Çağrı: Peki madem. İki gün oldu göreceğin yok mesajları, biraz içimi dökeyim
Çağrı: Peri masalı gibi başladı
Çağrı: Sen ve ben
Çağrı: Lise son, ilk gün. İstiklâl Marşı'nı okuduk sınıflara dağıldık
Çağrı: Sınıfa bir girdim, esmer, lüle saçlı, bıcır bıcır yanındakilerle konuşan bir kız
Çağrı: İlk gördüğüm anda anlamıştım Zeynep,
Çağrı: bizi.
Çağrı: Sonunu böyle tahmin etmemiştim tabii
Çağrı: Çok da güzel olduk zaten sonra
Çağrı: Birbirimizden ayrılmak istemediğimiz için aynı şehri yazmayı bile düşünmüştük hatta
Çağrı: Ve bir mucize oldu ve tuttu aynı şehir
Çağrı: Nasıl mutluyuz ama var ya, sanki dünyada ki son günümüz gibi eğelenmiştik o gün
Çağrı: Buraya kadar her şey normal değil mi?
Çağrı: Geçen hafta annemin yanına gittim bir haftalığına,
Çağrı: Ertesi gün senden bir mesaj.
Çağrı: Hem de ayrılık.
Çağrı: Ne olmuş olabilir aklım almıyor Zeynep
Çağrı: Daha doğrusu yüz yüze olmayı bekleyemeyecek kadar ne olmuş olabilir
Çağrı: Bunu daha çok merak ediyorum
Çağrı: Elbette seni inciteceğim.
Elbette beni inceteceksin.
Elbette birbirimizi inciteceğiz.
Ama bu varoluşun mutlak koşuludur.
Bahar olmak, kışın riskini kabul etmek demektir.
Var olmak, var olmama riskini kabul etmektir.Çağrı: Küçük Prens, Zeynep.
Çağrı: Sen okumuştun bana bu satırları
Çağrı: Ama bir insan bu kadar incitilmez, Zeynep. İncitilmemeli.
》》》
Küçük Prens... okuyun, okutturun.
Çağrı'm çok incinmiş, neredesin Zeyno Sarı hanım?