7. Bölüm "Mutsuz olmaya mahkumum"

1.6K 156 116
                                    

Naptınız🥺🥰💫✨🧚‍♀️🔥🌟🌸🌺

Bu kitabın konusunu tamamen unuttum o yüzden kafama göre takılacağım

Emir çok yalvardı zavallım o yüzden geldi bölüm

Bol bol oy verip yorum yapmayı unutmayın

———

Geriye doğru kasılıp bütün vücudumu gerdim, son zamanlarda bir çok olay yaşadığım için bugün kendimi ödüllendirip yarın için tatil yapma kararı aldım.

Jisungla birlikteliğimizin üzerinden yaklaşık iki hafta geçmişti, bu süre sarfından Jisung her dakika yanımda olmak istiyordu hatta son zamanlarda kıskançlık krizleri yaratmaya başlamıştı.

Kahve bardağımı alıp camın önündeki yerimi aldım sonbahar ayına girmiştik ve şimdiden yağmurlar yağmaya başlamıştı, televizyondan açtığım kısık müzik evin içini doldururken evimin loş aydınlatması ile huzurla kahve bardağımdaki dumanı tüten kahvemi içtim.

Gözlerimi kapatıp geriye doğru yaslandım, yarın tatil günümdü. Kısaca kafamda yapacakları planlarken maalesef ki yüne çaldı, hiç ses çıkarmadan oturmaya devam ettim. Kimin geldiğini biliyordum çünkü ondan başka kimse gelmezdi.

Israrla çalan kapıma bakıp sinirle ofladım söylene söylene ilerledim

"Cidden yeter artık Jisung" diyip kapıyı açtım, karşımda Hyunjine sarılmış Jeongin ve ele ele tutuşmuş Chan ve Felix duruyordu

"Yanlış bir zamanda mı geldik?" Dedi Jeongin, telaşla geri çekilip

"Hayır hayır içeri buyurun lütfen" dedim dörtlü girerken kapıdan dışarıya baktım, Jisung yoktu o niye gelmedi?

Onlar salona geçip otururken yanlarına ilerledim Felix ve Jeongin ile sıkı sıkı sarılırken Chan ve Hyunjin ile sadece el sıkıştım ve kısa bir merhabalaşmanın ardından hepimiz oturmuştuk

"Sen napıyorsun Minho?" Dedi Felix bana gülümserken

"İyiyim oturuyordum" dedim ona gülümserken

"Bizde uzun zamandır seni ziyaret etmiyorduk o yüzden gelmek istedik haber veremedik üzgünüm" dedi Jeongin bir eli hep şiş karnındaydı

"Önemli değil ne içersiniz?" Dedim, Jeongin hariç hepsi kahve isterken Jeongine portakal suyu istemişti, mutfağa gidip hazırlarken arkamdan Felix ve Jeongin gelmişti

"Yardıma geldik" dedi Felix neşeli sesiyle

"Hiç gerek yoktu Jeongin sen otur sandalyeye" dedim onun için sandalyeyi çekerken

"Jisung gelmedi mi?" Dedi Jeongin ona bakıp başımı olumsuz anlamda salladım

"Hayır gelmedi" dedim ikramlıklar için tabakları çıkarırken

"Ama o da geleceğini söylemişti neyse işi çıktı heralde" dedi Jeongin, içime kuşku çökerken açılan başka konuyla dikkatim dağıldı. İçeri geçerken herkes koyu muhabbetin etkisiyle konuşmaya başlamıştık, komudan konuya atlıyorduk.

Ne kadar lafa katılsamda aklımın bir köşesinden Jisung vardı normalde bu saate kalmaz mutlaka arardı, daralan içimle onlar konuşurken telefonumu aldım ve yatak odasına  geçtim.

Jisungun numarasını tuşladım, yaklaşık bir iki dakika çaldı ve kapandı tekrar aradım bu sefer açıldı

"Alo" duyduğum kadın sesiyle beynimden vurulmuşa döndüm

"Alo" dedim sesimi sabit tutarak

"Kimsiniz?" Dedi karşı hattaki bayan

"Ben Jisungun arkadaşıyım" dedim nefesim kesiliyordu hatta gözlerim yanmaya başlamıştı

"Jisung biraz meşgul duştan çıkınca aradığınızı söylerim" dedi ve kapandı. Olayların şoku ile bir kaç dakika aynada kendimle göz göze geldim. Ağlamak istedim ama olmadı çünkü boşlukta gibiydim bütün hiselerim çekilmiş gibiydi.

Hiçbir şey yapmadım, sakince çıkıp arkadaşlarımın yanına gittim, onlar konulmaya devam ederken oturdum. Hyunjinin bakışları bana dönerken

"Jisung ne zaman gelecek?" Dedi Hyunjin, onlar konuştuğumu tahmin etmişti büyük ihtimalle

"İşi varmış" dedim ve soğumaya yüz tutmuş kahvemi içtim. Yaklaşın bir saat daha oturdular ve sancılanan Jeongin ile kalktılar, kapıyı kapattım ve oraları toplayıp makineye yerleştirdim.

Hala o kadar sakindim ki kendime şaşırıyordum, o kadar doluydum ama ağlamıyordum. Nefesim kesiliyordu ama ben hala ağlayıp bağırmak yerine sessizce bardak yıkıyordum.

Bardağı yavaşça çalkalarken elimden düştü ve parçalandı, parçalardan bir elimi kesti.

O an sanki içimdeki yanardağ büyük bir patlamış gibiydi, kanım bür anda kaynamaya başladı o an gözüm döndü ve tezgahın üstündeki herşeyi yere atıp kırılmasını izledim.

Gözyaşlarım yanaklarımdan akarken hıçkırıklarım nefes almamı engelliyordu, biliyordum huylu huyundan asla vazgeçmezdi. Hepsi o aptal omegam yüzünden olmuştu onun iki ilgisine kanıp kendini salıp hemen güvenmişti.

Yaklaşık bir saatlik öfke krizim ile karşımdaki mahvettiğim evime bakıyordum, istemiyordu hiçbir şeyi istemiyordum.

Duygu karmaşam içerisinde uzaklaşmanın en iyi fikir olduğuna kanaat getirdim ve üniversitedeki arkadaşım Seungmini aradım, o ise ilk başta korksada sadece tamam demişti.

Küçük bir çanta hazırlayıp kasada zor günler için biriktirdiğim paramı da alıp busana giden son otobüse bilet almıştım, ardından ise bir taksi çağırıp aşağı indim, telefonumu ve şirket kartını evde bırakmıştım. Kendi hesap kartımı yanıma aldım.

Sonunda büyük çabalarım ile otobüse bindim, kendime ve saflığıma lanet okuyarak akmayı bekleyen göz yaşlarımı yavaşça bıraktım. Sadece sevildiğimi hissetmek, sevmek mutlu bir yuva kurmak istemiştim ama hayat onu bile bana mazur görmüştü.

Ben hayatımda her zaman mutsuz olmaya mahkumum.

———
En sevmediğim bölüm oldu çünkü ne yazdığımı anlamadım hikayeden tamamen koptum sadece kafama göre yazacağım okumak istemeyenleri anlarım

Neyse siz naptınız nasılsınız

Of bu kitabı kaldırmak ve kaldırmamak arasında gidip geliyorum

Sizi seviyorum görüşürüz❤️

Sex, money, feelings dieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin