Genç adam abisi dediği adam arkasına bakmadan giderken öylece kalakalmıştı. Ne yani tabloda birinci olmasına rağmen başasistanlık onun hakkı değil miydi?
Yada abisi deyip inandığı güvendiği adam onu yine yarıyolda mı bırakmıştı. Başı sıkışınca, Ali gerçekleri söyleyince, her zaman yaptığı gibi SEN BENIM KARDEŞIM DEĞİLSİN deyip işin içinden çıkıvermişti.
Ali camın dibinde, elleri başında düşünüyordu başta buraya gelmekteki amacı diğer insanlar gibi olmaktı. Bunu yapabilmiş miydi? Hep birileri ona karşı çıkmaya çalışmıştı. Ama o pes etmeyecekti , yine yapılan haksızlıklara rağmen kendini herkese gösterecekti.
O halde o camın dışına kimseye ihtiyacı olmadan çıkabilirdi.
Yavaş hareketlerle kalktı. Hemen şifreyi yazıp o odadan dışarıya çıktı. Parti yerine doğru ilerledi.
Tek tek herkese bakmaya başladı. Herkes onun aksine ne kadar mutluydu.Hiçbirinin benim yokluğumdan haberi bile yok diye geçirdi aklından.
Fermana baktı halinden gayet memnundu. Sanki az önce hiç kimseyle kavga etmemiş, kimseyi kırmamış gibiydi. Ali bu adama abi deyip kendi abisine çok büyük bir haksızlık ettiğini düşünüyordu. Bunun için gerçek abisinden binlerce kez özür dilemek istiyordu.
Nazlı ya baktı o da çok mutluydu arkadaşlarıyla eğleniyor gülüyordu. Ne kadar güzel gülüyor diye geçirdi içinden her gülüşünde aklına geldiği gibi. Ama genç adamın aklına yine o kelimeler geldi. KEŞKE SENİ HİÇ SEVMESEYDİM gerçekten Aliyi sevdiğine pişman mıydı acaba. Oysa Ali ne olursa olsun yine onu seviyor her gün daha da fazla seviyordu. SEN ZATEN UZAKTAN SEVMEYE ALIŞIKSIN bu cümle ne kadar da ağırdı oysa.
Bu sefer gözleri Adil Hocasına takıldı Selvi Hemşire ile konuşuyordu çok keyifliydi. Adil hoca ile ilk karşılaştıkları gün geldi aklına. Adil hocası ilk o gün korumuştu Aliyi. Kızı geldiği gün ise adeta Aliyi unutmuştu. Ona ÇOCUK demişti. Babası bile Aliyi yalnız başına bırakmıştı. Bunu kaldırabilecek miydi acaba genç adam. Bunları düşünürken Allah bilir kaçıncı yaş gözünden düşmekteydi.
Ezo yoktu. Anlaşılan sıkılıp eve gitmişti. Ali sessizce çantasını ve ceketini alıp hastaneden çıktı. Bisikletini binecek dermanı kendisinde bulamadı. Bir taksi çağırdı ve yavaşça gecenin soğuğundan buz gibi olmuş kaldırıma oturdu. Yine bi yandan düşünüyor bir yandan da iç çeke çeke ağlıyordu. Yaklaşık on dakika sonra taksi geldiğini belli eden kornayı çaldı.
Ali sesi duyunca hemen kalktı. Her ne kadar gözündeki yaşları silmeye çalışsa da o silene kadar yerine bir yenisi daha çabucak ekleniyordu. Taksiye bindi başını cama yasladi ve yine o kara düşünceler arasında yola koyuldu.