BÖLÜM 3

183 29 14
                                    




☘️☘️☘️

Felsefeyi bırakıp sosyoloji bölümüne geçerken çok mutluydum. Hiç de pişmanlık yaşamamıştım ama bazı dersler harbiden beynimi yakıyordu. Cidden zor bir bölümdü. Okumayı çok sevsem de bazı derslerde çok yoruluyordum. Bu dersin hocası da biraz yaşlı olduğundan uykum geliyordu. Gözlerimi İbrahim'e çevirdim. Gözlük camını siliyordu yine. Dün olanları unutmamıştım. Resmen benimle ilgilenmişti. Bunun benim için ne ifade ettiğini bilse ne düşünürdü acaba. Ah İbrahim, keşke görsen sevgimi. 

Geri yaslanıp dertli dertli ofladım. Yanımda oturan arkadaşım Dilay ile göz göze geldik o an. Onun da suratı asık görünüyordu. "Sen de benim düşündüğümü mü düşünüyorsun?" diye sordu. 

"Bilmem." dedim dudak büzüp. "Ben İbrahim'i düşünüyorum, sen ne düşünüyorsun?" 

Dilay gözlerini devirerek önüne döndü. "Dersten çıkalım, sıkıldık diye düşünüyordum ama senin kafa İbrahim'den başka bir yere uğramıyor." 

Dilay çok haklıydı. Herhangi birisi gelip ne yaptığımı sorsa cevabım her daim İbrahim'i düşünüyorum olurdu. "Ben de sıkıldım ama dersten çıkmam." diyerek önüme döndüm ve hocayı dinlemeye başladım. 

Beynimin buhar olup havaya uçtuğu ders sonunda bittiğinde herkes gibi ben de ayaklandım. Bugün kuaföre gidip saçlarımı boyatacaktım. Uzun süredir boyamayı düşündüğüm kahverengi saçlarım bugün kızıl olacaktı. Bu rengin bana yakışacağını düşünüyordum. Ayrıca İbrahim de beğenecekti. Bundan emindim. Hoca en sevdiği rengi sorduğunda kırmızının her tonu demişti. Ben mavi demesini bekliyordum ama cevabına da şaşırmamıştım. Yarın karşısına kızıl saçlı Yıldız olarak çıktığımda eminim ki çok yakıştıracaktı bana bu rengi. 

Bugün diğer kızlar erken çıktığından Dilay ve ben kalmıştık bizim gruptan. Sınıftan çıkıp otoparka ilerledikten sonra arabama yerleştik. Dilay benim arabama binmeye biraz korkuyordu ama otobüs de çekmek istemediğinden mecbur oturuyordu. Arabayı biraz kötü sürdüğüm söylenirdi ama idare ediyordum bence. Bir yıl içinde sadece iki kez vurdurmuştum arabayı. 

Her zaman gittiğimiz Zuhal ablanın kuaforüne geldiğimizde Dilay direkt ağda bölümüne geçti. Ben de oturdum kenarda. Biraz sonra Zuhal abla içeri girdiğinde ayağı kalktım. 

"Kız hoş geldin." diyerek kollarını bana sardı Zuhal abla. 

"Hoş buldum abla, benim saç işi için gelmiştim." dediğimde hemen kafasını salladı. Daha önce konuşmuştuk bu konuyu zaten. Sonra da yanımda duran kadına döndü. 

"Sizin ne olacaktı?" diye sorduğunda kadın da "Saçımı maviye boyatacağım." diyerek cevap verdi. 

"Peki bekleyin arkadaşımız ilgilenecek sizinle." dedi Zuhal abla. Bana da boş koltuğu göstererek oturmamı istedi. Koltuğa rahatça oturup aynadan kendimi izledim. Telefonumu çıkarıp bir fotoğraf çektikten sonra üzerine 'bu saçlar birazdan... ' yazarak story attım. 

Biraz sonra diğer kadın da yan tarafımdaki koltuğa oturduğunda göz göze gelerek gülümsedik. Zuhal ablanın girdiği odadan iki kadın çıktı. Birini tanıyordum. Diğeri ise yeni olmalıydı. Tanıdığım kadın yan tarafıma, yeni gelen kız ise benim arkama geçti. 

"Boya olacak dimi sadece, kesim işlemi yok?" 

Başımı salladım. "Sadece boya, daha yeni kestirmiştim zaten." diyerek gülümseyince kız da kafasını salladı. O saçımla ilgilenirken ben de telefonda oyun oynamaya başladım. O bir türlü geçemediğim levelle biraz uğraşacaktım. 







İki saat sonra... 


Saçımın boyası bitmişti ve saçım yıkanıyordu. Ama anlamadığım bir şey vardı. Saçım mavi gibi gözüküyordu. İki saat boyunca başımı oyundan kaldırmamıştım pek. Başımdaki kadına da sormaya utanıyordum. Sormasam daha iyi olurdu sanki. Sonuçta kızıl istediğim saçı mavi yapacak değillerdi ya. 

Kız yıkamayı bitirip kurutmaya geçtiğinde gözlerimi kapadım sıkıca. Her ne kadar ihtimal vermesem de bir yandan şüphe sarmıştı beni. Kısa saçlarımı kısa sürede kuruttuğunda kızın bitti dediğini duydum. Gözlerimi açmalıydım ama hazır hissetmiyordum pek. Derin nefes alarak birden açtım gözlerimi. 

Açmaz olaydım. Keşke uyusaydım. Keşke gözümde göz bandı olsaydı. Keşke bir an da başımdaki kız kafama sertçe vursaydı da yere düşüp görmeseydim bu halimi. 

"Nasıl olmuş?"

Kızın sevimli suratına karşın aynada yansıyan chucky tipim hiç de beğenmediğimi gayet iyi ifade ediyordu bence. 

"Bu mavi." diye mırıldandım sessizce. Fırtına öncesi sessizlik gibi. 

"Evet mavi istememiş miydiniz?" dedi kız gülerek yine. 

"İstemedim." diye mırıldandım. "İstemedim vallahi istemedim." 

Aynaya karşı gökyüzüne dönmüş kafamı seyrederken kapı açıldı. Zuhal abla beni gördüğü gibi şokla baktı yüzüme. "Kız sen niye mavisin?"  diye sordu şaşkın haliyle. 

Dudağımı büzdüm. Ağlamak üzereydim. "Abla şirinlere döndüm abla." diye bağırdım birden. 

Zuhal abla hızla yanımıza geldi. "Kız ben sana kızıl olacak demedim mi, neden mavi oldu bu?" diye sordu başımdaki kuaför kıza. 

"Abla ben mavi dedin sandım." diye açıkladı kız kendini. 

Zuhal abla yanımdaki koltuğa döndü. "E buradaki kadın da mavi istemişti, o ne oldu?"diye sorunca yerleri süpüren kız  "Abla onun kocası aradı ya, apar topar çıktı bir şey yaptırmadan."  diye cevapladı.  

Aynaya dönüp halime baktım. Maviydim. Masmaviydim ama hiç mutlu değildim. 







Ah be yıldız... Ajskzk

Yeryüzünde Bir Yıldız - Yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin