"Uyanıyor, anne ablam uyanıyor!"
Sanki yıllardır uyuyordum, gözümü alan hastane ışığı ile bir kaç kere gözümü kırpıştırdım.
Deniz'in bağırmasıyla koltukta uyuyan annem uyanmıştı. Zaten kendimi bildim bileli uykusu hafif bir kadındı en ufak sese uyanırdı.
Babam da diğer koltukta uyuyordu, onun uykusu ağırdı. Davul çalınsa, duymazdı.
Beni de duymadığı gibi...
"Kelebeğim güzel kızım. İyi misin he, bir yerin ağrıyor mu?"
"İyiyim anne... sadece biraz başım ağrıyor."
"Dur ben bir doktor çağırayım." Diyip odadan çıktı.
Deniz bana sarılıp "Abla çok korktum. Bir daha bu kadar çok uyuma lütfen, olur mu?"
Bende ona sarıldım önce kahve gözlerine baktım sonra çenemi kafasına koyup "Tamam yapmam bir daha" dedim.
Kapı tıklandığında içeri beyaz saç ve sakalı olan uzun boylu doktor ve hemen arkasından annem girdi.
Doktor karşımda dururken, annemde babamı dürttü kalkması için.
"Evet, Müge Açıkel nasıl hissediyorsun kendini?"
"İyi, sadece başım ağrıyor."
"Peki, şimdi size bir kaç soru soracağım malüm hastalığınızı öğrenip iyileştirmem lazım" diyip tebessüm etti.
"Kendinizde şu bir kaç ayda bir farklılık hissettiniz mi? Ne bilim vücudunuz da bir yerde yara oluştu mu? Uyku düzeniniz bozuldu mu? Saç dökülmesi vesaire yaşadınız mı?
"Evet... son bir yada bir buçuk aydır böyle hep uyumak ister oldum. Uyumak istiyorum hep..." bunları anlatırken tabi ki ailem de odadaydı annemle göz göze geldikten sonra devam ettim.
"Hatta bazen, okulda ilk ders uyuyup iki üç tenefüs sonra uyandığım oluyor, ama uyanmıyorum aslında arkadaşlarım uyandırıyor."
Doktorun surat ifadeleri değişir gibi oldu ama sonra toparlayıp.
"Peki günde kaç saat uyuyorsun?"
"Yani on beş saatten fazla."
"Anladım peki uyku dışında şikayetin var mı şu son bir ayda?"
"Kendimi hep yorgun hissediyorum, uyuşuk davranıyorum. Bide çok sık olmasa da bazı geceler uykuda nefesiz kaldığım oluyor."
"Evet, sorularım bu kadardı. Sizi bir süre burada tutacağım." Diyip odadan çıktı.
Kolumda serum vardı,yarılanmıştı.
"Anne bana su verebilir misin?"
...
Kapı tekrar tıklanmıştı, kapıyı açık içeri girerken göz göze geldik, gelen Hamza'ydı.
"Hıı uyandın mı? Banu teyze niye haber vermiyorsun."
"Gelsene."
Deniz acıktığını söylediği için babam ve Deniz çıkmışlardı.
Hamza gelip sarıldı hemen, "La kirve noldu olum sana?"
"Bilmiyorum ki doktor daha bir şey demedi, bekliyoruz."
Yatağın köşesine oturmuştu. Tuhaf bakıyordu.
"Ne bakıyon olum enik enik yoktur bir şeyim, iyiyim."
Sırıttı "Sen öyle diyorsan."
...
Kapı yine çalınmıştı gelen Aylin'di.
Koşup üstüme atlarcasına sarıldı.
"Yavaş be kızım öldüreceksin bacımı." Diye söylendi Hamza.
"Ay uyanmış kara kaşına kara gözüne kurban olduğum."
Demesiyle Yağız gelmişti aklıma öf ben onun için derdim hep kara kaşlı kara gözlü diye.
"Yanlız benim kaşım da gözüm de kahve rengi."
Sarılmayı bırakırken şunları söyledi "hee laf da soktuğuna göre Müge hanım, gayet sağlığına kavuşmuş hadi gidelim."
Hamza gülmeye başlamıştı. Arkamda ki yastığı alıp kafasına attım. "Komik mi?" Değildi çünkü.
Sanki yedi yirmi dört laf sokuyorum bunlara he manyaklar.
"Evet komik."
...
Ve kapı yine ve yeniden çalındı.
"La yeter ne taksit taksit geliyonuz aa!"
Umut ve Cem gelmişti, arkalarında da elinde kahveyle İrem geldi.
"Olum size de haber veriyoruz beş saate geliyonuz he ya bide haber vermesek."
"Napim Hamza, Cem hazretleri tüm kantini mideye indirdi hastane çalışanları bile şokta, oysa sadece susamıştı."
Gülmeye başladım, karnı ağırmış olacak ki Cem karnını ovuyordu.
Onlarla da sarıldık.
...
2 saat sonra
Doktor gelmişti ve hastalığımı teşhis ettiğini söyledi. Hala şoktaydım basit bir bayılma sandığım olay meğersem ölüm kadar önemliymiş...
Ondine Sendromu hastasıymışım, ilk defa duyuyorum ki zaten bilindik bir hastalık değilmiş, binde bir görülür bir türdenmiş,
Ağlıyorum. Ama o yine yanımda değil keşke olsa sarılsa şuan bana...
Her uyuduğunda ölüm riskiyle karşı karşıya kalınıyormuş nefes alamamamın sebebi buymuş.
Başlarda Narkolepsi denilen hastalığımın ilerlemesi sonucunda artık ölme ihtimalim var, hatta ölümüm var.
Ne yani bu muydu doktor öleceğimi nerden bilebilirdi ki, ben ölmek istemiyorum.
Doktor bu konuşmayı yaparken odada annemler vardı annem ve babam şuanda koridorda annem doktora yalvarıyordu. Beni kurtarması için
İyileştirmesi için ama, O olmadan iyileşeceğimi pek sanmıyorum anne üzgünüm.
Odada tektim yatakta da tektim her açıdan tektim şuan o kadar hissiz ve yanlızdım ki
Babamın hıçkıra hıçkıra ağladığını çok sonradan fark edebildim.
"Belki de yanlış teşhisdir karıştırmıştır, ağlama sen lütfen."
Göz yaşlarını silip, asla rengini bilmediğim gözleriyle bana baktı.
"Ah, benim inci çiçeğim üzülmüyorum tamam sende üzülme başka hastahanelere bakarız sorarız her hastalığın şifası vardır biliyorum, kızım."
Yanıma gelip sarıldı bana kokumu içine çekti ve saçlarıma bir öpücük kondurdu.
...
Çıkış işlemlerinden sonra gittiğimiz tüm hastahaneler aynı cevabı verdi.
ÖLECEKTİM!
Çocuklara hala haber vermemiştim, onlarda beni hala hastahane de öylece bekliyorum iyiyim sanıyorlar.
Olayı daha kendim bile kabullenememişken onlara söyleyemem zaten hazır değildim.
Keşke böyle olmasa keşke şaka olsa duyduklarım.
Bölüm sonu
.
.
.
.
Bölüme itafen;"Bilmiyor ki insan, başına nerde ne zaman ne gelecek."
"Gizli mi kalacak hayatım, tanrıyla benim aramda."
"Peki mutlu mu biter her masalın sonu?"