Kapının alacaklı gibi çalmasıyla uyandım.
Ayağımı sürüyerek kapıya ulaştığımda ağlamaktan gözleri şişmiş bir Hazal beklemiyordum. "Hazal, iyi misin?"
Cevap vermeyip kollarını sırtıma sarınca bende karşılık verdim. Saçlarını okşadım. "Canım, Vefa'yla mı kavga ettiniz? Kötü bir şey yok değil mi? Korkutuyorsun beni."
Daha fazla kapının önünde kalmayalım diye kapıyı kapatıp içeri götürdüm Hazal'ı. İkimizi de koltuğa oturttuğumda Hazal aniden ayağa fırladı ve odanın içinde volta atmaya başladı. "Her şey benim yüzümden..."
Gerçekten korkuyordum. "Ney senin yüzünden Hazal? Anlat artık! Bak Vefa'yı arıyacağım şimdi."
Sonunda durdu ve önümde diz çöktü. Ellerimi ellerine aldı. Söyleyeceği şeyden sinirlenecekmişim de o da beni sakinleştirmeye çalışıyormuş gibiydi.
"Zeyno, ben,"
"Evet Hazal, sen?"
"Kandırılmışım!"
Ellerimi kavrayan ellerini nazikçe sıktım. Korkma dercesine. "Ne kandırılması?"
"Sana attığım fotoğ-"
"Çağrı'yla o kızın fotoğrafları mı?"
Yutkunarak başını salladı. "Evet."
"Ne olmuş o fotoğraflara Hazal taksit taksit anlatmasana!"
"Zeyno, bana onları Ege attı."
İşte o an, daha hikayenin devamını dinlemeden içimi bir pişmanlık duygusu kapladı. Çağrı'yı, harcamıştım. Öyle bir harcamıştım ki, masum olduğuna inandırmaya çalışırken onu dinlememiştim bile.
"N-ne Ege'si?"
Yanaklarından tekrar yaşlar süzülmeye başlamıştı. "Basbaya! Ege attı."
Ellerimi, ellerinden çektim. "Hazal, hani onları orada yaşayan bir arkadaşın çekmişti?.."
Ege, bana takıntıkıydı. Yılın başından beri Çağrı ve benim aramı bozmaya çalışıyordu. Eğer bu fotoğrafların Ege'nin Hazal'a ulaştırdığını bilseysim, asla inanmak gibi bir hata yapmazdım.
Başım zonklamaya başladı. Aklıma sürekli olarak, Çağrı'ya nasıl davrandığım geliyordu. Öyle davranmıştım ki başkası olsa yeter artık diyip bırakırdı beni.
Ya o da beni bırakmışsa?
Geç olmadan çözelim diyordu. Ben bizim için savaşmayı bırakmadan...
Ve engelledim.
Ya şu an Çağrı benden vazgeçtiyse?
Yaşabilir miydim?
Nefes alabilir miydim?
Yaşasam, nefes alsam bile hayatıma devam edebilir miydim?
Edemezdim.
O da mı böyle düşünmüştü? Onunda mı sürekli olarak kalbi sıkışıyordu, kulakları uğulduyordu?
Yaşayan ölü derken ciddiydi.
"Zeyno, konuş benimle. Lütfen."
Gözlerimi kapadım. "Hazal. Git lütfen. Ben kalbini kırmadan, git."
"Zeyno ben gerçekt-"
"Hazal!"
"Peki."
Kapının kapanma sesini duyduğumda yan taraftaki vazoyu gelişi güzel duvara fırlattım.
Çığlık attım.
Ağladım.
Çok ağladım.