❦ 19

36 10 17
                                    

"San."

"San..."

"San, uyan..."

Etraf karanlık, başının içinde dönen bir kaos, her tarafı sarmış uğultulu ve çınlayan sesler...

San gözlerini yavaşça araladı, en azından araladığını düşünmüştü fakat hiçbir şey görmüyordu.
Bilinci biraz olsun yerine geldiğinde derin bir nefes verdi tenine işleyen soğuk havaya.

"Kendinde misin?"

Tanıdık bir sesti bu, biraz aklını zorlasa kim olduğunu anlayacaktı San ama vücudunda anlam veremediği bir sancı vardı.

Göz kapaklarının acıdığını hissetti o sırada. Gerçi acıdan çok bir sızı vardı, tuhaf ve yakıcı bir sızı... Ne olduğunu anladığında dudaklarına ufak bir gülümseme oturdu, kendisini uyandıran sesin sahibini görmese de korudu gülümsemesini.

Wooyoung, San'ın göz kapaklarını dikmişti.

Sen delisin, diye düşündü içinden.

Mor saçlının kendisini anlayıp anlamadığından emin değildi, kendisini savunmasız hissediyordu, Wooyoung'un kurduğu o baskınlık hissi tüm vücudunu kaplıyordu yavaşça.

San bu tehlikeli arzuya bayılmıştı.

"Sen delisin," dedi Wooyoung sanki onun aklını okumuş gibi.

"Şu hâlinde bile seni altımda dağıtmamı isteyecek kadar azmışsın... Zalgo, şu zavallı bedenine bak San."

"Versene bana." San'ın dudaklarından bilinçsizce döküldü kelimeler. "Işığımı geri ver."

Wooyoung siyah saçlı çocuğun önüne çöktü, cebindeki steril neşteri çıkarıp sağ gözüne yaklaştırırken onu ürkütmemek adına çenesini kavradı nazikçe ve başını oynatmasını engelledi.

San, sağ gözündeki dikişlerden birer birer kurtulurken yüzüne çarpan ılık nefesler içini gıdıklıyordu.

"O gitti mi?" diye sorma cesaretinde bulundu en sonunda.

"Hayır. Henüz değil. Seni bekliyor."

Wooyoung büyük bir titizlikle diktiği göz kapaklarını yine aynı titizlikle açarken mırıldandı ciddiyetle.
En sonunda cımbızla dikişlerin hepsini teker teker çekip çıkardı ve oluşan ufak kan damlalarının üstünde gezdirdi dilini nazikçe.

San titreyerek gözlerini kapatmıştı o sırada, yakınındaki bedeni artık hissedemeyince de gözlerini geri açmıştı ve merakla bakmaya başlamıştı mor saçlıya.

"Niye bağlamadın beni?"

"Zoru sevdiğini biliyorum çünkü."

"Wooyoung, ben ciddiyim!"

San yüzünün kızardığını hissederken başını eğmişti yere.

Wooyoung'u getirdiği evin (yani ailesinin evi) misafir yatak odasındaydı, demek ki bayıldıktan sonra Wooyoung onu başka bir yere götürmek istememişti. Fakat neden misafir odasında da olduklarını anlamamıştı.

"Chan'ın odasına girmek istemedim," diye açıklamada bulundu Wooyoung. "Senin odanı gördüm. Fazla sıkış tekiş değil mi, koskoca odayı nasıl öyle gereksiz şeylerle doldurdun?"

"Gereksiz değil onlar, benim peluşlarım ve kolilerim. Kolileri severim."

San dudaklarını büzerek konuştuğunda Wooyoung güldü hafifçe. San ona her açıdan kedileri anımsatıyordu: sevimlilik, ilgiye muhtaçlık, sinsilik...

lost reflection ❦ woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin