-Post-

41 11 0
                                    

Merhabalar, yeni kurgumuzun ilk bölümüyle karşısınızdayım. İnanın bu sefer diğerinden daha heyecanlıyım. Öncelikle bölümü geç attığım için özür diliyorum herkesten. Sonrasında bölümlerimizin hızlı gelmesi için yorum ve oy bekliyorum.  Son olarak eğer bu kurguya ilk defa geldiyseniz öncelikle Umay: Başlangıç kurgusuna bakmanızı öneririm. 

iyi okumalar. 

Bozkırın ağır kanunlarında yaşam savaşı veren insanlar güneşin tepeden inmesiyle birlikte artık çadırlara dağılmıştı. Sessizlik obaya hakim olurken rüzgarın uğultusu ve yanan odunların senfonisi her çadıra huzur getiriyordu.

Kıtlığın baş gösterdiği sancılı süreci geride bırakan Türüt Devleti, yaşanan kıtlığa rağmen yavaş yavaş küçük bir oba olmaktan çıkıyor, daha geniş alanlara yayılmış bir devlet olma yoluna gidiyordu ki Alpagut Han'ın bunda emeği çoktu. On baharını tükettiği postta pek oturduğu söylenemezdi.

Çok canlar alıp giden savaşın ardından kara ormandan tamamen sürülen Yuciler'in sonraki kalkışmalarında ufak tefek zararlar yaşasalar da nihayet kalelerine hapsolan bir devlet olmuşlardı. Kral'in ölümü Adra'nın kral olması ve evlenmesi derken sessizliğe gömülmüşlerdi.

Yuciler'in ardından Ander Hanlığı Türüt'lerin kara ormanla birlikte ticaret yollarının bazılarının da Türütlerin ele geçirmesi ve Mehemli tüccarların Ander Hanlığının değil de Türütlerin yönetiminde olan yolları seçmeleri ile kendi ekonomik gücünü kaybeden Ander Hanlığı ile yaşanan gerginlikler sonucu kaçınılmaz olan savaş çıkmış ve Alpagut topladığı kuvvetleriyle birlikte üzerlerine yürümüştü. Niyeti Ander Hanlığını da alıp ağabeyinin başa geçmesi beklenen Kara Türüt devletini üç yandan kuşatmak ve bu kavgaya son vermekti.

İşte bu günlerde savaşta olan bir devletin çocukları şimdi oba meydanında koşup oynuyor gelecek günlere umut saçıyordu. Bu durum en çok Umay'i ve Ak Ana'yi memnun ediyordu ki huzurlu bir budunu idare etmek onların da kolayına geliyordu.

Oba da cenk rüzgarları eserken bugün ayrı bir koşturmaca da vardı obada. Umay Begüm'ün yarlığı ile hazırlanan erzak ve diğer ihtiyaçlardan oluşan iki at arabası hazırlanıyor ağanlara yüklenen erzakların alplara ulaşması için her türlü detay Umay tarafından titizlikle kontrol ediliyordu.

Umay'in da kapıldığı bu koşuşturmaca içinde en çok uyum sorunu yaşayan şimdi otağın merdivenlerini çıkan küçük çocuktu. Giydiği kıyafetler, uzattığı saçları ve bahar ayları olmasına rağmen anasının zoruyla giydiği kürk, onu minyatür alp gibi gösteriyor daha bu yaşında ona bir kimlik kazandırıyordu.

Kendine sorunsuzca açılan kapılardan içeri girdiğinde gözüne ilk başta babasının otağında oturmuş kucağında küçük kandaşı Ural Tigin ile ilgilenen nenesini görünce hafiften şaşkına uğramıştı.

"Nene!"

Ak Ana kafasını kaldırdığında torununu görünce gülümsedi. "İlbay'ım, ne oldu?"dediğinde İlbay küçük planının bozumlası için ağanlar ederken omuzlarını salladı.

"Heç su içmek içün geldiydim. İmdi geri giderim!"dedi ve hiçte istekli olmadığı halde otağın köşesindeki testiye doğru ilerledi. Ak Ana gözleri ile takibe aldığı torununa pek inanmamış gözlerle baksa da kafa sallayıp cevap verecekti ki kucağındaki çocuk şalvarını çekti.

"Nene kuzulara gidek."dediğinde yaşlı kadın ona dönüp gülümsedi ve saçını okşayarak öptü.

"Benim Ural Tigin'im kuzuları çok mu sevmiş? Kalk gidelim!"dedi ve küçük torununun kalkmasına yardım ettikten sonra kendi de önce iki dizi üzerine geldi. Sonrasında belini ve kalçasını kaldırarak doğrulduğunda ellerini beline kaldırıp ağır ağır doğruldu.

Alpagut: Yükseliş (3)  YakındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin