Çevremden boğuk sesler gelirken gözlerimi kısarak açtım. Salonun ışığı açılmıştı ve bundan dolayı elimi yüzüme siper etme gereği duydum. Yeni uykudan uyandığım için rahatsız ediciydi.
Yattığım yerden kalktım ve gözlerimi ovuşturdum. Duvardaki saate baktım. Gece ona gelmişti. Neredeyse beş saat aralıksız uyumuştum. Kapının önünde bir hareketlik hissedince bakışlarımı oraya çevirdim.
İlk önce omzunu ahşap kapının kenarına dayamış olan kalıplı bedeni gördüm. Akabinde yeşillerimi yüzüne çevirdiğim zaman nefesimi tuttum.
Aybars hafif çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. Koyu kahve saçları geriye taranmıştı ama hafif dağınıktı. Saçlarından daha koyu olan gözleri ise bana kenetlenmişti, sorgulayıcıydı.
Aslında bu kadar şaşırmazdım ama daha demin uyandığım için bazı şeyleri yeni yeni kavrıyordum. Bir kaç saniye mal gibi kalsamda sonradan harelerimi ondan kaçırdım. Dışardan bakarken umursamaz görüksemde içten içe gerilmiştim.
"Ne yapıyorsun sen?" diye sordu hala aynı yerde kalırken.
Cidden aklına ilk gelen soru bu muydu?
"Gördüğün gibi," dedim ne diyeceğimi bilemeyerek. Sesim kısık çıkıyordu. "Uyumuştum."
"Ya.." dedi ve ensesini kaşıdı. Hâl ve hareketleri değişikti. Burnuma yavaş yavaş alkol kokusu dolmaya başlayınca yüzümü buruşturdum, içmişti.
Geldi ve birden yanıma oturdu. Gerginlikle biraz ondan uzağa doğru kaydım. Bana ters ters bakıp cebinden sigara çıkardı. "Tövbe estağfurullah.." dedi kendi kendine. "Sanki adam öldürüyoruz."
"Sen onuda yaparsın." diye tısladım. Sırıtarak sigaranın ucunu tutuşturdu ve bir nefes çekti içine.
"Asıl sen yaparsın. Normal halinle bile belamı sikecekmiş bakıyorsun." düşünceli konuşmuştu. Kafası güzeldi gerizekalının.
"Senden nefret ettiğim için olabilir mi?"
"Benden nefret mi ediyorsun?" diye sordu ciddiyetle, bana dönmüştü.
"Aybars.." dedim kafam karışmış bir vaziyette. Ardından bir küfür mırıldandım. "Siktir git ya, sarhoş sarhoş birde sana laf anlatamam"
Birde gelip soruyordu... pezevenk.
Ayağa kalkacağım zaman birden koluma yapışınca gözlerimi kapattım. Kendimi zor tutuyordum.
"Soruma cevap ver." dedi iyice bana yaklaşırken. "Benden nefret mi ediyorsun?" canımı yakıyordu ve öfkelendiğim için gözlerim doluyordu. Bu huyumdan nefret ediyordum. Bir şeyi kafamı taktığımda ya da sinirlendiğimde istem dışı gözlerim yaşarırdı. Engel olamıyordum.
Ona döndüm. "Etmeyim mi Aybars? Beni davan için terk ettin ve yıllar sonra karşıma çıktın. Şimdide bu haldeyiz."
Yüzümüz birbirine fazlasıyla yakındı ve titrek sesimle konuşmuştum. Kahve gözleri çehremin her noktasında dikkatle dolaşırken tekrar ayağa kalkma zahmetine girdim. Yine engel oldu.
"Ben-" deyip kararsızlıkla durdu. Sanki bir çelişkinin içinde savaşıyordu. Dudaklarını araladı, geri kapattı. Sonra yavaşça kendisini geri çekti. Toparlanıp hemen ayağa kalktım.
En sonunda "Bilmediğin şeyler var.." diye fısıldadı. Biraz daha kısık konuşsaydı onu neredeyse hiç duymayacaktım. Boşluğa bakarak, çaresizce sarf etmişti kelimeleri.
Alayla gülüp "Anlatsana o zaman." dedim. "Madem bilmiyorum anlatta bileyim amına koyayım."
İçtiği için kızarmış gözlerini bana çevirdi. Ona üsten, sert bir şekilde bakıyordum. "Bilmediğim şeyleri aynı zamanda bilmemen gerekiyor, yoksa söylerdim."
