3💚

524 65 69
                                    


Cas artık sığınakta onlarla kalıyordu ve bu gerçekten harikaydı. Dean asla sesli dile getirmemiş olsa da, arkadaşının daima uzakta olmasından rahatsızdı. Yanında ve güvende olduğunu bilmek iyi geliyordu.

Aşk ilanı konusunda ise, Cas sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Eski hallerindeydiler ve bu iyi mi kötü mü bilmiyordu Dean.

Sam genelde kitaplarla ve internet araştırmalarıyla uğraşırken, Cas bazen ortalıkta amaçsızca dolanıyor bazense mutfakta yemek yapmaya çalışıyor, bazen öylece oturup duvarı izliyordu. Eh, sonuçta o bir melekti. Günlerce aynı ortamda kapalı kalmak tuhaf geliyor olmalıydı.

"Nasıl gidiyor?" yanında dikilip aynı ilgiyle duvara bakmaya başladı. Ne gördüğünü görmeyi çok isterdi.

"İyi. Bazı yandaşlarımın, kardeşlerimin sesini duyuyorum. Benim için üzgünler."

"Üzülmelerini gerektirecek hiçbir şey yok," dedi Dean. "Her durumda sana göz kulak olup yanında kalacağız. Onlar kendi haline üzülsün, aletsiz p*ştlar."

"Ben üzgün değilim," diye belirtti Cas. Belli ki Dean'in aşırı tepkisine takılmamıştı. "Sizinle olmak güzel, huzurlu. Özellikle de seninle."

Dean bir an, ve aslında o bir anın sonrasında da, ne diyeceğini bilemedi. Gergince boğazını temizledi zaman kazanmak adına ve "Burda olman güzel," diye yanıtladı. O itiraf sonrasında Dean için her şey farklıydı, hemde çok.

"Teşekkürler. Başka gidecek bir yerim yoktu zaten."

"Senin evin burası. Başka gidecek bir yere ihtiyacın yok."

Cas dönerek avcının gözlerinin içine baktı, daima yaptığı gibi, sanki gözlerinin ardında ruhunu görebiliyordu. Elini dostça omzuna koydu ve tekrar teşekkür ederek odasına gitti.

Dean derin bir nefes aldı. Zordu. Görünüşe göre onun açısından, Cas için olduğundan daha zordu. Melek öylece yaşamaya devam ediyor ve güzel bir söz söylerken tereddüt etmiyordu. Rahattı, durumu kabullenmiş gibiydi.

~

O gün Sam dışarı çıkmıştı -ki bu pek olağan değildi. Cas ise televizyonu açmış büyük bir ilgiyle saçma bir sabah şovunu izliyordu.

"Eğleniyor musun bari?" Yanına geçip oturdu.

"Anlamaya çalışıyorum," dedi. "İnsanlar bazı konularda epey karmaşık."

"İnsanları anlamak için televizyon izlemek pek sağlıklı bir yol değil, adamım. Dışarı çıkıp sosyalleşmek daha iyi."

Melek avcıya dönerek başını yana eğmişti. "Sosyalleşmek mi?"

"Evet, çıkıp yeni insanlar tanımak gibi. Bugün akşam oldukça ideal duruyor, ne dersin?"

"Birlikte mi çıkacağız?"

"Elbette. Tek başına bir yere gitmene izin vereceğimi mi sandın? En zayıf olduğun zamanlardasın, riske atamayız."

"Teşekkürler Dean."

Aslında sebep meleğin zayıf olması değildi, zayıf haliyle bile birçok yaratığın üstesinden gelebilirdi ama birlikte çıkmaları fikri kulağa hoş gelmişti. Hem zaten Sam kendi alemindeydi ve sorun etmeyeceği kesindi.

Günün geri kalanı televizyon karşısında geçmişti, Dean bir çok şeyi meleğe açıklıyor ve anlamasını sağlıyordu.

Akşam olduğundaysa hala Sam gelmemişti -attığı mesaja göre kütüphanedeydi ama hey, yalan söylediği için onu suçlamayacaktı. Impala'ya geçtiler ve Cas oturur oturmaz "Sam olmadığı için memnunum," dedi. "Arkada oturmayı sevmiyorum."

Dean güldü ve arkadaşına baktı. "Bundan sonra hep orda oturabilirsin," dedi, bir çeşit söz vererek. "Sam'in takılacağını sanmıyorum."
Kesinlikle takılacaktı fakat büyük kardeş olarak onu nasıl ikna edeceğini biliyordu.

Bir çeşit bara gittiler. Saat henüz 8 olduğu için pekte kalabalık değildi. Dean ikisine de birer içki aldı ve sohbet eşliğinde içmeye başladılar.

Sonraki olan şey, pekte hoş değildi.

Dean neredeyse çakırkeyifken, ve melek tabiki tamamen ayıkken, kumral bir kız Cas'le konuşmaya çalışıyordu. Kıyafetlerine bakılırsa bir çeşit avukattı ya da devlet dairesinde bir işi falan vardı, oldukça da güzel bir kızdı.

"İsmim ne demiştin?" diyerek kendini zorla sohbete kattı. Kız bundan pek etkilenmeyerek, en azından umursamayarak "Kath," diye cevapladı.

"Dean Winchester, memnun oldum."

"Bende."

Sonra ikisi konuşmaya devam etti. Bunun neden sorun olduğunu bile anlamadı Dean, sonuçta meleği sosyalleşmek adına dışarı çıkarmıştı. Hem barlarda erkeklere yazan kızlar daima olurdu, kendisinin başına da hep geliyordu. Yinede meleğin yüzündeki gülümsemeyi görmek tekrar olaya müdahale etmesi gerektiğine dair yeterliydi.

"Aslında epey sıkıldım, eve dönebiliriz."

Cas anında "Peki." onaylamasında bulunurken kız meleğin koluna dokundu, gözleri mavilere odaklıydı. "Kalmanı isterdim, seni eve sonrasında ben bırakabilirim. Ya da istersen benim evime geçeriz?"

"Ah, hayır. Seninle eve gidip seks yapmak ilgimi çekmiyor. Ben Dean'e aşığım."

Dean henüz ayağa kalkmadığı için memnundu çünkü bu duyduğu cümle yere yığılmasına sebep olabilirdi. Yüzünün ısındığını hissetti, özellikle yanaklarının. Aptal bir ergen liseli gibi kızardığına emindi.

Kız şaşkınca ikisine baktı. "Üzgünüm," diye mırıldandı. "Çift olduğunuzu bilmiyordum."

"Değiliz. Dean öyle değil."

Ve bu cümlede içini acıttı. En yakın arkadaşının bu durumla böyle başa çıkıyor olması, tuhaftı.

"O halde sana iyi şanslar, Castiel. Belki ilerde yeterince platonik takıldığını farkedip yeni arkadaşlıklar istersen diye kartımı vereceğim. Numaram altta yazıyor."

Vermekten ziyade, meleğin cebine direkt koymayı tercih etmişti. Dokunuş meraklısı, diye geçirdi içinden. Haksızda sayılmazdı.

"Gidelim," dedi Dean. Bu kızdan ve bardan mümkün olduğu kadar uzaklaşmak istiyordu. Hızlı adımlarla Impala'ya gitti ve vücudundaki gerginlik ve öfkenin azalması için derin nefesler alıp verdi.

"Bana mı kızdın?" Cas en masum sesiyle sordu. "Sana aşık olduğumu söyledim diye mi?"

Melek en yanlış noktaya tutunmuştu. "Hayır," Ona dönerek gülümsedi. "Sana kızmadım. Ne hissedip hissetmeyeceğini ya da bunu söyleyip söylememen gerektiğin sana kalmış bir şey. Alkol bazen beni farklı ruh hallerine sokuyor, hepsi bu."

Sorun, ki bunun sorun olduğundan bile emin değildi ama, çıktıkları ilk günde Castiel'i gözüne kestiren birinin olmuş olmasıydı. Gerçi bu onu ilgilendirmezdi.
Yinede, bir süre barlardan uzak kalmaya karar verdi.

lumière du soleil //destiel ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin