Taehyung anlatımı ile;
"Ne dedi ne dedi? Bu çocuk iyice şımarmış, bir yoklamak lazım!"
Namjoon Hyung'un bu çıkışı, beni daha çok üzdü.
Evet, öğrenmişti. Bu olabilecek bir şeydi zaten. Her şeyi göze alarak yazmıştım ona, her ne kadar kötü bir giriş yapmış olsam da sonlara doğru iyi toparlamaya çalışmış, taşa takılıp hepsini tekrar dağıtmıştım.
Hoseok Hyung'a gelecek olursak, ona kızgın değildim, ona nasıl kızgın olabilirdim ki? O aramızdaki en masumumuzdu. Hep beni desteklemiş, yardım etmeye çalışmıştı. Her ne kadar başarısız olsa da. Ama kırgındım. Çünkü onu uyarmıştım. Grupta sürekli tekrar etmiş, dikkat etmelerini söylemiştim ama o mesajları okumamayı tercih etmişti. Olsundu, yapacak bir şey yoktu.
Kendime gelecek olursak, depresyon eşiğindeydim. O her gün ki enerjim sadece üç mesaj ile sömürülmüştü. Jungkook'u yeni kazanmaya çalışırken birden sonsuza kadar kaybetmiştim. Benden nefret ettiğine emindim, mesajına bakılırsa ciddi bir sorunumuz vardı. Ondan uzaklaşmak, asla istemiyordum. Onu hala istiyordum, her şeyiyle.
"Namjoon, yapacak bir şey yok! Ne yapacaksın? Kenara çekip hesap mı soracaksın?"
Sanırım Namjoon Hyung çok söylenmişti, yine.
"Ama hayatım, çocuğun bir gün içinde çöküşünü görmedin mi? Hayat enerjisi gitmiş gibi! Dün akşam evine girmemize izin vermedi, birazdan derse girecek hala ruh gibi ve hepsi o aptal yüzünden!"
"Hyung ne olursa olsun bu zaten olacaktı, bence akışına bırakmalıyız." Diye giriş yaptı Yoongi Hyung.
"Evet, ama Jungkook'un o sözü ne öyle? O 19 yaşına girmedi mi? Reşit oldu ve bu Taehyung'un pedofili olduğunu göstermez! Aşkın yaşı mı olurmuş? Gerçekten çok sinirlendirdi beni."
Jimin hiç belli etmek istemese de çok sinirliydi. Benim üzülmeme katlanamıyordu, hele ki Jungkook yüzünden üzülmeme sinir oluyordu.
"Öğretmenler zili çaldı Taehyung, sınıfa girmen gerek."
"Acaba sınıfı mı değiştirsem? Ama öyle de ona çok belli etmiş olurum, of!" Söylenerek ayağa kalktığımda Jimin koluma vurdu.
"Hala mı önemsiyorsun onu? Söylediği şeye bak! Edepsiz!"
Gülümsedim usulca.
"Ona öyle söyleme, baksana ismini söylediğinde bile gözlerim ışıldarken ondan nasıl nefret edebilirim? Belki de alışır ve, ne bileyim karşılık verir?"
Yoongi de ayağa kalktı.
"Taehyung, bence fazla düşünme, üzülmeni istemiyorum. Her zaman ki gibi başla ve bitir. Onunla muhattap olma." Diyerek omuzuma patpatladı ve sınıfına gitti.
"Yoongi haklı Taehyung. Sen ve Jimin küçüğümüz olarak daha çok değerlisiniz gözümüzde. Adını duyduğun zaman gözünün parlamasını ben de görüyorum. Ama umarım bu güzelliği senden almaz." Jin Hyung yine mantıklı konuşarak yanımızdan ayrıldığında çantamı aldım masadan.
"Hoseok Hyung'a söyle, benden kaçıp durmasın. Ona kızgın değil kırgınım, bu yaptığı şey daha çok kırgın olmamı sağlıyor." Dedim Namjoon ve Jimin'e bakarak.
"Ben gidiyorum, sağ ayakla gireceğim. Belki işe yarar da Jungkook hafıza kaybı yaşayıp bana aşık olduğunu sanar."
Jimin kıkırdarken Namjoon göz devirip "defol" diyince hemen sınıfa doğru koştum.
Kapının önüne gelince derin bir nefes aldım.
"Yapabilirsin, hiçbir şey olmayacak. Benim Jungkook'um o kadar da kötü biri değil. Başlarda çok rahatsız ettiğim için öyle söyledi. Ondan özür dileyip gerçek beni tanıtırsam belki sever."
Gülümseyerek kapıyı açtım.
"Bay Kim! Hoş geldiniz!"
"En sevdiğim öğretmen!"
"Geç kaldınız, gelmediniz sandık!"
"Korktuk!"
Güldüm onlara.
"Günaydin çocuklar! Bugün nasılsınız bakalım!" Dedim çantamı masaya koyarak. Enerjik başlamak her zaman daha iyidir!
"İyiyiz Bay Kim, sizi sormalı."
Jungkook'un sesiyle kalbim maratona çıkmış gibi koşmaya başlamıştı."İyiyim ben de." Dedim ona doğru. Jungkook, fazla konuşkan biri olmadığı için sınıf birden sessizleşmişti.
Daha fazla uzatmamak adına Hei Jin'e doğru döndüm.
"Nerede kalmıştık?" Dedim enerji dolu.
"Bay Kim, duyduğuma göre yeni yelkenlere açılmışsınız?"
Jungkook, tekrar konuşmuştu ve lanet kalbim yerinde durmuyordu!
"Anlamadım?"
Kesinlikle anladım.
"Aşk hayatınız diyorum, biraz çalkantılı sanırım."
"Sen nereden biliyorsun?" Diye bir soru yöneltti Min.
"Bilirim ben, detayını öğretmenimiz anlatsın. Ne de olsa aramızda değil mi?" Diyerek sırıttığında gözlerim gülüşünde takılı kalsa da toparlanıp kendime gelmeyi başardım.
"Bu, özel hayata girer, Jeon. Biz dersimizi işleyelim."
"Ah, hadi ama. Öğrencilerden birine aşık olduktan sonra özel hayatı mı kalıyor Bay Kim?"
Fısıltılar.
Seslerin yükselmesi.
En çokta şoka girmem.Kendime gelmeliydim yoksa, bu çocuk... Ne yapıyordu böyle?
"Hocam bu doğru mu?"
"Bay Kim! Kimden hoşlanıyorsunuz?"
"Jungkook! Nereden biliyorsun bunu!"
"Jungkook! Kimi seviyor?"
"Acaba ben miyim?"
"Ay, koskoca Bay Kim, sana mı bakacak?"
Ellerim titrerken "Susun!" Demeyi sonradan akıl edebildim.
"Jeon, bu yaptığın çok terbiyesizce. İnsanların özel hayatını başkalarına yaymak ve hatta konuyu açman bile terbiyesizlik! Bu benim özel hayatım ve bunu dile getiremezsin! Kimi, kimin sevdiği kimseyi alakadar etmez!"
Sinirlerim bozulmuştu, ağlamak istiyordum.
"Üzgünüm Bay Kim, bu olayın ucu bana dayandığı sürece herkesin öğrenmesi bence daha iyi."
Siktir.
Bu çocuk beni açıklayacaktı.
"Ne demek istiyorsun?"
"Arkadaşımı diyorum,"
Diyerek sinsice gülümsedi.
"Neyse, konumuza geri dönelim Bay Kim, konumuz; sinir sistemleriydi."
Hayır konumuz, benim asla düzelmeyecek kalbimin kırıntılarıydı.
Jungkook'un bu yaptığını asla unutmayacaktım.
***
Cok heyecanlıyım çünkü artık kaos başladı!!!!
Jungkook'dan hemen nefret etmeyin, ilk sırada ben varım!
Ah, bu çocuk taş gibi adamı nasıl kaçırıyor anlamıyorum, neyse!!!!
İyi okumalar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyük Beden
RandomBay Kim Biyoloji: Ben en azından kendimden yaşça büyük birine kötü davranmadım Kook. Jungkook: Ben en azından kendimden yaşça küçük birine ilgi duymadım Bay Kim.