Akıttığın göz yaşlarını silmek yerine, akmasına neden olanları sil hayatından.
Gabriel Garcia
Evet gözleri kapalıydı ama gece boyu uyumamıştı. Hani "bazı geceler vardır gözlerin kapalıdır, aklın bulanık. Uyuyamazsın ama uyanık da değildir zihnin kendi hayatının kabusundan uyanmak için uyursun.
Çalan çalar saatin sesiyle kapalı olan gözlerini yavaşça açtı. Saatin sesi beyninin içinde yankılanıyordu adeta. Yataktan kalkmak istemiyordu. Evet gece boyunca uyumamıştı ama en ufak bi uykusuzluk belirtisi yoktu. Sadece şu anda durduğu gibi tepkisiz bir şekilde durup duvarı izlemek istiyordu genç adam.
Öylece dururken aklına hayalleri geldi ardından mesleği ardından hastane ve içinde olan kişiler sevgilisi zannettiği, abisi babası arkadaşı zannettiği kişiler. Onları düşünmek istemezken onlardan uzaklaşmaya çalışırken yine aklına onlar geliyordu. En sonundan kafasındaki düşünceleri attı hastaneye gitmesi gerekiyordu ne kadar istemese de gitmeliydi.
Alinin hayaliydi doktor olmak cerrah olmak abisine, gerçek abisine verdiği sözü tutmak. Tamam belki hiçbirini görmek istemiyordu ama onlardan kaçmayacaktı hepsine ne kadar güçlü olduğunu gösterecekti.
Hemen hazırlandı canı kahvaltı yapmak istemedi. Tam kapıyı açıp dışarı çıkacakken tek gerçek arkadaşı yanına geldi.
Ezo:Ali işe mi gidiyorsun sen kahvaltı yaptın mı
Ali: Evet Ezo işe gidiyorum canım kahvaltı yapmak istemiyor.
Ezo: A a neden Alişko bak salmam seni hiçbir yere çabuk bir şeyler ye öyle git hadi.
Ali: Ezo gerçekten canım istemiyor hastanede bişeyler yerim hadi bay bay
Ali hemen dışarı çıkıp kapıyı kapattı. Dün gece taksi ile geldiği için bisikleti hastanedeydi. Yürüyerek gitmeye karar verdi.
" Bugünlerde kaldırımlarda yürüyorum, çözülen ayakkabılarımın bağcıklarını da bağlamıyorum.
Kendime pek özen göstermiyorum. Eriyen mumun yanan ipiyim desem yeridir. Sonumu bekliyorum."Sonunda hastanenin önüne varmıştı. Koskoca hastaneye baktı ne çok şey yaşamıştı ne çok şey öğrenmişti burada hem acıyı hem tatlıyı hem mutluluğu herşeyi.
Yan taraftan arabasından inmiş kendisine doğru gelen Adil hocasını gördü. Başta hiçbirşey söylemeden hastaneye girsem diye geçirdi içinden ama daha sabah kendisine güçlü duracağını söylemişti. Bunu yapmamalıydı. Ona doğru gelen Adil hocasını bekledi.
Adil hocası koşarak yanına geldi hemen Aliye bir soru yöneltti. Ali oğlum neredesin sen?
Ali: Buradayım
Adil: Hayır çocuk yani dün gece neden hemen gittin arkadaşına veda etmeden hem Tanju kriz geçirecek gibiydi dedi iyisin değil mi?
Ali: Bilirsiniz vedalardan pek hoşlanmam. Yok bişeyim ben iyiyim hocam.
Adil Alide bi değişiklik olduğunu anlamıştı ama ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ne kadar düşünse de aklına hiçbirşey gelmedi.
Aslında Ali içinde tuttuklarını hepsini söylemek anlatmak istiyordu ama sesi duyulur mu bilmiyordu.
" İçinde kalanları haykırmak istersin bazen fakat kalabalığın ortasında, yalnız olduğun için haykıramaz, anlatamazsın. Anlatmanın yolları çoktur fakat anlamak istemeyene izah edemezsin..."
Adil Hocasına görüşürüz deyip yanından ayrıldı. Ve soyunma odasına gidip üzerini değiştirdi asistan odasına doğru yöneldi.