3/SENARYO:"SARILMAK"

13 3 0
                                    

Hayatımda çok fazla yanlış kararlar alıp birçok insanın kalbini kırdım yada insanlar benim kalbimi kırdı. Kim kimi kullandı ya da kim kimden faydalandı bilmiyorum. Sadece artık bu yolda tek başımayım. Kendim için savaşıyor kendim için bir şeyler yapıyorum. Küçücük odamda yatağımın üstüne oturmuş yarın ki sınavıma çalışıyorum saatlerdir. Ne anladığımı sorarsanız inanın bende bilmiyorum. Yine de kendimi hazır hissediyorum. Saat gece biri gösterdiğinde defterleri ve notları kaldırıp kendimi uykunun derin kollarına bıraktım.

Saat sabah yediyi gösterdiğinde de evden çıkmak için hazırdım. Her zaman ki gibi elimde ders notları kulağımda uykumu dağıtması için şarkılar çalıyordu. Hiçbir zaman sekmez. Binanın içine girip sınav olacağım sınıfa geçtim. Biraz daha vardı, elimdeki notları okumaya devam ettim. Hoca geldi sınav kağıtlarını dağıttı, yapabildiğimı yapıp sınıftan çıktım. Son sınavımda bitmişti. Özgürdüm. Yakınlarda gezmeyi sevdiğim tek yer kitapçı ve kafenin karşımı olan bir mekan vardı. Oraya gidip en son okuduğum kitabı aramaya başladım ama hiçbir yerde bulamadım. Gözlerim burada görevli olarak çalışan Umut'u aradı. "Umut benim en son okuduğum kitap nerde bulamadım" dedim üzülerek. "Senden önce birisi aldı onu. Geç kaldın Yağmur Hanım" dedi Umut deftere bir şeyler karalarken.

Biraz orda durup ne yapacağımı düşündüm. Sonunu merak ettiğim nadir kitaplardandı. "Bu kitabı almak istiyorum" dedi yanımdan bir ses. Korkuyla tezgahın üstüne koyduğu kitaba baktım. Şükür benim kitabım değildi. "Bu arada hangi müşterinizin kitabın altlarını çizerek okuyor ne kadar saygısızca" dedi birden yanımda ki çocuk. "Pardon da neresi saygısızca hiçbir kitabın tek bir zararı bile yok" dedim ve bakışlarımı çocuğa çevirdiğimde kim olduğunu anında hatırladım. Deniz. Lisede hayatıma sebepsiz yere giren beni kendisine bağlayan sonrada herkes gibi defolup giden çocuk. "Senin beğendiğin yerleri ben görmek zorunda mıyım?" dedi Deniz umursamaz bir tavırla. "Sende o kitabı okuma o zaman. Ver şunu" dedim ve tezgahın üstündeki kitabı alıp boş bir masaya geçtim. Sana ne kardeşim. Kitabın sahibi izin veriyor sen ne konuşuyorsun. Sinirle aldığım William S. kitabını inadına altını çizerek okumaya devam ettim. Haftanın çoğunu bu kafede geçiriyordum. Bazen sıkılıp part time çalışıyordum burada. Umut'un da canına minnet zaten.

ARADAN BiRKAÇ HAFTA GEÇER DENiZ O KAFEDE ÇALIŞMAYA BAŞLAMIŞTIR BİLE. KAYRA İÇİN HAYAT HİÇ BEKLENDİĞİ GİBİ GİTMEMEKTEDİR.

Hayatta dışlandığınız ve bir daha asla aynı olmadığınız bir dönem vardır. Herkes sizden nefret eder sizde herkesten nefret edersiniz. Dışlanır tek başına kalırsınız. Tek arkadaşlarınız kitaplar ve şarkılar olur siz fark etmeden. Bunları hak edecek yaptınız peki? Ben size söyleyeyim Hiçbir şey! Beklemediğim anda arkadaşlarım beni dışlamaya, ailem benden uzaklaşmaya başladı. Bu her zaman böyleydi aramızda hep bir mesafe vardı ama artık işler daha ciddi. Diğerleri kadar enerjik yada mutlu sevecen görünmediğimi biliyorum ama bunları yansıtacak bir şey yaşadığımı düşünmüyorum...
Artık Umut'un kafesine her gün gitmeye başladım. Bazen sadece yemek yemeye bazense sadece kitap okumaya gidiyordum. Bu günde onlardan biriydi. "Bu gün yemekte ne var Deniz Bey?" dedim kapıdan girer girmez. "Soslu makarna var yer misin?" dedi Deniz bana bakmadan.Telefonuyla ilgileniyordu. "Neyli?" dedim tezgaha yaslanıp. "Salçalı" dedi bana bakarak. Kafamı sallayıp masayı işaret ettim. Artık bir şekilde anlaşıyorduk ama o beni hatırlamıyordu. Bu sefer kendi kitabımı kendim getirmiştim. Yaklaşık 2 dakika sonra Deniz elinde bir tabak ve içecekle yanıma geldi. "Buyurun matmazel. Başka bir isteğiniz?" dedi Deniz bir uşak edasıyla. "Hayır yok çekilebilirsin Beşir" dedim umursamazca. Deniz küçük bir kahkaha attı. Yaz aylarında tek normal dizi Aþkı Memnuydu ama onunda normal olduğu tartışılır aslında. Deniz ayakta dikilmek yerine karsıma geçip oturdu ve telefonla ilgilenmeye devam etti. Bense sessizce makarna yiyordum. On dakika sonra telefonumun alarmı çalmaya başladı. 17/07/04. Kimsenin hatırlamadığı ama benim her sene gün saydığım doðum günüm. "Acil bir işin mi var?" dedi Deniz. Kafamı hayır anlamında sallayıp yemeğe devam ettim. Her lokma boğazıma dizilmeye bana acı vermeye başlamıştı. Hayata karşı olan bu savaşta tek başına kalmış, biriydim ben. "Yirmi yaşına basarken ne yaptın? Yapmak istediğin bir şey var mı?" dedim. Deniz cevabı düşünürken ben sadece makarnama bakıyordum. "Her sene yaptığımız gibi arkadaşlarım ve ailemle eğlendik işte" dedi Deniz. Biraz düşündüm. "Ya her ikisi de yoksa, o zaman ne yaparsın?" dedim hiç çekinmeden. Artık kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. Deniz tuhaf tuhaf baktıktan sonra cevapladı sorumu. "Kendi başıma eğlenirim." dedi Deniz. "Tamam ya tek kalmaktan Artık çok korkuyorsan" dedim. Gitgide saçmalaşan ama benim için önemli olan bu sorular Denizin sinirini bozuyordu. Kimsenin umurunda olmadığım için benimde artık umurumda değildi. "Korkma sen hiçbir zaman tek değilsin. Seni çok seven kişiler olduğuna ve senin de onları sevdiğine eminim" dedi Deniz gülümseyerek. Bende hafiften gülümsedim. Cüzdanımdan biraz para çıkarıp tabağın kenarına bıraktım ve eşyalarımı topladım. "Beni hiç hatırlamadın değil mi? Hiçbir zamanda hatırlayamayacaksın zaten boşuna zorlama. Deniz emin ol o tahmin ettiğin arkadaş ve aile ortamını kaybedeli günler oluyor. Evet çok sevdim ama sorsan birisi beni sevdi mi diye kim olduğumu bile bilmezler aynı senin gibi Deniz." dedim ve oturduğum yerden kalkıp kafeden göz yaşları içinde ayrılıp evime gittim. İki gün sonra kirayı ödemediğim için atılacağımı bildiğim evime geri geldim ve eşyalarımı topladım. Bakalım İstanbul sokakları rahat mı?

Saatlerce ağlayarak evi topladım ve dışarı çıktım. Kapısını çalacak ne bir ailem nede bir arkadaşım vardı. Valizimi alıp şu anlık gidebileceðim tek yer evimin yakınında ki parkti. Parktaki bir banka oturup oynayan çocukları izlemeye başladım. Ne kadar mutlular. Saat on gibi nerdeyse parkta kimse kalmamıştı. Sadece ben bavulum ve bacağımın üstünde uyuyan bu minik kedi. Sanırım artık arkadaş olmuştuk. Tek arkadaşım kediler ve şarkılardı bu gece. Umutsuzluğun ve yalnızlığın birlik olup gecenin karanlığı gibi etrafımı sarışını izledim bir süre. "Üzüntü, yıldızlara anlatmam gereken o kadar çok şey var ki beni dinleyeceklerini hiç sanmıyorum. Kimse dinlemedi zaten onlar niye dinlesin dimi?" dedim kucağımdaki kediye. Yavaşça başını okşamaya başladım. "Ben seni dinlerim." dedi arkamdan bir ses. Kafamı çevirip baktığımda karşımda elleri cebinde bana bakan Deniz ile karşılaştım. "İki dakika sonra kaçarsın herkes gibi" dedim önüme dönüp. Bir kaç adım daha atıp yanıma geldi. "Hiç sanmıyorum" dedi Deniz bana bakarak. Hiçbir şey demeden sadece ona baktım. Konuşmak istemiyordum. "Neden bu saatte buradasın? Özellikle bavulla?" dedi Deniz bavulu işaret ederek. Umursamazca "Canım tatile çıkmak istedi bir zorun mu var?" dedim. "Hiç öyle durmuyor ama neyse" dedi Deniz ve yanıma oturdu.

Uzun bir süre konuşmadan sadece oturduk. Gecenin sessizliğini bölen Deniz oldu. "Dur sen anlatma tahmin edeyim. Kiranı ödeyemedin 2 gün sonra evden atılacaksın diye toparlandın çıktın. Herkes sana arkanı döndü ve senin de gidecek kimsen yok" dedi Deniz. "Dersine iyi çalışmışsın" diye itiraf ettim. Deniz yavaşça kafasını salladı ve ayağa kalktı valizimi tuttu ve elini bana doğru uzattı. "Hadi kalk gidiyoruz. Geceyi burada geçiremezsin?" dedi Deniz. Anlam veremeyerek yüzüne baktım. "Neden bunu yapıyorsun?" dedim merakla. "Çünkü sen bana lisede yardım eli uzatmıştın şimdi sıra bende" dedi ve eğilip elimi sertçe tutup beni kaldırdı. Arkada eşya kalmadığını görünce beni ve valizimi sürükleyerek götürmeye başladı.
Elimi çekmeye çalıştım ama izin vermedi. Kaldırımın ortasında aniden durdum. Denizde durup bana doğru döndü. "Sende bırakıp gitmeyeceksin değil mi?" dedim çaresiz bir þekilde. Şuan o kadar çaresiz ve yapayalnızdım ki tek desteğim,küçük bir umudum Denizdi. "Hayır. Seni almadan hiçbir yere gitmem" dedi Deniz. Gözlerimdeki yaşları artık tutmamaya karar verdim. Deniz yavaşça kollarını açtı bana doğru. Bir kaç adım atıp ona sıkıca sarıldım. O an mutluluğun sonsuz olduğuna, sevildiğime inanmak istedim. Tek olmadığıma inanmak istedim. Yaşadığıma inanmak istedim. Sarılmanın ne demek olduğunu unuttuğumu anladım. Denizle birlikte o gece hayatımız tamamen değişti. Artık birimiz düştüğünde onu koşulsuz şartsız kaldıracak biri vardı yanında. Ne yasamış olursak olalım her zaman birlikte olmaya karar vermiştik.

Sevmeyi, sevilmeyi tekrar öğrendim. Sevildiğimi hatırladım. Sevebildiğimi hatırladım. Hayata karşı savaşmayı öğrendim. Tek olmadığımı biliyorum artık. Sende tek değilsin. Hiçbir zamanda tek olmadın. Artık ben varım yanında. Her ne kadar birbirimizden uzak olsak da ben varım. Gerçek yada değilim bir önemi yok önemli olan senin yanındayım.

Yazdığımm bu kısa tek bölümlük hikaye biraz karamsar gelebilir (tamam belki fazla karamsar) ama burada anlatmak istediğim şey sevdiğinize arkadaşınıza yada ailenizden birine veya üzgün herhangi birine sarılmanızın ne kadar önemli olduğu. Hayat çok kısa. Su gibi akıp gidiyor. Neden sevdiklerinizle bu anları dolu dolu yaşamak varken onları kirıp incitiyorsunuz? Aslında tek bir sarılma bile yeter mutlu olmaya. Ya gerçek ya rüya ne fark eder ki ?????

SADECE SARILDILAR.....

(Lavves09)

Anlatımda yada yazımda hata varsa özür dilerim. Okuduğunuz için çok teşekkürler. Bir Deniz kabuğunun hikayesinde görüşmek üzere kendine iyi bak...Şevval

Farklı Bir Dünya Burası :) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin