2- BİLENMEZLİK

3.4K 228 136
                                    

Başım o kadar çok ağrıyorduki birbirinden ayrılmak için uğraşan göz kapaklarımı görmezden geliyordum. Sanki kafamın içine sürekli çalmaya devam eden bir aygıt koymuşlardı. Ve her ses çıkardığında kulaklarım zonkluyor, etrafta yayılan sesleri bir sızıntı halinde işitiyordum.

O yarı uyanık halimle kendimi avutup göz kapaklarımı araladığımda buğulu görüntünün geçmesini bekledim. Ardından bir kaç kere harelerimi açıp kapattım.

Ağrıyan başımı bütün zorluklara rağmen kaldırıp etrafa baktım. Karşımda, bir kaç metre ilerimde eski bir televizyon vardı. Etraf karanlık olduğu için sadece ondan yayılan mavi ışıklar aydınlatıyordu olduğum yeri.

Ayağa kalkmak için bir hamle yaptığım zaman bağlı olduğumu daha yeni fark ettim. Ellerim eski, ahşap bir sandalyenin arkasına resmen kelepçelenmişti. Şimdi hatırlıyordum.. ben sipariş için gelmiştim. Sonra iki kişi bana saldırmıştı.

Nefeslerim korkuyla hızlanırken olduğum yerde tepinip kurtulmaya çalıştım. Ne olmuştu? Kim kaçırmıştı beni? Neden yapmıştı? Aklımda bu tarz bir sürü soru doluşurken hemen yandaki dış kapı açıldı. Gözlerim istem dışı oraya kayarken kimin geldiğine baktım.

"Reise söyledik.." telefonla konuşuyordu. "Aynen kardeşim gerisi bizde."

Bu tarafa döndüğünde karanlıkta gözlerimiz birleşti. Adamın dudağı küçük, alaycı bir kıvrım kazandığını zar zor gördüm.

"Sende kimsin?" diye sordum yüzünü hala tam göremediğim adama.

Beni umursamadan yanda duran masanın oraya gitti ve üstünde duran paketten sigara aldı. Ağzına yerleştirirken bana bakıyordu.

"Bazı konularda bize yardım edeceksin.." dedi sigarayı yakıp içine bir nefes çekerken. Sık nefesler eşliğinde bakıyordum ona. "Ya da zorla yardım ettiririz."

Sesi tanıdık geliyordu. Altında sürekli alaycı bir ton vardı sanki. Benimle konuşurken sesindeki kibiri iliklerime kadar hissetmiştim.

"Ne yardım mı?" dedim. Ardından olduğum yerde biraz hareketlenerek "Bak kardeşim evde tek. Her ne bok istiyorsan söyle, sonra bırak beni.." sesimdeki korku, sinire eşlik ediyordu.

Adam bir süre beni çenesini hafif yukarı kaldırarak süzdü. O ara çehresi karanlıktan çıkmış televizyon ışığına azda olsa maruz kalmıştı. Ve ilk gördüğüm şey yüzünde olan ülkücü bıyığıydı.

Aklımdan bir sürü olasılık geçerken öylece durdum. Adam tekrar sigaradan bir duman çekip bana yaklaştı.

"Hatırladın mı?" dedi gülerek, şimdi alnında olan o büyük kesik izi görünüyordu.

Hatırlamıştım.

Ülkücü Kağan Yükselen.. Üniversitede eylemlere katıldığım zaman yoldaşım Atilla Kaya'yı sadece döverek komaya sokmuştu. Ardından hapse girdiği için bir daha onu hiç görmemiştim.

Korkum bir toz misali yok olurken öfkeyle "Siktiğimin faşistti.." diye mırıldandım. Anında kaşları çatılırken bana hamle yapmak için harekete geçti. O ara kapı tekrardan açılıp kapandı.

"Senin dilin hala uzun.." dedi dişlerini sıkarak. Başka bir şey demedim çünkü dersem bu herif beni ters düz eder, yine döverdi.

"Ne oluyor burada?"

Tanıdık bir ses kulaklarıma dolarken çatılı kaşlarım gevşedi. Bu ses içimden bir parçanın hareketlenmesine sebep olmuştu. Anlamdırmaya çalışıyordum; kimindi bu ses? Başımı kapıdan girmiş adama çevirdim. Gördüğüm beden karşısında dizlerim titrerken boğazımda bir yumru oluştu. O da bana dikkatle baktı.

canhıraşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin