9. BÖLÜM

153 19 3
                                    

Multimedyadaki şarkıyla beraber okuyabilirsiniz.
(Gabrielle Aplin - The power of love)

Rüzgar'ın babası... Beni öldürmeye çalışan, onun babası. Baba... İki hece, dört harf, bir vurgun... Aynı mı olacaktı kaderimiz? İkimiz de baba şefkatinden mahrum, yaralı mı büyüyecektik? Kalplerimiz bir yolda kesişip, kesilmişti. Ortasına büyük bir yük gibi binmişti, az önce öğrendiğim gerçek. O, yerde yatar biçimde hâlâ canının acısından kıvranırken, aslında yaşadığı acının hiçbir şey olmadığını fark ettim. Onun yaşadığı acı, bir çocuğun yaşadığı acının yanında bir hiçti. O, bir çocuğu babasız bırakmıştı. O, bir çocuğun "baba," diye sevinçle bağırmasını engellemişti. En önemlisi, bir çocuğu engellemişti...

Bizi biraz anlaması için ayağa kalkıp, odanın köşesine fırlamış sandalyeyi aldım ve gözlerimi yumup, büyük bir çığlıkla kafasına indirdim! Nefesimin kesildiğini hissettiğim şu saniyelerde, vurduğumda çıkan tok ses, gözlerimi daha hızlı açmamla sebep oldu. Maalesef zemine vurmuştum. Nasıl kalktı, ne ara kendini kurtardı, aklım almamıştı. Bir şekilde ayağa kalkmıştı. Hızla üzerine yürüdüm ve büyük bir tokat atacakken kolumu sıkıca tuttu. "Bırak!" feryatlarıma aldırmadan, gözlerime olanca ciddiyetiyle bakıyordu. Nihayet elinden kurtulunca, bu sefer de iki eliyle omzumu tutup beni kendine çevirdi. Anlamsızca gözlerine bakarken konuşmaya başladı.

"Sana her şeyi anlatacağım. Lütfen, beni biraz olsun dinle,"

"Peki, sırada hangi yalanın var? Dinleyelim bakalım."

Sinirden ayağımla yere vuruyor, tok sesler çıkarıyordum.

"Sana doğruyu söylüyorum. Lütfen, sadece dinle."

Kafamı olumlu anlamda sallayarak penceresiz odada, sandalyeyi düzeltip oturdum. O ise; karşımda, ayakta durarak konuşmaya başladı.

"O kadın, hani şu... Her neyse. Planları vardı onun,"

"Öldürdüğün zavallı kadından mı bahsediyorsun?"

"O zavallı falan değildi!" Neden sinirlendiğini anlamamıştım.

"Bak, sana her şeyi en başından anlatacağım."

Onay verir gibi baktım ve dinlemeye başladım.

"Oğlum küçükken, annesiyle hiç anlaşamıyorduk. Hep bir sorun, kavga çıkardı aramızda. Bir gün çok içmiştim, sarhoş olmuştum. Bütün hayatımı alt üst edecek şeyi yaptığımın farkına varamayacak kadar sarhoş... Omzumdaki sorumluluklarımı atmak istercesine, kimseye haber vermeden çektim kapıyı, çıktım evden. Omzuma sorumlulukların en büyüğü aldığımı bilmeden,"

Üşüyormuş gibi iki eliyle dirseklerini sıvazladı ve devam etti.

"Sarhoşluğum geçtiğinde iş işten geçmişti. Terk etmiştim onları. Ben bunu yapmayı istemedim,"

Tüm ciddiyetimle dinlemeye devam ettim.

"Sonra bir kadın çıktı karşıma. Hayatımın geride kalmış baharına bahar olan bir kadın... Ben ona aşık olmuştum, o ise parama. Bunu fark ettiğimde, oğlumu öldürmekle tehdit etti beni. Ona sürekli istediği parayı verdim, verdim, verdim... Tüketti beni. Her gün uzaktan izlediğim oğlumun canını almakla tehdit etti beni. Evladının ölüm korkusuyla yaşamanın, her gün burnuna dolan bebek kokusu yerine ölüm kokmasını düşünmenin acısını bilir misin sen?"

Kafamı "hayır" anlamında salladım. Üzülmüştüm.

"Sonra?"

Kafasını aniden bana çevirdi ve kaşlarını çatıp devam etti.

MART YALNIZI #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin