Yaşamak istememek

920 81 25
                                    

Asistan odasına çoktan gelmiş olan ekip hep beraber sohbet edip şakalaşıyordu. Demir ve Doruk her zamanki gibi didişiyor, Nazlı onların haline gülüyor ve bir andan da sevgilisi hastaneden gitmiş olan Gülinin keyfini yerine getirmeye çalışıyorlardı.

Açılan asistan odasının sesiyle susup kapıya doğru baktılar. Ali hiçbirinin yüzüne bakmadan, yavaş adımlarla hepsinden uzakta olan bir köşeye oturdu. Dünkü telaşında sonra Aliyi gören Nazlının içi biraz da olsa rahatladı.

Doruk: Ooo karaşimsek nerelerdesin dün neden ortadan yok oldun

Ali başını yavaşça kaldırdı dağınık olan saçlarıyla en fazla 2 saniye karşısındaki adama baktı. Sonra hicbirşey söylemeden geri döndü.

Arkadaşının o adam yüzünden üzüldüğünü düşünen Açelya hemen Aliye döndü ve sinirle

Açelya: Sana bir soru sorduk duymadın mı?

"Dünyadaki en sinir bozucu duygu: söyleyecek çok şeyin olup da bunu kelimelere nasıl dökeceğini  bilememek olmalı."

Ali başını kaldırımdan çatallaşmış sesi ile sesten rahatsiz oldum o yüzden gittim diyebildi. Yalan söylediğini herkes anlamisti.

Demir: Abi belli etmesen doğru olduğuna inanacağız yani

Nazlı Alinin kısık sesini duyar duymaz bisey olduğunu anladı nede olsa o sevdiği adamdı. Bir zamanlar Aliyi en iyi tanıyan 2. Kişiydi belki de. Ama yinede  her zamanki gibi arkadaşlarının sözüne inandı ve bişey söyleme gereği duymadı.

Tam o sırada kapı açıldı içeriye Tanju Ferman ve Adil hoca girdi.

Bir yandan Adil hocalarının neden buraya geldiğini anlamaya çalışan ekip bir yandan da ayağa kalktı.

Adil hoca: ( Alinin nasıl olduğuna bakarak)  merhaba çocuklar bugün yakın bir arkadaşımın beyin ameliyatı var. Zor bir ameliyat ve çok uzun sürecek bu yüzden ameliyatı gruplar halinde yapacağız. Ameliyat yaklaşık 16 saat sürecek ilk 8 saatte ben Ferman ve Ali olacağız diğer sekiz saatte de Tanju Demir Doruk ve Nazlı tamam mıdır?

Ekip: Tamam hocam.

Tanju:  Şimdi dinlenin yarım saat sonra hastayı ameliyata alacağız dedi

Ferman Tanju ve Adil hoca asistan odasından çıkıp kısa süreliğine odalarına dinlenmeye gittiler.

Adil hoca odasına gittikten sonra Selvi Hemşire yanına geldi. Ama Adilin üzgün halini görünce sormadan edemedi.

Selvi: Adil ne oldu sana neden keyifsizsin böyle?

Adil hoca: Aliye bişey olmuş Selvi oğlum iyi değil eski neşeli Ali değil o

Selvi Adilin neden böyle söylediğini anlamazken Bir yandan da onu teselli etmeye çalışıyordu.

Ferman ise kendi odasına girip hem dün yaşananları hemde Alinin bugün onun yüzüne bile bakmamasını düşünüyordu.

Ali asistan odasında aynı yerinde oturuyor ve hayatın ne kadar anlamsız ne kadar saçma olduğunu düşünüyordu.

Sahi Ali gibi etrafa neşe saçan birini hayattan soğutan, yaşamanın anlamsız olduğunu düşündüren insanlar bize ne yapmazdı ki.

Asistan odadından yaklaşık 10 dakika önce kalkan ekip yavaşça ameliyathaneye doğru gitmeye başladı.

Hâla asistan odasında olan Ali ise ameliyat saatinin geldiğini anlaması ile belkide son kez içinde bulunduğu odadan çıkıp ameliyathane yöneldi.

Herkesin de hazır olması ile Adil Ferman ve Ali ameliyata başladı. Diğer ekipte yukarıdan ameliyatın seyrini izliyordu.

Neredeyse hastanedeki herkes bugün Alide bir şeyler olduğunu anlamış durumdaydı. Tanju bile bugün ameliyatta ona daha fazla fırsat veriyordu. Ama bu Alinin umrunda bile değildi genç adam hayattan yaşamaktan o kadar soğumustu ki ameliyatta sadece kendisine denilenlerin yapıyor gerisine karışmıyordu...

Yaklaşık 15-16 saatin ardından ameliyat küçük komplikasyonlar olsa bile sonunda bitmişti.

Doruk ve Demir yine bir didişmelerinde daha Tanju ya yakaladıkları için 48 saat nöbet cezası almışlardı. Ali üzerini değiştirmiş asistan odasından çıkarken arkasından ona yetişmeye çalışan Adil hocasını gördü. Yavaşça ona doğru gelen babasına döndü. Adil hocası ona yetiştikten sonra konuşmaya başladı.

Adil: Çocuk nasılsın biraz solgun gibisin bak sabahtan beri

Ali: iyiyim hocam merak etmeyin sadece biraz yorgunum dedi. Adil hocasının gözlerinin içine ilk defa bu kadar uzun süre bakmıştı.

Adil: Peki çocuk madem yorgunsun ben seni eve bırakayım mı he ne dersin

Ali: Hayır Adil hocam gerek yok ben giderim dedi. Bunları da söylerken Adilin gözlerinden gözlerini ayırmamıştı.

Adil bunu farkettikten sonra biraz şaşırsa da çok sevinmişti. Ama bunu belli edip Ali yi panik etmek istemedi. Babası az sonra olacak felaketten habersiz oğlunun gözlerinin içine doya doya bakıyordu. Ali bu durumu ne kadar bozmak istemesede Adil Hocasına gülümseyerek
Baba ben  gideyim artık güle güle diyebildi. Ardından hemen arkasını döndü ve hızlı adımlarla gözünden akan yaşları babasına  göstermeden oradan uzaklaştı.

Adil ise az önce yaşananlardan ve oğlunun ilk kez ona Baba demesinden sonraki mutlulukla kendi kendine gülmeye başlamıştı. Onu gülerken gören selvi koşarak Adilin yanına gelip ne olduğunu sordu. Adil hemen sevdiği kadına mutluluğunun sebebini anlatmaya başladı.

Ali hastaneden çıkmış ve hemen bir taksi çevirip eve gitmeye başlamıştı. Taksideyken sabah telefonuna gelen mesaja baktı. Mesaj ezodan gelmişti Ali ye teşekkür ettiği ve kendi evine geri geçtiği yazıyordu.

Ali apartmana geldi hızlı adımlarla merdivenlerden çıktı. Hemen evine girdi ve yine hızlı adımlarla banyoya yönelip küvete sıcak suyu açtı. Bu sefer mutfağa yöneldi ve eline keskin bir bıçak alıp geldiğinin aksine yavaş adımlarla banyoya yöneldi.

Adil Selvi ye olanları anlatırken deske gelmişlerdi. Ekip de çıkmadan önce deskin orada Demir ve Doruka bakmaya gelmişlerdi. Ve biraz da Adil hoca ile Selvinin konuştuklarına kulak misafiri olmuşlardı. Adil bunları anlattıkça Selvinin aklına Alinin sabahki düşünceli halleri geliyordu. Adil anlatmayı bitirmişti. Selvi ise adili durdurmuş sanki olacaklar önceden onun kulağına söylenmiş gibi Adile gözü yaşlı bir şekilde bakmaya başlamıştı. Adil ise ne olduğunu anlamamış selvinin neden ağlamaya başladığını öğrenmeye çalışıyordu. Ekipin de Adil den bir farkı yoktu.

Adil: selvim ne oldu şimdi neden ağlamaya başladın?

Selvi: ( Gözünden akan yaşlarla berbaber Adile bakıp) Adil Ali nereye gitti söyledimi sana

Adil hoca: Söyledi de ne oldu Selvi

Selvi: Adil söyle çabuk Ali nerde

Adil hoca: Eve gidiyorum dedi ben götüreyim mi dedim hayır demişti

Selvi: Adil koş çabuk Alinin yanına gidiyoruz

Adil hoca: Selvi bak anlamıyorum noluyor? Korkmaya başlıyorum bak.

Selvi Adili dinlemeden kolundan tutup hemen dışarı çıkardı ve Adil ile arabaya binip Alinin evine gitmeye başladılar.

Ali elindeki bıçakla banyoya girmiş küvetin dolduğunu görüp suyu kapatmisti. Hızlıca üstündeki gömleği çıkarmış ve sımsıcak olan suyun içine girip elindeki bıçak ile sol bileğini kesmeye başladı. Bıçağı o kadar hızlı darbelerle bileğine vuruyorduki her bıçak darbesinde bileği daha daha da fazla acıyordu. Bileği hızlıca kanamaya başladı.

Son pişmanlık Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin