2013 Seul, 22.30Soğuk rüzgar evin her penceresinden içeri girerken salonun ortasında yatan beden titrek bir nefes aldı. Kırılmış cam parçaları etrafa yayılmıştı, masasının üstünde olan kağıtlar etrafa uçuşuyordu. Üşümüştü ama yerinden kalkacak enerjiyi kendinde bulamıyordu, ortadan kaybolmak istiyordu.
Evin içinde dolaşan adamlar onu korkutmuyordu artık sadece sıcak yatağında uyanmak, kulaklıklarını takıp dünyadan soyutlanmak istiyordu ama başına dikilen uzun saçlı adamın uyuz bakışlarından bunu yapamayacağını anlamıştı.
Choi Yu Jun saçlarını geriye atarken silahını onun alnına doğrulturken yüzünde alaylı bir sırıtma vardı. "Abiciğin nerede hayatım? Hadi ama biliyorsun değil mi? Seni bu ızdıraptan kurtaracak tek bir şey var..."
İç geçirerek başını sağa doğru yatırdı. Daha faturalarını dahi ödeyemeden camları nasıl ödeyeceğinin derdine düşmüştü. Evet tamda şuan alnına bir silah dayanmışken düşündüğü tek şey ödemekti.
Yu Jun onun alnını dürterken tek kaşını kaldırarak ona daha çok yaklaştı. "Ayı mı oynatıyoruz lan burada terbiyen hiç yok mu! Kim konuşuyorsa ona bakacaksın!" Boş gözlerini ona doğru çevirdi ve dudaklarını araladı. "Bana borç çıkartmaktan başka bir bok yapamıyo-"
Karnına yediği tekme ile inleyerek iki büklüm olurken Choi Yu Jun sırtını dikleştirdi ve yere tükürürken yanında olan iki adamı güldü. "Bir dahakine evi yakacağım hayatım, o zaman nasıl ödeyeceğini düşün"
Sevimli ses tonuna karşın tehditkâr sözleri onun midesini bulandırıyordu.
Yerinden doğrulduğunda uzun zamandır tahta zeminde yattığından sırtında oluşan sızı ile yüzünü buruşturdu. Choi Yu Jun ve sağ kolu diye adlandırdığı uzun boylu adam ona acıyarak baktılar, ki o bu bakışlardan nefret ederdi.Acınacak bir durumda olduğunu düşünmüyordu çoğu zaman yani böyle diyerek kendini kandırmayı seviyordu.
"2 hafta sonra buraya geldiğimde 10 milyon Won'u hazır et yoksa evinin her yerinde ızgara yaparsın"
Gözlerini kırpıştırdı, etrafına bakındı ve sakin ses tonu ile cevap verdi. "Et almaya param yok"
Choi Yu Jun'un damarına basan bu cümlesinin ardından dayak yemek için hazırlandı ama önüne atılan 100 won'u gördüğünde meraklı gözlerini ona çevirdi. "Al bunla et alırsın"
Sol kolu diye adlandırdığı kısa boylu olan adam ona yaklaştı ve fısıldadı. "Patron ona yardım etmiş bulunuyorsun"
Yu Jun saçını geriye doğru atarak burnunu kıvırdı yüzünde o kendini beğenmiş ifade oluşurken elinde parayı tutup gerçek olup olmadığını anlamaya çalışan kişiye baktı. "Geri ödersin artık"
Ayağa kalktı ve elinde olan parayı ona geri uzattı. "Geri dönüşlü olan hiçbir şeye elimi dâhi sürmem"
Polis sirenleri diyeceği dayağı engellerken bir iki laf dalaşının ardından evinde yabancı olan herkes çıkıp gitti kendisi de buna dahil.
Evine giren polislere kısa bir bakış atarken merdivenlerden aşağı indi. Genç komiser onu gördü ve yanında olan amirini dürttü. Bütün soru işareti ile dolu olan gözler ona dönmüşken elini cebine attı ve para olup olmadığına baktı.
Çıkan 1 kuruş bile değildi. Omuz silkti ve amirin yanına ilerleyip cebine parayı koyup omuzunu sıvazladı.
"Bence bu meseleyi hallettik" Amir tek kaşını kaldırarak omuzunda olan ele bir de ona baktı.
"Bu parayı köprü altında göt veren ibneler bile almaz"
Şansını denemişti en azından. Kollarından tutularak polis arabasına sürüklenirken yeniden iç geçirdi, sıkılmıştı artık karakol ile evinin arası uzaktı ve yürümek ise yorucu.
"Velet!"
Boş gözlerini amire çevirdi. "Yarın işe mi gidiyordun?" Onu başıyla onayladı, amir yanına yaklaştı ve üstünde olan kıyafetleri çekiştirdi. "Git evinden kıyafetlerini al karakoldan iş yerine geçersin"
Serbest bırakılmasının ardından paytak adımlar ile evine ilerledi. Bu kadar düşünceli olmaları onu neredeyse ağlatacaktı. Kimsenin merhamet etmesini beklemiyordu zaten.
Odasına girdi ve saatler önce huzurla ütülediği kıyafetlerini aldı ve geriye kalan diğer eşyaları. Evinde gezinen polislere baktı, hepsinin alaylı bakışları onun üstündeydi.
Komik bir durumdu sonuçta 2 haftada bir evine gelip durum raporu yazmak artık onlar içinde yorucuydu.
Merdivenlerden yeniden indi ve arabaya bindi. Asla konuşmadı sadece yolu izledi, arabadan indi ve karakola girdi ardından ise nezarathaneye.
İç geçirerek anahtarı cebine sokan amir ardından gülerek konuştu.
"Evine hoş geldin..."
Köşede olan battaniyeye aldı ve başının üstüne örterken tüm bedenini sardı huysuz bakışlarını ona atarken. Dişlerini göstererek gülen amire sırtını dönerken kollarını göğsünde birleştirdi.
"Ait olduğun yere evine hoş geldin...Jennie Kim"
Dudaklarında küçük bir sırıtma oluştu.
En azından sıcak bir gece geçirecekti, bu iyi bir şeydi.
***
Merhabalar!
Cidden uzun zaman oldu, yeni fic yayımlamayı özlemişim. Size mafyalar, intikamlar, dostluklar, dramalar ve birazcıkta aşk içeren bir hikaye getirdim umarım hoşunuza gidecektir.
Her ayın 1. 12. ve 22. tarihlerinde yeni bölüm gelecektir, dilerim ki en az ertelemelerle size bölümleri okutabileceğim.
Ay başı ilk bölümde görüşmek üzere!
https://open.spotify.com/playlist/4nmuFknSR8toZdmtoZOfiR?si=0e5bddff0049450a
Bölümleri okurken dinleyebileceğiniz bir playlist bırakıyorum yukarıya
❣️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
payback : revenge of the past lives
Fanfiction"her şey para için, para ise yaşamak için benim felsefem bu" 1. Nesil çete üyelerinin miras bıraktığı altın vuruşun yerini bulmak için bir anahtar arayan çetelere karşın arabulucu olan jennie kim makul b...