6💙

504 60 127
                                    


Dean içmeye devam ederken telefonu çaldı. Kimin aradığını tahmin etmek zor değildi.

"Dean, nerdesin?"

"Yalnızca içiyordum Cas. İyiyim. Yinede beni alsan iyi olabilir, araba sürme konusunda emin değilim."

"Adresi gönder."

Dean adresi gönderdi, neyseki sığınağa yakın bir yerdeydi. Araba anahtarlarını barmene vermişti, fazla sarhoş olup gitmeye çalışması fikrine karşın.

Arkadaşını beklerken içmeye de devam etti.

"Pekte iyi gitmedi." Zoey'nin sesi umutsuzdu.

"Neden?" diye sordu Dean. Taburede kendi etrafında dönüyordu. Aptalca olsa bile hoşuna gitmişti.

"Evli çıktı. Gerçi yinede seks kısmında istekliydi fakat evlilerle yatmam, prensip meselesi."

"Onun kaybı."

"Sanırım gidip yine dondurma eşliğinde Netflix izleyerek uyuyacağım."

Dean bir an Zoey için kötü hissetti. Oldukça alımlı bir kadındı ve güzel bir seks yaşayacakları kesindi. Yinede bu yönde bir hareket yapmayacaktı.

"Ya da belki de yalnız olmam," dedi Zoey. Gözleri ışıltıyla parladı. "Bu kez evli olsa da pek umrumda olmayabilir. Birkaç istisna olmadan prensiplerin anlamı nedir ki?"

Dean kadının hayran dolu bakışlarını takip etti ve Castiel'i gördü. Hedefe kilitlenmiş Zoey büyük bir adım atmıştı ki eliyle onu durdurdu.

"Hayır, o benim."

"Senin mi?"

"Yani o bahsettiğim kişi," diye açıkladı. "En iyi arkadaşım."

Zoey kısık sesli bir ıslık çaldı. "Vay canına. Onu istemediğine emin misin? Yani, ona bir baksana."

"Evet, her neyse." Dean uzatmaktan kaçındı. "Sonra görüşürüz, belki?"

"Belki."

Cas ile Zoey yolda karşılaştılar, sarışın yanından geçerken meleğe sağlam bakışlar atmıştı. Oysa Castiel'in gözleri ilk andan beri Dean'e odaklıydı, farketmedi bile.

"İyi misin?"

"Evet." kısaca yanıtladı. "Aslında tam sarhoş bile değilim, yalnızca Impala'ya bu halde binmek istemedim."

Castiel yanına oturduğunda Dean başını tezgaha koydu ve arkadaşını inceledi. Zoey onda ne görmüştü? Masmavi gözleri mi ilgisini çekmişti, yoksa geniş omuzları mı? Belki de dudaklarıydı. Ya da saçları. Saçları eskiye göre daha dağınıktı ve bu meleğe farklı bir hava katıyordu.
Cas yakışıklıydı, ve sevimli. Tamamen tarafsız ve objektif bir yorum yapmak gerekirse tabi. Cas yakışıklı, tatlı, komik, zeki ve sevimliydi. Yinede onca insan arasından Dean'i sevmişti. Sadece onunla ilgileniyor ve tüm zamanını onunla geçirmek istiyordu, sığınakta kalmıştı sonuçta değil mi? Tabi birde cennete defalarca kez karşı gelmesi, avcı için insan olmayı göze alması vardı.

"Beni gerçekten seviyorsun." Fısıldadı, duyulmasını istediğinden emin değildi.

"Evet, gerçekten seviyorum. Bu epey bariz, değil mi?"

"Burası onlarca güzel insanla dolu," diye belirtti, doğruydu da. "Onca güzel insan, şansını denesen muhtemelen başarılı olursun."

"Bu odadaki en güzel insan sensin."

Dean'in adeta midesi burkuldu, heyecan ve neşe karışımı bir duygu kalbinin her atışında vücuduna pompalandı, dağıldı.

"Tekrar söyle."

"Burdaki en güzel insan sensin, Dean. Hatta tüm dünyadaki."

Dean alnını tezgaha yasladı. Cas daima sevildiğini hissettiriyordu. Bazen sözleriyle, bazen bakışlarıyla, bazen yalnızca varlığıyla.

"Lanet olsun adamım," yakındı, gerçek anlamda. "Böyle şeyler söyleme. Bir çeşit büyü gibi, beni etkin altına alıyorsun."

"Tekrarlamamı sen istedin." dedi melek. "Seni etkiliyor muyum, söylediklerim yani?"

"Evet, bir bakıma. Artık gidelim mi?"

"Tabii."

Cas barmenden anahtarları aldı ve Impala'yla eve döndüler. Dean tüm bunları sabah hatırlayacağını biliyordu, o kadar da sarhoş değildi. Yinede eve girerken kolunu Cas'e doladı ve ağırlığını ona verdi.

Dokunmaktan bir zarar gelmezdi, değil mi? Sonuçta itiraftan sonra melekte ona dokunmaya devam etmişti. Öncesinde olduğu gibi bazen omzuna elini koyar, bazen fazla yakınına oturdu.

Odasına gittiklerinde Dean üzerini çıkarmaya tenezzül etmeden kendini yatağa attı.
Castiel ise çıkmak yerine yatağın ucuna geçmiş, Dean'in botlarını çıkarıyordu.

"Bunu neden yapıyorsun?"

Aslında bu soru yalnızca bu anı kapsamıyordu, daha geniş çaplı bir soruydu.

"Çünkü botlarla uyumaktan nefret edersin ve sabah uyandığında rahatsız hissetmeni istemiyorum."

"Bana karşı neden bu kadar iyisin Cas?" Çaresizce sordu, bir cevaba ihtiyacı vardı. Her şeyi anlamasını sağlayacak bir cevap.

"Çünkü seninle ilgilenmek hoşuma gidiyor."

Dean o an yine Zoey'yi düşündü, söylediklerini. Aşık olduğu arkadaşına dokunmak istediğini ama yapamadığını söylemişti. Castiel'de bunu diliyor muydu acaba? Dean gay sekse dair nerdeyse hiçbir şey bilmiyordu, yinede arkadaşı için bir şeyler yapabilmeyi çok isterdi. Çünkü Cas bunu hak ediyordu, sevdiği kişiden güzel bir geri dönüş alabilmeyi, ona dokunabilmeyi.
Belki blowjob'ı deneyebilirdi. En azından işleyişini biliyordu, onlarca kız ona aynı muameleyi yapmıştı sonuçta. Belirli bir ritim ve doğru hamleler ile Cas'e güzel dakikalar yaşatabilirdi.

Fakat öylece yatmaya devam etti. Castiel her şeyin en iyisini hak ediyordu. Dean'den çok daha iyisini. Yinede onun başkasıyla olmasını da istemiyordu, garipti. Saçmaydı. Bencilceydi.

"Benimle ilgilendiğin için sağol, Cas." dedi. "Almaya geldiğin içinde. Teşekkür ederim."

"Rica ederim Dean. İyi uykular."

Zoey'nin meleğin gitmesiyle ilgili yorumları geldi aklına. Düşüncesi bile korkutucuydu ve tüm yaşam enerjisini içinden söküp alıyordu adeta.

"Cas, beni asla bırakma." Vücudunda kalan alkolün verdiği cesaretle konuştu. Cas'in eli kapı kulpunda kalmış, öylece avcıya bakıyordu. Çok savunmasız ve zavallı göründüğü açıktı.

"Bırakmayacağım, sen gitmemi istemediğin sürece."

"Gitmeni asla istemem," Gözleri gittikçe ağırlaştı. "Yanımda olmanı seviyorum Cas. Hep benimle ol."

"Olacağım," dedi melek ve ardından kapı kapandı.

Dean o gece kabussuz rahat bir uyku çekti.

lumière du soleil //destiel ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin