Olduğum yerde rahatsızca uzanırken sobanın içine odun atan Aybars'tan gözlerimi ayırmıyordum. Geldiğimizde direk içeri geçmiş ve etrafı dikkatlice izlemiştim. Küçük bir kulübe gibiydi evden ziyade. Ama insanın içini sıcacık eden bir havası vardı. Herkesten uzak, ormanın içinde cennetten bir parça gibiydi.
Tabi ülkücü bozuntusu olan herifin söylediği şeyler aklıma geldikçe bütün huzurum kaçıyordu. Gerçi böyle bir durumdayken hala huzurlu olabileceğimi düşünmem saçmalıktı. Ben kaçırıldıktan sonra ciddi anlamda çok şey değişmişti. Dünyaya olan bakış açım evrim geçirmişti resmen. Eskiden karamsardım; şimdi ise bunun son evresine kadar gelmeyi başarmıştım.
"Burası biraz soğuk olur. Akşam kar yağacakmış." dedi sobaya düşünceli bir şekilde odun atarken. Saçları çok az dağılmış ve soğuktan olsa gerek burnunun ucu kızarmıştı.
Kaşlarımı çattım. "Ee yani?" dedim cevapsız kalmasın diye. Aslında cevapsız kalmamasından ziyade benim içime kapandığımı düşünmesini istemiyordum. Güçsüz görünmek artık bana yasaktı.
"Yanisi ısınalım diye uğraşıyorum." dediğinde doğrulup sakallarını eliyle yokladı. Koltukta biraz daha geriye kaydım. Küçük bir salonu vardı. Onun dışında bir tuvalet, mutfak ve iki oda daha bulunuyordu. "Ben olmasam soğuktan hasta olurdun." diye devam etti.
"Aybars sen harbi salaksın ya da bilerek yapıyorsun." diye öfkeyle konuştuğumda bana anlamayarak baktı. Evet, salaktı sanırım. "Ne, yalan mı?" dedi ters ters.
"Sen olmasaydın direk bu duruma düşmezdim. Bunu kaç kere söyledim ben ya? Sik beyinli."
Durdu, durdu ve en sonunda "Benimle doğru konuş." dedi, ona orta parmağımı gösterdim ve cenin pozisyonuna geçip arkamı döndüm. Derin bir nefes vermişti. Gerçi soğuktan donmak veya ölmek umurumda falan değildi. Ölmekten gram korkmuyordum. Benim korktuğum şey acı çekmekti. Ölüm sondu, yavaş ve acılı olsa bile öldüğün zaman her şey biterdi. Ama yaşarken acı çekmek; işte bu herkesin korkması gereken bir şeydi. Bazı acılar seni bu yüzden intihara süreklerdi işte. Çünkü bileklerini kestiğin vakit her şeyin son bulacağını biliyordun.
Ben ona cevap vermeyince yanıma adımlama seslerini işittim. Vücudum gerilirken öylece hareket etmeden durdum. Uzaktan laf atmak kolaydı ama o bana yaklaştığı zaman nevrim dönüyordu. Kendimi üstüne atıp yumruklamamak için zor tutuyordum. Tam olarak baş ucuma oturduğu vakit "Siktir git.." diye mırıldandım. Beni umursamış gibi durmuyordu.
"Beraber yatmamız gerekiyor."
Gözlerimi irice açıp olduğum yerde hızlı doğrulunca alnım onun alnına çarptı. Ağzında kısık sesli bir kaç küfür mırıldanıp ayağa kalktığında bende suratımı buruşturup kendi kafamı ovaladım. Ama hala beynim dediği cümleyi algılamaya çalışıyordu. Beraber yatmak mı? Neyden söz ediyordu lan bu herif?
"Aybars cidden kafanda bunun hayalini kurup beni buraya getirmiş olamazsın." dedim hayretle. Sinirle gözlerini açıp bana baktığında yutkundum. Deli manyak.
"Yatacak başka yer yok." dedi öfkeyle. "Öbür odalar boş. Sadece bu eski kanepe var."
"Git yerde yat." dediğimde alayla güldü. "Kusura bakmayın Evrim Bey" dedi hala bana üsten üsten bakarken. Ona meydan okurcasına diktim gözlerimi. "Öyle bir hizmet vermiyoruz ne yazık ki. Kısacası beraber yatmak zorundayız." Hayır, buna izin vermeyecektim.
Öfkeyle yerimden kalktığımda ona omuz atıp lavabo olduğunu düşündüğüm yere doğru yürümeye başladım. Yine gözlerim yaşarmıştı. Fakat ne yapabilirdim ki? Sanki geçmiş yokmuş gibi bana karşı bu kadar rahat davranması sinirlerimi bozuyordu. Ulan ben bunun yüzünden Kağan denen haysiyetsizden dayak yemiştim. Aybars ise hala benimle oynuyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/317955514-288-k473799.jpg)