"John, biraz daha alay edersen çıktığın kızlara tüm rezilliklerini anlatacağım."
Hala kahkaha atıyordu.
"Tanrım, bir gün aşk hakkında söylediğin gereksiz cümlelerin altında kalacağını biliyordum ama ilk görüşte aşk..."
Hala gülüyordu. Umarım diploman yanmaz Jawn.
"Aşk değil! Duygu belirtisi sadece."
Bu onu daha çok güldürdü. Gözlerimi devirdim. Kapı çaldığında gülmeye devam ederek açtı.
"Aaaa Laurel, günaydın!" Bunu söylerken bana saçma sapan kaş göz yapıyordu!
"Bayan Hudson alışverişe gitti, Sherlock için sütlü çay getirmemi benden rica etti."
Watson ona gülümsedi. Kapıyı açıp içeriyi gösterdi.
"Ben sütlü çay yaptım, ama tek başına kahvaltı yapmak istemiyorsan bize eşlik edebilirsin."
İtiraz etmedi. Üstündeki ceketi John aldı, o da benim tam karşıma (inadıma mı yapıyordu bu?) oturup gülümsedi.
Ev arkadaşım da yanımıza oturduğunda gülümsemesini sonunda bastırabilmişti. Laurel bana baktı. Göz göze geldiğimizde kaşlarımı çattım. Kızarma Sherlock... Hızlı nefes alma sakın...
"Bay Holmes, dün biraz kaba olmuş olabilirim. Tavırlarınızdan bunu anlıyorum, özür dilerim."
Fincanımdaki çaydan bir yudum daha alırken sordum.
"Hayır, kaba değildiniz. Siz nereden çıkardınız ki bozulduğumu?"
"Her göz göze geldiğimizde kaşlarınızı çatıyorsunuz?"
Hadi bakalım Sherlock Holmes... Cevapla bunu. John kulağıma fısıldadı.
"Kızı kaçıracaksın, az düzgün ol."
Konuyu değiştirdim.
"Bize hayat hikayeni anlatacak mısın Laurel? Komşumuz olacaksan seni tanıyıp güvenmemiz lazım."
Omuz silkti.
"Kimsesizim, ev sahibim de birkaç kirayı ödeyemeyince evden attı. Bu kadar."
Gözlerini neden kaçırmıştı? Cümleyi kurarken iki kez yutkunmuş ve normalden daha sık göz kırpmıştı. Yalan...
"Yalan söylemeyi bırak ve gerçeği anlat şimdi."
Yutkundu. John bana şaşkınlıkla baktı. Laurel aniden ayaklandı. Arkasını dönerek konuştu.
"Benim... Benim gitmem lazım."
Watson da arkasından ayağa kalktı. "Hey! Bir açıklama borçlusun."
Laurel kapıya doğru yürüdüğünde cebinden bir kağıt parçası düştü. Panikle almak için eğildiğinde John ondan önce davranıp eline almıştı onu.
Bir fotoğraf olmalıydı. Sorarcasına baktım, arkadaşımın bakışları bir elindeki fotoğrafa bir de bana kayıyordu.
"Sherlock... Bu sensin ama... Farklısın."
Ayağa kalkıp fotoğrafa gözlerimi gezdirdim. Laurel ve yanında bir adam vardı fotoğrafta. Yanındaki bendim.. Ama saçma bir şekilde bir pelerinim ve saçma bir bıyıkla sakalım vardı?
John bağırdı. "Bana oyun mu oynuyorsunuz siz? Daha yeni tanışmadınız mı?!"
Laurel yutkunup titreyerek koltuğa çöktü. Elini kıvırcık saçlarına atıp dudağını ısırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
opia, sherlock holmes
Fanfictionyazı atölyesi 2022 ağustos kazananı ✔ opia: daha önce hiç tanımadığınız biriyle sadece göz göze gelerek aynı anda kendinizi hem savunmasız, hem de saldırıya açık hissettiren duygunun adı... Bir insanın gözü, yoğun iç dünyasını bu kadar mı yansıtırd...