-1

228 23 16
                                    


10/01/1989

"Jane baksana bu ev nasıl? Eski ev vibe'ı veriyor ve ucuz." Max elindeki satılık ev ilanını Jane'in eline uzattı. Jane biraz inceledikten sonra onun da hoşuna gitmişti açıkçası.

Gülümseyerek Max'e döndü "Bu ev çok güzel Max! Hemde çok ucuz, alalım sende beğendiysen?" Dedi Jane sabırsızlıkla.

Max de kabul ettikten sonra emlakçıya gittiler. Önce evi gezmek istedikleri için, emlakçı ile beraber eve doğru gittiler. Araba durduğunda önce emlakçı, arkasından da Jane ve Max indi. Evin dışı o kadar güzeldi ki, bunu anlatmaya kelimeler yetmezdi.

Evin dışında yaşlı 2 3 ağaç vardı. O kadar uzun süre yaşamışlar ki, dalları kopmuş ve ağaç eğermişti. Max yavaş adımlarla eve doğru yaklaştı. Arkasından da Jane geldi tabii. Emlakçı önden evin kapısına geldi ve kilidi açıp içeriye girdi.

Garipti, çok garipti çünkü her yerde tuvaller ve resim kağıtları vardı.

"Size söylemiş miydim? Bu ev çok eskiden ünlü ressam William Byers'ın eviymiş" dedi emlakçı. Jane ve Max şok içinde resimlere bakıyordu. Resimler... Büyüleyiciydi!

Jane sabırsız bir şekilde "Evi hemen tutabilir miyiz?" Diye sordu. Emlakçı elindeki anahtarı Max'in eline verdi. Jane ise elindeki zarfı emlakçıya uzattı. İçinde evin parası vardı.

Emlakçı gittikten sonra ikisi de çok heyecanlıydı. Evi hemen dizmek istiyorlardı. Tabiki resimleri kaldırmayacaklardı. Çünkü bunlar bir tarihi eserdi.

2 hafta sonra

Jane elindeki vazoyu koltuğun yanındaki sehpaya yerleştirdi. Max ise kollarını birleştirmiş onu izliyordu. Uzun süre sonunda evin düzenlemesi bitmişti. Ev tam da hayallerindeki gibiydi.

İkisi de yan yana dururken birden bodrum kattan bir tıkırtı sesi geldi. Max ve Jane birden kafalarını oraya çevirdiler. Jane titreyen sesiyle Max'e döndü.

Tedirginlikle "F-faredir değil mi?" deyip Max'in elini sıkıca kavradı. Yavaş adımlarla ilerleyip bodrumun kapısını açtılar. Kapı gıcırdayarak açıldı, çok eski olduğu belliydi. Korkuyla merdivenleri indiler. Elleri hala kenetliydi. Kalpleri o kadar hızlı atıyordu ki, resmen yerinden çıkacaktı. Jane elini uzatıp toz içinde olan ampul anahtarından ışığı açtı.

Evet, sandıkları gibi bir fare odunu kemiriyordu. Minik fare ışığı ve sesi duyunca hızlıca başka yere kaçtı. Jane elinin boş olduğunu hissetti ve Max'e döndü. Max etrafı inceliyordu. Tıpkı üst kattaki gibi burada da tuvaller ve portreler vardı. Jane'in güzüne çalışma masasının üstündeki ajandaya benzeyen bir defter takıldı. Defter resmen tozdan görünmüyordu.

İlerleyip sandalyeyi çekti ve oturdu. Bir sandalye de Max çekti. Tozlu defteri eline aldı ve üstündeki tozu bir mendil ile temizledi. Lacivert düz bir ajandaydı muhtemelen. Kapağını yavaşça kaldırdı. Kesinlikle bu düz bir defter veya ajanda değildi. Bir günlüktü, 

William Byers'ın günlüğü.

Jane ve Max şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. Vakit kaybetmeden Jane diğer sayfayı çevirdi ve sesli bir şekilde okumaya başladı.

diary -byler-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin