilmem o sana kalmış"

Gittiğimiz yol çok isisiz di kaldurimlarka doluydu
Bir karınca bile yoktu

Sonra kirli bir tünelden çıktık garip o tünelin pis kokusu beni hiç rahatsız etmedi aksine hoşuma gitti

Beraber sonunda bitkilerle dolu bir terkedilmiş araziye geldik
Orda küçük ve yıkık bir ev vardı

Ben oraya bakarken o elimi tutup "gelicek misin" ona karşılık olarak elini daha sıkı tutum

Evin kapısına geldiğimizde evinden çıkardığı anahtarı görünce şaşırdım kim niye buraya hırsızlığa gelsin ki

Zaten hırsız buraya gelse bir şeyde verip giderdi

O eve girip benim girmeme bekledi.

Eve girdiğimde bir şok yaşadım çünkü burda onun eşyaları vardı ve fotoğraf karı da vardı " burası evin mi "

Bana bakıp güldü " garip ama burası benim evim" ona şaşkınca baktım o fakir biri veya böyle bir evde yaşayan bir insana benzemiyor du gayet şık biriydi

Etrafa baktım bir yatak vardı etrafinda ise eski bir kumaş çekilmişti ortada büyük tek bir koltuk önünde ise birkaç kitap dizilmişti üstündede bir cam vardı maşa olarak kullanıyordu galiba

Küçük bir musluk ve bir gaz da vardı ah bide bir kırmızı 90 lardan kalma buzdolabı vardı

O kendi kendine ocakta bir şeyler yaparken bende tekli koltukta oturdum böyle şeylerden iğrenen biri değildim sadece şaşırmıştım çünkü bu oda 10 MT bile değildi yağmur yağınca neapiyordu acaba

Ben bunları düşünürken o önüme çoktan sıcak bir kase hazır çorba koymuştu beraber çorbayı yerken arasıra gözlerimiz kesişiyordu ama çok uzun surmuyordu

Nihayet akşam olmuştu beraber oturmuş onun telefonundan bir şeyler izlemiştik gerçi o koltuğa garip bir şekilde ikimizde siğmiştuk

Çoktan gece olmuştu beraber bir şeyler konuştuk soda içip tartışmalar yaptık galiba yapacak hiçbir şey yok tü şimdi ise geç olmuştu ve benim vermem gereken bir ödevim vardı " artık kalkmaliyim" bana bakıp " seninle eşlik etmemi istermisin?"

Kalkarak " hyr zaten yolu ezberledim boşuna gelme " ne kadar ısrar etsede kabul etmedim evinden çıktim ve tünele girdim
Yavaşça yürürken bana bakıp gulen gruba baktım " pist güzelim baksana " sesi duyunca hemen koşmaya başladım ayağımın taşa takılmasıyla yere boyladim  ve o grup çoktan başimdaydilar çoktan hapı yutmuştum

RED OF HELLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin